Seni gidi hilebaz, seni gidi dilenci, seni gidi kalsiyumu kaçmış kemiksiz adam seni! Girişimin kusuruna bakmayın! Ben de bir insanım ve oh beee rahatladım! Şu 'lümpen' kelimesi magazin dünyasında en iyi çıkış yapan kelime olmuşken, benim de bir lümpen kümesi açasım var. Öyle palavradan değil; kelimenin tam hakkını vererek açılmış bir küme bu. Kümemizin adı: Aşkın lümpenleri! Evet! Günümüz erkeklerinin bazıları tepeden tırnağa 'aşkın lümpenleri!' Bizzat başıma gelenler, arkadaşlarımın yaşadıkları ve duyduklarım birleşince bu grup erkekleri sınır dışı edesim, Okan Bayülgen gibi ekranlara çıkıp "Lümpeeeennnnn" diye bağırasım geliyor (tövbeler olsun). Şimdi, kim bu aşkın lümpenleri?

KADIN BİLİNCİ YOK!
Efendim bunlar çevremizde boy boy, irili-ufaklı, paralı-züğürt, eğitilmiş- eğitilmemiş, doğuştan ve de sonrada olma (görme) şeklinde çeşitlemelerle barınıyorlar. Onları tanımak için biraz gözlemcilik ve inanç gerekiyor. İnanç mı? Tabii inanç! Çünkü bu modeller rollerini Oscar'lık kıvamda oynuyorlar. Annenizin ideal damadı, arkadaşlarınızın ideal arkadaşı, patronunuzun ideal çalışanı edasıyla dolanıyorlar. Sözde, her halttan anlıyorlar. Aşkı, meşki, başarıyı, aileyi, düzeni, kuralları en iyi onlar anlıyorlar! Bir de dillerine 'dürüstlük' kelimesini dolamışlar ki, kendileriyle münasebete geçtikten üç vakit sonra "Dürüstlük buysa, ben Pinokyo olmak istiyorum" diyesiniz geliyor. Arabaları, PlayStationları, futbol maçlarına kombine biletleri, tekneleri ya da arkadaşlarının tekneleri, kulüplerde locaları, janjanlı kariyerleri var ama hayata dair sıfırlar!

İNTİKAM ALMAK YA DA...
Tabii ilk anda anlamanız zor oluyor çünkü beyefendilerin ağızları fena halde laf yapıyor. Sizi tavlamak, ikna etmek, kanınıza girmek için bin bir takla atıyorlar. Sonra hedefe ulaşınca, fıss! Hep aynı nakarat! Çünkü kadın bilinci yok bunların! Ne dediğimin farkındayım. Her halttan anlıyorlar da kadına gelince aha şu kadar (şu an klavyeyi bırakıp tırnak ucumu gösteriyorum) bilgiye sahip değiller. Aşk bilinci de yok bunların! "Aşk nedir çocuğum?" diye sorsanız, liseli kızlar misali, "Midende kelebeklerin uçuşmasıdır" bile diyemezler. O derece yani... Statüleri tavanda görünürken ruhları yerlerde sürünüyor işte. Bakın yine fevkaladenin fevkinde sinirliyim işte. Sebep? Sebep, bizim Seda! Hepimizin başına gelen hadise en son bizim Seda'yı vurdu. O pek bilmiş, hayatı yalamış yutmuş havalı abi, kıza sağ gösterip sol çaktı. Yine yeniden... Üstelik karşısına geçip konuşmaya zahmet etmeden... Hem de son buluşmalarında Seda'nın gözyaşlarını görmüşken... İletişim özürlünün, bütün af dilemeleri, tatlı dilleri, sarılmaları numara çıktı yani. Eh hal böyleyken, bizim kızlar zirvesi olağanüstü toplandı. İntikam almak ya da almamak, şimdi bütün mesele bu! Bugüne kadar çok sustuk, çok "Giderse gitsin, kendi kaybeder" tesellilerine sığındık, efendi olduk, çıtımızı çıkartmadık, karşılaştığımızda selamı sabahı da eksik tutmadık. Peki ne oldu?

ŞEHVET UYANDIRAMIYORLAR
Bu, aşkın lümpenleri, aşkın hokkabazları, aşkın hilebazları, aşkın dilencileri, aşkı aşktan eden, saygısız, nezaketsiz, burjuva görünümlü ruhları lümpenler hep karda kaldı. Kimse karşılarına çıkıp da, "Son model arabaya binerek, PlayStation turnuvalarını kazanarak, banka hesaplarını şişirerek kadınların kalbine giremezsin, gerçek olamazsın yeğen" demedi! Onlar sözüm ona aileden, aşktan, sevgiden, erkeklikten bahsedip dururken, korkak ve tiyatro dünyalarında pipi yarışlarına, skorlamalarına devam etti... Bizse bir hayal kırıklığının daha göbeğine düşmenin yanar döner şakınlığıyla kala kaldık. Evet ve de maalesef bu söz konusu erkeklerin ruhunu bir gay'lik sardı. Biz kadınların yarısı kadar cesaretleri, kendine güvenleri ve netlikleri yok onların! Pipilerinin derdine düşmüş bu abiler kadınlarda şehvet bile uyandıramıyorlar üstelik. Sonuç: Hep bulanık, hep bulanık...