Murat ÖZBOSTAN: Deprem ve artçıları
Maçı izlerken bazen Beşiktaş'ın deplasmanda oynadığını düşündüm. Öyle bir an vardı ki kulübeden çıkan Bilic, ellerini havaya açtı ve tribünlere döndü, "Hadi, hadi destek" diye haykırdı... Ne var ki sezonun en önemli maçına çıkan Beşiktaş'a, bazı taraftarları en doğru ifade ile Kartal'ın kalbi Çarşı naz yaptı, tribüne gelmedi! Bu maçta destek vermeyecekseniz ne zaman tribünde olacaksınız? FENERBAHÇE hiç yorulmad ı Derbilerde deplasman takımlarının en önemli dezavantaj faktörü olan, seyirci baskısını yaşamayan Fenerbahçe, istediği gibi oynadı, neredeyse yorulmadan 90 dakikayı bitirdi. Beşiktaş eksik kaldıktan sonra bile oyun kafaya kafaya sürdü. İki takım da birbirine çok saygılıydı, taktiksel olarak birbirlerine üstünlük kurdukları bir an da yoktu. Şampiyonluk biletini cebine koymuş Fenerbahçe rahattı, rölantiye aldı. Ancak, kim ne derse desin bu maçın kaybedeni Beşiktaş'tır... Cezalı duruma düşen dört oyuncusu kadar Galatasaray'a dört puan fark atma ve lideri devirerek özgüven kazanma şansını çöpe attı. Motta'nın yarattığı depremin artçıları gelebilir, hatta can yakabilir!
Fatih DOĞAN: Sorumsuz Ramon Motta!
Beşiktaş iki yıldır Avrupa kupalarına hasret kaldı. Prestij erezyonu kadar ekonomik kayıp da çok büyük. Borçlar bir taraftan, stat başta olmak üzere gelirlerin azalması diğer taraftan sıkıntılar çifte kavruldu. Stadı bitirmeden yeni loca, kombine satacak, yeni transferler yapıp yeni bir takım kuracak! Şampiyonlar Ligi'ne kalınması özellikle de direkt katılmak bu açıdan çok önemli. İki yıldır Avrupa'da olmayan bir takımın bu kadroyla G.Saray'ın gerisinde kalıp ön eleme oynaması ve yoluna devam etmesi çok riskli... Olası seribaşı eşleşmelerinden çıkamayabilir. Beşiktaş'ta herkesin bunun bilincinde olduğunu düşünüyorum ya da düşünmek istiyorum. Karabük, Konya, dünkü F.Bahçe maçlarına bakıldığında bunun ciddiyetini fark etmeyen isimler olduğunu görüyorum. Skorun 1-1 olduğu, oyunda Beşiktaş'ın iki adım önde yürüdüğü bir derbide Motta'nın 58'de ikinci sarı karttan kendini attırmasına anlam veremedim. İster sorumsuzluk diyelim ister tecrübesizlik. Ancak Motta'nın takımını 10 kişi bırakması Bilic'in bütün hamlelerini elinden aldı. Gökhan Töre ardından Olcay'ın çıkartılması İsmail'in alınması zincirleme bir etki yaptı. Fenerbahçe'de özellikle Emenike ve zaman zaman Sow topsuz alanda hiç olmadığı için bir fazla oynama avantajını kullanamadılar. Maç başından sonra sadece iki, bilemedin üç pozisyon üretebilen F.Bahçe karşısında Beşiktaş yakaladığı 7-8 gol pozisyonunu değerlendirmeliydi. Şampiyonlar Ligi'nde oynamak isteyen bir takım, oyun stratejisini rakiplerinin puan kaybetmesi üzerine kuramaz. "1 puan hiç yoktan iyidir" demek kendini kandırmaktan öteye geçmez. Şampiyonluk apoletini eline almış F.Bahçe'nin eski şaşalı günlerinden uzak olduğunu ifade edelim. Beşiktaş bu şartlarda bir maçı Motta'lı ya da Motta'sız kazanamıyorsa geride kalan 4 hafta için güven vermiyor. Kalan 4 maçta hedefe ulaşılması için futbolcuların da en az hocaları Bilic kadar çalışmaları, en az Bilic kadar ter dökmeleri gerekiyor!..
Gürcan BİLGİÇ: Sadece şampiyon değiller
Hikayeyi romana, 30 bölümü destana çeviren bir diziydi izlediğimiz. Senaryosu sağlam yazılmış, kahramanları titizlikle seçilmişti. Yönetmeninin otoritesiyle, heyecanını bir an bile kaybetmeyen haftalar yaşattılar. Son saniye sürprizleri ile "bir başka" takım oldular. Terlerine, gözyaşlarını ve kanlarını da katarak herkesin hayranlığını ve saygısını kazandılar. 12 puanlık fark değil bu ortamda çatlaklardan su sızmasını önleyen. Fenerbahçe'nin pes etmeyen, koşmaktan ve mücadele etmekten vazgeçmeyen istikrarıdır. Beşiktaş derbisine çıkarken konsantre olacakları tek şeyin saha olması da mümkün olmadı. Başkanınız size veda ediyorsa, rakibinizin Şampiyonlar Ligi hırsıyla sarıldığı bir maça, hangi ruh haliyle çıkacağınızı şaşırırsınız. Emek verip, emekleyerek başlayıp koşmaya taşıdıkları, inançla sarılıp büyüttükleri bir şampiyonlukları var şimdi. Hiçbir takımın yapamadığını yaptılar, her kolu büküp, bir sonraki için hazırlandılar. Onlar; çalışarak her şeyin başarılabileceğini, birlik olunduğunda yenilmeyecek rakip olmayacağını, vazgeçmediğin de ise mucizelerin kapısının çalınacağını öğrettiler. Ersun Yanal çok şey anlattı, yaşadı. Matematiği, kan tahlillerini ve rakip analizini literatüre soktu. Başına geçtiği takımlarla hep meydan okudu. Eline doğru zamanda geçen fırsatı da kullanmasını bildi. Kendine güvenini ilk imza attığı gün ortaya koymuştu; "Bir yıllık imzalarım, şampiyon olamazsam giderim" diyerek... Üç hafta önce Arena'da oynanan derbideki gerginlik ve çirkinliklerden sonra, Dany'nin hatasını, topu auta vurarak karara bağlamaları da bir karakter ispatıdır. "Hak etmediğimiz bir şeyi istemiyoruz" dediler. Anlayanlara elbette. "Rakibe ve futbola saygı duyacağız" diyen bir teknik adam ile tüm sezonu kendileri gibi mücadele ederek geçiren ezeli rakiplerine, doğru olmayı da gösterdiler. Sadece "şampiyon" dememeliyiz onlara. Onun da ötesine geçtiler...
Metin TEKİN: Bir maçlık mesafe
Beşiktaş'ın oyun anlayışını nasıl buldunuz?
Şunu hep söylüyorum; Olimpiyat Stadı'nda saha avantajınızı rakibinize hissettiremiyorsunuz. Bu statta çok zor. Beşiktaş bu mantıkla ve doğru olarak, Fenerbahçe'nin liderliğini ve oyun anlayışını kabullenip oyuna tempo ve baskı ile başlamadı... Daha dengeli oynayayım derken ilk yarının ilk bölümünde hakimiyeti Fenerbahçe'ye kaptırdı. Ta ki Sow'un golü gelene kadar. Oyun 1-0'a geldikten sonra daha önde oynamaya çalışan 2-3 net pozisyona da giren Beşiktaş, nihayet skoru 1-1'e getiren golü de buldu. Tabi bu ilk yarıda bana göre en çok akılda kalan olay, Jones'un çok gereksiz hamleleriyle "İkinci sarı kartı istiyorum" demesi ama hakem Halis Özkahya'nın vermemesiydi.
Tribünlerin havası derbiyi de etkiledi mi?
Bu sene Beşiktaş'ın ligde yarıştığı rakipleri Fenerbahçe ile Galatasaray'a karşı en önemli zaafı, kendi saha avantajı ve oyunu olmayışıydı. Derbide de saha şartları ve tribün desteği avantajı yoktu Beşiktaş'ın... Dün akşam İnönü Stadı ile Olimpiyat Stadı arasındaki farkı bir kez daha gördük.
G.Saray-F.Bahçe derbisinde yaşanan gerginliklerden sonra Olimpiyat Stadı'nda sahadaki manzara nasıldı?
O maç hakikaten gergindi. İki derbinin oyun kalitesini karşılaştırırsak, dün akşam da çok doyurucu bir futbol izlediğimizi söylemek zor oyun doğruları ile... Ama maalesef zaman zaman ligin bu son bölümünde sonuç odaklı oyunlar futbol becerilerinden uzak olabiliyor.
Kalan 4 haftada ikincilik yarışı nasıl şekillenir?
Beşiktaş iki puan önde. Bundan daha da önemlisi G.Saray'ın psikolojisi ve havası ikinciliği yakalaması için olumlu sinyaller vermiyor. Beşiktaş kazanıp, farkı 4 puana çıkarsa "Matematiksel olarak değil ama futbol olarak iş bitti" diyebilirdik. G.Saray, Kasımpaşa maçında ne kadar darbe alsa da Beşiktaş'a bir maçlık mesafede. Bu da onu yarışın içinde tutar.
Ömer ÜRÜNDÜL: Fenerbahçe artık şampiyondur
F.Bahçe maça hırslı ve atak başladı. Sow'un attığı gole kadar da oyuna hükmeden taraftı. Bu bölümde Beşiktaş takım olarak sahada yoktu. Pas organizasyonunu sağlayamadılar, savunma güvencesini oluşturamadılar. Yenik duruma düştükten sonra Beşiktaş toparlandı. Önce dengeyi kurdular, sonra da tempoyu yükseltip oyunu karşı alana yıktılar. Bu bölümde de Fener'in ileri uç oyuncuları hem top tutamadılar, hem de defansif görevlerini yapamadılar. Bu da Beşiktaş'a devrenin son bölümünde hücum üstünlüğü getirdi ve bereberlik golü geldi. Birinci devrede aklımda kalan iki önemli olay vardı. Birincisi, Halis Özkahya'nın Jones'a yorumu olmayan ikinci sarıyı gösteremeyişi. İkincisi de Emre Belözoğlu'nun sinirlenip Galatasaray maçındakine benzer agresifliği sergilemesi. Gerektiğinde Ersun Yanal'ın, Emre'yi çıkarma lüksü yok ama "İkinci derbide de ben kötü rol almayayım" diyerek kendisi çıkmak istedi. İkinci devreye Beşiktaş moralli ve atak başladı. Fenerbahçe'nin de fazla coşkusu yoktu ancak takımın iyilerinden Motta gereği yokken ikinci sarıyı görünce işler çıkmaza girdi. Bundan sonra Beşiktaş akıllı bir taktikle yapması gerekeni yaptı. Takım halinde geriye çekilip alan daralttılar. "Puan, puandır" düşüncesi çok doğruydu. Bu arada zaman zaman hücuma da çıktılar. Mustafa Pektemek ile de çok net fırsatı değerlendiremediler. Fenerbahçe sayısal üstünlüğüne rağmen Beşiktaş'ın kalabalık alan daraltan savunmasını arızaya uğratacak girişimleri sergileyemeyince puanlar paylaşıldı. Matematiksel olmasa da Fenerbahçe dün gece şampiyonluğunu ilan etti. Bakalım Beşiktaş, Veli gibi önemli bir presçisinin de olmayacağı zorlu Sivas deplasmanında ikincilik için gerekli puanları alabilecek mi?
Rıdvan DİLMEN: Tedirgindiler
Tedirgin iki takım...Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal... Ev sahibi Beşiktaş maça tempolu, önde baskılı başlasa, "Ya bir gol yersem kontrataktan" diye düşünüyor... Fenerbahçe ise, "Oyunu kontrol edeyim. Tabii ki kazanırsam şampiyon olayım ama en azından yenilmeyeyim. Çünkü haftaya bir puan dahi yetiyor şampiyonluğa" diyor. İşte böyle başladı oyun... İlk 25 dakika Fenerbahçe kontrolünde geçti. Rakibine daha ağır basan bir takım görüntüsü verdi sarı-lacivertliler. Genelde de hazırlık paslarından sonra hücumları şutla sonlandırmayı denediler... Daha sonra Kuyt'ın mükemmel ara pasında Sow'un birinci sınıf gol vuruşu ile de öne geçtiler. Ardından Beşiktaş baskısını izledik. Sıklaşan atakların sonucu da beraberlik golü geldi. Karşılaşmanın ikinci yarısında iki takım da rölanti oyunu tercih etti. Beşiktaş'ın sol beki Motta gereksiz ikinci sarı kartla oyundan atılınca Fenerbahçe oyunun hakimiyetini ele aldı ama iki gol pozisyonu Beşiktaş buldu kontrataklardan... Daha sonra iki takım da, "Kazanamazsak da mutluyuz... 1 puan da iyidir" diye maçın berabere bitmesi için uğraştı. Uzatmada Motta atılınca oyuna giren Beşiktaş'ın ikinci sol beki İsmail Köybaşı'nın da iki sarı karttan atılması ilginçti. Ancak hakem Halis Özkahya maçın ilk yarısında Jermain Jones'a iki kez sarı kart gösterip, atma şansı varken atmayarak ciddi bir hata yaptı. Dany'nin kafa ile kasıtlı geri pasıyla kazanılan serbest vuruşta da Fenerbahçeli oyuncuların, atışı kullanmayıp, topu auta atarak Beşiktaş'a yaptıkları jest de zaten 90 dakikalık karşılaşmanın görüntüsüydü adeta...
Ahmet ÇAKAR: Bu pozisyonlara 1-1 bitmesi garip
Dün şeklen gerilimli ama içerik ve felsefe olarak çok dostane bir derbi izledik. İki kırmızı kart olmasına rağmen maça "Sert geçti" diyemeyiz. Aslında dün geceki sonuç sahadaki her iki takımı da mutlu etmişe benziyor. Oyuna F.Bahçe çok iyi başladı. Beşiktaş'ın kaptırdığı toplarla çok çabuk kontraya çıkabildiler. İşte bunlardan bir tanesinde Kuyt tarafından defansın arkasına bırakılan topu Sow çok iyi kullandı. Tolga'nın kapalı açısından golü yaptı. Bu dakikadan sonra oyun yavaş yavaş Beşiktaş'ın üstünlüğüne geçti. Özellikle sağ taraflarını ya da diğer deyimle F.Bahçe'nin sol tarafını çok iyi kullanmaya başladılar. Zaman zaman kontralar da buldular ama Almeida bir kontratak golcüsü değil. Süratli ama bu süratini topla giderken oyuna yansıtamıyor. Nitekim böyle bir pozisyonda kaleci Volkan'la karşı karşıya kalmasına rağmen topu kullanamadı. "Devre böyle bitecek" derken Motta'nın golü geldi. Brezilyalı direkten dönen topa çok iyi vurdu. Aslında bu pozisyondan önce de benzer pozisyonda vurmuş ama top auta gitmişti. İkinci yarı maç gitti geldi. Ta ki Beşiktaşlı Motta'nın gördüğü kırmızı karta kadar. Bu dakikadan sonra "Beşiktaş yaslanır, bir puana razı olur" diyorduk ki 10 kişilik Beşiktaş daha fazla pozisyon bulmaya başladı. Ama bu kadar çok pozisyon olup da maçın 1-1 bitmesi ve puanların paylaşılması çok garip.
Hakem Jones'u atamadı
Maçın Hakem Halis Özkahya için iyi şeyler de söyleyeceğiz kötü şeyler de... Verdiği kırmızı kartlarda yüzde yüz haklı. Faul tespitleri de oldukça yerinde. Ama Jones'u ilk yarıda oyundan atamayışını anlayamadık. Sarı kartlı Jones topsuz alanda Topal'ı çekiyor hakem sarı verip oyundan atamıyor. Yine Jones Emre Belözoğlu'na arkadan müdahale yapıyor ama Halis Özkahya bu pozisyonda atamıyor. Sonuç olarak bundan sonraki ligdeki yarış ikincilik için olacak. Beşiktaş, G.Saray'a göre bir adım daha avantajlı ama sonuç ne olur şimdiden bilemeyiz.
Erman TOROĞLU: Beşiktaş giderse bu puanla gider
Derbide F.Bahçe daha kontrollü oynuyor, ayağa top yapıyor. Hiç maceraya girmiyor. Beşiktaş da aynı ama Beşiktaş defanstan çıkarken pas yaparak çıkacağına uzun uzun vurarak çıkıyor. Sarı-lacivertliler zaten çok yerde pres yapıyorlar. Motta atıldıktan sonra Beşiktaş, G.Saray'ın yaptığı akılsızlığı yapmıyor. F.Bahçe'nin üzerine yüklenip, tempoyu artırmıyor. Oyunu kendi sahasında kabul edilip kontraya yöneliyor. Bu sefer F.Bahçe tedirgin oluyor. Hele 1-1'den sonra kontra bir gol yiyip kötü pozisyona düşmek istemiyor. Onlar da arka taraflarını sağlama alıyorlar. Siyah-beyazlılara göre 2-3 adamla oynayarak defans yapmaya başlıyorlar. Bu da Beşiktaş'ın işine geliyor. Beşiktaş'ın attığı golden evvelki pozisyonda ofsayt var. Aynı Almeida direkten dönen topa müdahale etmek için koşuyor. Fakat arkadan Motta'nın geldiğini görünce çekiliyor, Motta vuruyor gol oluyor. Burada Almeida aktif mi, pasif mi? Hakemlere şu söyleniyor, 'Sonuna kadar bekle.' İyi tamam da sonuna kadar beklerken elinde gülle akşama kadar mı bekleyeceksin, sabah kadar mı? Almeida pozisyonun içinde mi, rakibi ve kaleciyi aldatıyor mu, kendine ve arkadakine avantaj sağlıyor mu? Bana sorarsanız hepsi var. Haftanın görüntüsüne bakarsan G.Saray ağır yaralı. F.Bahçe karlı, Beşiktaş zararsız haftayı kapattı. Eğer Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'ne giderse bilin ki bu maçta aldığı bir puanla gidecektir.
Hakemlik otoritedir!
Bir hakem atışı, Dany topu kaldırıyor kafasıyla kalecisine pas veriyor. Hakem de sarı kart gösteriyor, F.Bahçe lehine bir vuruş veriyor. Futbolcuların geneli oyun kurallarını bilmedikleri için herkes şaşırıyor. Bu işin aslı şu. Hakem Dany'ye kaleciye pas kuralını deldiği için centilmenliğe aykırı hareketten sarı kart gösteriyor. Peki Caner ne yapıyor? F.Bahçeli futbolcular akıllarınca konuşuyorlar, Dany'yi mağdur kabul ediyorlar, hakemi taca ve seyircinin kucağına atıyorlar. Aslında hakem yaptığı birinci doğrudan sonra topu auta atan Caner'e de bir sarı gösterse harika bir iş yapmış olacak. Hakemliğin zirvesine çıkacak. Hakemlik, penaltı, faul, gol vermek değildir. Hakemlik otoritedir. Doğru yaptığın işin de dibine kadar gitmektir.