- Hep aynı fikri mi savundunuz, yoksa aranızda yıllar içinde anlaşmazlıklar oldu mu? - İ.Ç: Zaman zaman yaşarız gerginlikleri... Oral örgüte 'Ben İpek'le evlenmek istiyorum,' demiş. Fakat orada itiraz etmişler. - O.Ç: Yanlış biliyorsun. Örgüte bildiriyorsun tabii. Çünkü cemaat gibi yaşıyorsun. Büyük bir cemaat hayatı var. O yüzden herkes, her adımında, birbirine danışarak hareket ediyor. Malını, mülkünü, gelirini her şeyini paylaşıyorsun. Örgüt, aile yerine geçiyor... - Bugünün cemaat hayatıyla benzeşen yönleri neydi sizin cemaatinizin? - O.Ç: Sonuç itibarıyla okumuş yazmış, bilen kişilerden oluşan bir saygınlık örgütüydü. Türkiye'nin o zamanki en önemli entelektüel birikiminin toplandığı yerdi. Modern bir örgüttü. Ama bu Maocu örgütlerin muhafazakâr tarafı güçlü olurdu... Gündelik hayata daha fazla müdahale olurdu. Sonra biz İpek'le beraber olmaya karar verdik. Ama o sırada da ben kaçak duruma düştüm. - İ.Ç: Bir sene birbirimizi hiç görmedik. O özlemle 76 yılının ağustosunda nikâh yaptık.