Türkiye'nin en iyi haber sitesi
GÜLSE BİRSEL

Ne yaptın bize Çağan Irmak?!

Evde hazırlanıyorum. Çağan Irmak'ın filmi 'Babam ve Oğlum'un galasına gitmek üzere. Zarif eşim Ankara'dan arıyor: "Gülse, gazetecilere gösterim yapılmış, filmde çok ağlamışlar, haberin olsun!" Ben? Filmde ağlamak? Pöh! "Eee zannetmiyorum ağlayacağımı, hehe. Murat, nasıl söylesem, ben artık filmlere daha profesyonelce bakıyorum. Bir nevi mesleki deformasyon. Oyunculuğa, senaryoya, yönetmenliğe kayıyor dikkatim. Hikayenin içine giremiyorum! Ben de senarist ve oyuncu olduğum için, normal seyirci tepkileri veremiyorum! Anlatabiliyor muyum?" gibi uzun ukalalıklar yapıyorum. "Ben söylemiş olayım da..." diyor zarif eşim. Özenip profesyonel makyaj yaptırmışım. Böyle zehir yeşilleri gözümün üstünde ton sür ton, kül renginden siyaha giden bir gölge kirpik diplerinde, sedefli bejler iç kısımlarda! Sanat yapılmış gözüme resmen! Galaya gidiyorum. Resimler çekiliyor, sohbetler ediliyor. Kadınların hepsi en az benim kadar süslü. Işıl ışıl yanıyorlar. Ah ben nereden bileyim böyle olacağını! Salona girip oturuyoruz. Sol yanımda Hale Caneroğlu, sağ yanımda Levent Üzümcü, onun yanında eşi Ebru. 'Avrupa Yakası' ekibi olarak, bize yakışır bir neşe ve hayhuy içinde filmi seyretmeye başlıyoruz. Baammmm! Dakika bir! Levent ve Ebru burunlarını çekmeye başlıyorlar! Dakika bir mecazi değil, gerçekten jenerikten itibaren bir dakika geçmiş! Dakika üç, Hale gözlerini silmeye başlıyor! 'Babam ve Oğlum' tokat gibi başlıyor, buz kesiyoruz! Yarım saat sonra aynı ekip, birbirine vura vura, kahkahalarla gülüyor! Bir yarım saat sonra, bütün salonla birlikte Gülse Birsel ağlıyor! Bir yarım saat daha sonra, Levent, Ebru, Hale ve bendeniz hıçkırıklar içinde birbirimize kağıt mendil soruyoruz. Salonda artık hıçkırma değil, 'böğürerek' ağlayanlar var! Benim sanatsal göz makyajı, topak topak çamura dönüşmüş ve yanak nahiyesinde birikmiş! Ağla ağla ağla, bitmişiz! Bu esnada tam ağlarken Çağan Irmak öyle bir durum kuruveriyor ki, aniden gülmeye başlıyoruz. Daha doğrusu tam olarak ne yaptığımıza karar vermiş değiliz. Şu kesin, sinirlerimiz laçka! 'Babam ve Oğlum', şimdiye kadar seyrettiğiniz filmlerin arasında, en çok etkilendiklerinizden biri olacak. Bizden karakterler, her ailenin yaşadığı hikayeler ve en önemlisi aynı gerçek hayat gibi dev üzüntülerle, dev kahkahaların iç içe olduğu durumlar! Ege'liyseniz film sizinle konuşacak... Kayıplar yaşadıysanız, film sizinle konuşacak... Aileniz varsa, film sizinle konuşacak... İnsansanız, film sizinle konuşacak! Çağan Irmak, tek kelimeyle 'sinema' yapmış! Oyuncuların hepsi zaten ayrı ayrı bir köşe yazısı konusu. Eğer yeteri kadar dayanıklı hissedersem kendimi, sadece oyunculukları izleyip bir şeyler kapmak için filmi tekrar tekrar seyretmeyi planlıyorum. Ama Hümeyra ve Çetin Tekindor'un önünde saygıyla eğilmek, Fikret Kuşkan, Yetkin Dikiciler ve Binnur Kaya'nın ellerini hararetle sıkmak isterim yaş itibariyle! Film bitmiş, fuayede bekliyoruz. O çiçek gibi kadınların hepsi ağlamaktan birer kurbağa olmuş; ben başta! Öteki salondan kırmızı gözlerle çıkan Şenay Gürler'i ve arabada bile alkışladığımız Hümeyra'yı da alıp bir şeyler içmeye gidiyoruz. Muhabbet, haha-hihi, dedikodu. "Ne filmdi yahu"dan, "Hani babanın size hastalığı açıkladığı sahnede...", "Resim çektirdiğiniz anda hani bir baktınız ya..." derken... Yine ağlamalar başlıyor Smyrna Cafe'nin ortasında! Ne yaptın bize Çağan Irmak?!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA