Dün akşamki derbi bazı gerçekleri daha net ortaya çıkardı. Futbol sadece çok koşmakla, yüreğini ortaya koymakla kazanılmıyor. Kazanmak için yeni stratejiler üretmek, bazen tempoyu artırıp yeri geldiğinde de oyunu soğutmak gerekiyor. Siyah-beyazlı takım genel felsefe olarak çok koşan, savaşan görüntüsüyle maçları kazanıyor.
Bu durum zaman zaman aksayabiliyor.
Rakip, futbolun taktiksel inceliklerini deneyimle sahaya yansıtınca bunlar yeterli olmuyor. Beşiktaş'ın kendi felsefesini, anlayışını ortaya koymaktan, oyunu istediği yöne çekmekten çok, rakibin oyununa göre futboluna şekil verişini izliyoruz. Özellikle bunu G.Saray'ın 10 kişi kalıp, oyunu soğutma anlayışı karşısında daha iyi fark ettik.
Beşiktaş mücadeleyi ve kontratağı nasıl başarıyla uyguluyorsa; oyunun kontrolünü ele almayı ve eksik rakibine yüklenmeyi de geliştirmeli. Beşiktaş'ın 10 kişi kalan rakibine yenilmesinin en önemli nedeni:
"Özgün futbol eksikliği." Samet Aybaba, Mehmet Akgün'ü sağda başlatarak hata yaptı. Hilbert'in önde oynaması, Holosko'nun forvette harcanması Beşiktaş'ın en güçlü kanadını çökertti. İkinci yarı hatadan dönüldü ancak yeterli olmadı. İki tecrübesizin 11'de başladığı, Holosko'nun mevki kurbanı olduğu bir maçta Fernandes tercihi doğru karardı. Ancak ikinci yarı biraz rakibin zekası, biraz da yeni tutan çimin futbolcuları yoran yapısı nedeniyle oyunu çeviremediler. Çimler oturmadığı için iki taraf da sıkıntı yaşadı.
Bir tarafta Emre Çolak, diğer tarafta onun yerine giren Sneijder.
Bir tarafta Dentinho...
Türk futbolu adına umarım Emre'ye kutup yıldızının kuyruğu muamelesi yapıp harcamayız.
Gökhan için çok bir şey diyemeyeceğim ama benim gördüğüm Dentinho, Sneijder'den çok daha iyi işler yapar.
Gecenin özeti: Lider olmak istiyorsan önce oyunun lideri olacaksın.