Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Venedik Bienali: Çağdaş sanat ve insanın gerçeği

Bugünle ve onu meydana getiren unsurlarla bir hesaplaşma olan çağdaş sanatın, insanın sanatla kurduğu ilişkinin dışında kalmaması gerekiyor. 55. Venedik Bienali de bu tezi doğruluyor

1990'lardan sonra çağdaş sanat gelişti ve dünyada hızla yaygınlaşan sanat platformlarında kendisine bir sunum alanı buldu. Bienaller bu platformların başlıcaları. Venedik Bienali içlerinde en eskisi. 100 yıla aşkın bir tarihi var. Bir küratör ana sergiyi düzenliyor. Uluslar da kendi pavyonlarında kendilerinden bir küratörle kendi sergilerini gerçekleştiriyor. Çok uzun yıllardır giderim Venedik Bienali'ne. Bu seneki kadar lezzet aldığım, zevk duyduğum, hazla gezdiğim çok az sergi hatırlıyorum. Küratör Massimiliano Gioni son derecede ilginç bir sergi meydana getirmiş. Yıllardır öne sürdüğüm bir temel görüşün doğrulanması gibi gezdim bu ilginç sergiyi. Bu görüş, çağdaş sanatın insanla ve insanın sanatla kurduğu ilişkinin dışında kalmaması gerektiğidir. Oysa çağdaş sanatın çok büyük bir alanı bu gerçeği yok sayıyor. Önce neden böyle onu açıklayayım.

***

1990 sonrasında dünya tepeden tırnağa değişti. Berlin Duvarı'nın yıkılması sadece politik bir eylem veya sonuç değildi. Onunla birlikte belli bir anlayış da tarihe karıştı. O tarihsel anın ertesinde ortaya çıkan belli bir ideolojinin başarısızlığı değildi. O ideolojinin ortadan kalkmasıydı yeni dönemi meydana getiren. Buna bağlı olarak da sanat alabildiğine değişti. Üniversitede yıllarca verdiğim bir dersin adıyla söylersem 'modernden çağdaşa' geçildi. Modern sanat daha ziyade akılla, kültürle, sezgiyle ilgiliydi. Dünyayı matematik bir temelde kavrayabileceğimizi öne sürüyordu. En üst düzeyde bir zihinsel çaba ve kültürel birikim olmaksızın modern sanatın örneklerini anlamak olanaksızdı. Modern sanatın içinde bir kavram olan avangart, yani öncü sanat da bu kapıya açılan farklı bir girişimdi. Sonunda bu çember kırıldı. Belki pop sanat yol açtı bu yaklaşıma. 1980 ve özellikle 1990 sonrasındaysa artık yeni medyalar, yeni iletişim olanakları, yeni teknolojiler, kitlelerin yeni hareket biçimleri bu anlayışın dünyayı kavramanın, onunla hesaplaşmanın, onu dönüştürmenin bir aracı olan sanat anlayışıyla mevcut yaklaşım ve yöntemin uzlaşamayacağını ortaya koyuyordu. Hayatı içinden kavrayacak, doğmuş yeni 'öznelere', yeni bilince ve yeni insana cevap verecek bir sanatın gelişmesi gerekiyordu. O sırada devreye bir yandan küreselleşme girdi, bir yandan da onun sanattaki açılımı olan çağdaş sanat. Küreselleşme aslında dünyanın 'bugünleştirilmesinin' bir adıdır. Geçmiş, gelenek, tarih, küreselleşme bağlamında hep bugün ifade ettiği anlamla ele alınır. Öyle olduğu içindir ki, küreselleşmenin getirdiği ve çağdaşlaştırdığı sanat 'doğrudan' (direct) bir sanattır. Arkasında bütün bir sanat tarihinin birikimi elbette vardır. Ama o sanat tarihi birikimi, gene küreselleşmenin içerdiği çoğulculuk ve hatta yerellik içinde, hiçbir zaman görülmeyecek kertede Batı dışı birikimlere işaret eder. Dolayısıyla çağdaş sanat bugünle ve onu meydana getiren unsurlarla bir hesaplaşma düzeyidir.
***

Böyledir ve çağdaş sanat çok büyük, çok zengin bir alandır. Hayatı meydana getiren sayısız unsurun neredeyse tamamı kendisine o alanda bir ifade bulur. Siyaset, nesneler, insan ve insanın özünü oluşturan unsurlar, ifade araçlarının kendisi sanatın dilinde ve üretilmesinde karşılık bulur. Ama bu arada ciddi bir sorun veya kısıtlaması da var çağdaş sanatın. Biraz sert bir sözcük de olsa, kolaycılık ve ucuzluk diyeyim. Herhangi bir sanatçının yaptığını sanat diye sunması ve sanki çağdaş sanatın da bir birikim, kültür, zeka sentezi olması gerekmezmiş gibi bir tutum içinde bulunması kabul edilecek şey değil. Ne yazık ki bugünün sanatında bu boyut da mevcut.
***

Gioni, çağdaş sanatın bu düzayak yaklaşımlarından, yalınkat eğilimlerinden anlaşılan epey sıkılmış. 'Il Palazzo Enciclopedico' (Ansiklopedik Saray) adını verdiği bu sergide küratör, sanat tarihinin 'majör', yani dev isimlerinden bazılarını içermekle birlikte, asıl onların dışında kalan 'minör' isimlerinin yapıtlarını bugünün önemli sanatçılarıyla bir araya getirmiş. Bu yapıtların önemli bir bölümü çağdaş sanatın ne türden bir birikime, bir düşünsel geçmişe, zihinsel hazırlığa sahip olduğunu vurguluyor. Ama daha önemli bir nokta var. Çağdaş sanatın sadece gündelik malzemeyle ve nesnelerle uğraşan yanı sanki sanatın özünde barındırması gereken insani sorunlarla artık ilgilenmediği gibi bir izlenim uyandırmış bulunuyor. İnsana ait trajiğin, insanın dramatik yapısının, varoluş problemlerinin cevap alamadığı bir üretim niteliği taşıyor bugün çağdaş sanat. Gioni'nin seçtiği yapıtlar tam da bu zemine oturuyor ve çağdaş sanatın bu sorgulamayı yapması gerektiğine dair bir işaret yer alıyor sergide. Bu, son dönemlerin Bienallerindeki genel geçer tavra karşı takınılmış çok önemli bir tutum. Venedik büyülü bir kent. Olumlu anlamda da olumsuz anlamda da. Bu yılki bienal bu büyüyü çoğaltıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA