Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

Silahlı kadın örgütleri dönemi başlayabilir

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Türkiye'de kadın meselesi yine ve yeniden konuşuluyor. Fakat sonra yine unutuluyor ve geçiyor... Bana göre 'kadın hakları meselesi'nde çok radikal ve devrimci önlemlerin alınması gerektiği bir dönemdeyiz. Artık bu işin geçiştirilir tarafı yok. Kadınlara karşı sistemleşmiş şiddete, cinayetlere, cinsel ya da psikolojik tecavüzlere ve tüm diğer mağduriyetlere karşı demir yumrukla davranma zamanı gelmiştir! Fatma Şahin de 'Demir Lady' olmaya çok uygun bir kişilik yapısına sahip biri. Ya bu konuda çok sert ve net bir tavırla insanları olumlu anlamda kışkırtan bir öncü olacak ya da maalesef Şahin'in dönemi de geçici çözümlerin uygulandığı bir ara dönem olarak tarihe geçecek...

NELER YAPILMALI?
Nasıl bir radikal program uygulanmalı? Öncelikle bu konuda tüm yasalar olabilecek en ağır noktaya getirilmek zorundadır, hâkim ve savcıların bu yasaları tavizsiz uygulaması noktasında Adalet Bakanlığı gerekeni yapmalıdır... İçişleri Bakanlığı 'kadınlara karşı işlemiş suçlar' noktasında uzmanlaşmış ve gerektiğinde 'istisnai sertlik' kullanabilen polisler istihdam etmek zorundadır. (Ya da mevcut polislerden böyle özel timler oluşturulmak zorunluluğu vardır.)

Eğer adalet sistemi ve polis teşkilatı kadınları bu pervasız şiddete, alçak cinayetlere, haysiyetsiz tecavüzlere karşı koruyamayacaksa, çok açık söylüyorum orada "ihkak-ı hak" doğar... Türkiye'de eşinden, babasından ya da ailesinden şiddet gören, sistematik olarak dayak yiyen, onuru kırılan, haysiyetine saldırılan kadınların sığınacağı liman yok denecek kadar azdır... Kadın dayanışma örgütlerinin de maalesef bir caydırıcı işlevi yok. Sosyal ve ekonomik yaptırım gücü yok. Zulüm görmüş kadınlar bugünün Türkiye'sinde sahipsiz. İşte bu sahipsizliği gören, bilen, hisseden milyonlarca psikopat adam müsveddesi de bu durumdan hareketle -affedersiniz- her türlü şerefsizliği yapabiliyor... Çünkü yapılan her türlü alçaklık, yapan adamların yanına kâr kalıyor bu ülkede...

Türk savcı ve hâkimlerinin sicili bu konuda berbat kere berbat... İster dindar ister laik kadınlar tarafından kurulmuş derneklerin rakamlarına bakın, birbirine zıt görüşten de olsa tüm kadınlar mevcut Türk adlî işleyişinden çok ama çok şikayetçi. Sadece kadınlar değil tüm erkekler de, insan olan herkes bu durumdan şikayetçi olmak ve isyan etmek zorunda bence; aksi halde 'insanlık' denen bir ortak değerimiz yok demektir... Mesela 'Ayşe Paşalı hadisesi' bir anda tüm Türkiye halkını yan yana getirebilmeliydi...

KİMSESİZ KADINLAR
Bir Kürt sadece Kürt olduğu için saldırı gördüğünde yahut Kürtlere 'sapık halk' dendiğinde hep beraber ayaklanacak vicdan seviyesine geldik... Bir dindar sadece dindar olduğu için bir devlet kurumu tarafından kovulduğunda ya da bir faşist, dindarlara 'bidon kafalı' dediğinde hep birlikte karşı çıkacak erdem düzeyine geldik... Bir spiker Alevilere dil uzattığında topluca karşı duracak ve o kişiye bedel ödetecek noktaya geldik... Eski Türkiye'de bu alçaklıklar, yapanların yanına kâr kalıyordu, şimdi kolay kolay kalmıyor... Eski Türkiye'nin kafaları bu haklı tepkilerden rahatsız da olsa artık o dönem geride kalıyor...

Fakat kadınlar konusunda, bir kadına yalnızca kadın olduğu için saldırıldığında, tecavüz edildiğinde ya da namus bahanesiyle öldürüldüğünde erkek/ kadın herkesten aynı anda tepki çıkmıyor... Bugün resmi olarak her gün ortalama üç kadın -sadece kadın kimliğinden ötürü- öldürülüyor. Erkeğe karşı fiziken ve maddeten güçsüz ve aciz durumda olduğu için 'karşılığını veremeyecek, bedelini ödetemeyecek' durumda olduğu için öldürülesiye dövülen ya da katledilip cesedi bir köşeye atılan binlerce kimsesiz kadın var bugün Türkiye'de...

DURUM ÇOK ACİL
Kadınları koruyan güçlü, etkin ve operasyonel gücü olan bir kadın lobisi yok... Ancak erkek egemen medya bakışı tarafından 'dırdır eden kadınlar' olarak algılanan ve algılatılan kimi kadın girişimleri var. Bu onurlu girişimler ellerinden geleni yapıyorlar ama bir yere kadar... Hukuk camiasında bu konuda duyarlılık sıfır. Kadın hâkim ve savcı sayısı da çok kısıtlı. Yasalar da yetersiz, ama var olan olumlu yasalar bile adaleti temin için kuvvetle işletilmiyor... Emniyet camiasında da bu konuda duyarlılık sıfır. Yüzü dağıtılmış bir kadını bile o itliği yapan kocasıyla 'barıştırma' eğiliminde Türk polisi. Geleneksel davranışı bu yönde... Oysa tam aksine adliye aşamasına gelmeden işlevsel bir vicdanlılıkla hareket edecek, bu saldırıları yapan namussuzlara karşı caydırıcı davranacak emniyet güçleri bile 'kadınlara yönelik şiddet' meselesinde bir ilerleme sağlar...

Durum acildir... Adlî ve kolluk önlemleri derhal ve sert şekilde alınmak zorunda... Eğer bu sert ve radikal önlemler alınmazsa kadınların ve kadınlar adına kimi erkeklerin silahlanması ve misilleme hareketlerine girişmesi kaçınılmaz olur. Malum psikopat erkek takımından birkaç adamın öldürülmesiyle süreç başlar. Kontr-şiddet yöntemiyle meselelerin çözülebileceğini gören kadınlar da bu silahlı yapılara destek verir ve iş büyür... Sonra devletimiz bu sefer de 'silahlı kadın örgütleri'yle barış ve çözüm masasına oturmak zorunda kalır... Hiç gülmeyin... Bu dediklerimi de bir kenara yazın... Radikal tedbirler alınmazsa bunları Türkiye yaşayacak...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA