Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Türkiye şu anda Fransa'dan daha başarılı bir ülke

İnsan olmayan canlıların kendilerini onarıp, yenilemelerini hayranlıkla izleriz de, kendimizi nasıl yenilediğimize fazla dikkat etmeyiz.
Bir ağacın dallarını kestikten sonra çıkan yeni dallardan ne farkı vardır kesilen saçların veya tırnakların yerine gelen yeni saçlar ve tırnaklar? En derin yaraların zamanla iz bile bırakmadan yok olmaları, ameliyatla alınan bir midenin yerine bağırsaklarda yeni bir midenin oluşması, bir kemoterapi ertesinde yok olan dildeki tat alma hücrelerinin yerine yenilerinin üremesi
Bir de ruhsal yenilenmeler var.
En büyük acılara karşı bile belirli sürede bağışıklık oluşturup, yeniden yaşamaya, gülmeye, eğlenmeye başlamak, müthiş bir "Yenilenme" olayı değil midir?
Bir orman yangını sonrasında çorak araziye dönüşen topraklardan bir yağmur ertesinde ağaç filizleri nasıl fışkırıyorsa, savaşların yıktığı kentlerin harabelerinde insanlar yeni evlerini kurmaya başlamaz mı?
"Yenilenmek" canlıların da, toplumların da sağlığının işaretidir.
Yenilenmenin içinde sadece "Değişim" değil "Uyum" da vardır.
Yeni koşulları algılamak ve ona uyum göstermek konusunda doğanın en başarılı yaratığı da insandır. Dış koşullara uyum çok zor olduğu zaman, insan dış koşulları da değiştirip, yenilemeyi başarır. Hava soğuksa ateş yakar, sıcaksa air conditioning aygıtlarını icad eder.
Yenilenmeye, değişime, uyuma karşı koyup bunları yok sayan canlılar da, insanlar da, toplumlar da, çok yaşamazlar. Hiçbir gerekçe bu gerçeği hükümsüz kılamaz.
"Ama bizim engin tarihimiz var" benzeri gerekçelerle dış dünyadaki değişime uyumu reddeden, "Zaten bizim bizden başka dostumuz yok" diyerek içe kapanan, "Eskiden böyle miydik" benzeri söylemlerle bugüne öfkelenen insanların ağırlıkta olduğu toplumlar, krizlerden, kavgalardan ve hatta iç savaşlardan kurtulamazlar.
Sade toplumlar değil, kurumlar da, şirketler de dayanamaz koşullara uyum göstermedikleri zaman. Kronik döviz krizleri yaşanılır, mal bulan zengin olur ve korumacı duvarlar arkasında rekabetsiz üretim yapılırken, ekonomi bir anda dışa açılır ve talep yaratmak üretim yapmak kadar önemli hale gelirse, eski koşullara göre ticari ve sınai faaliyet sürdürmeye çalışanlar, kısa sürede batar.
Veya Sovyet-Amerikan dehşet dengesine dayalı olarak bir blok içinde olmayı, yerel her türlü ayıbın meşru sayılması için istismar eden devletler, bloksuz dünyada aynı tutumlarını sürdürürlerse, başlarına ummadıkları belalar gelir.
Türkiye, kendini yenileme ve dünyadaki değişime uyum gösterme konusunda, gerçekten büyük çabalar harcıyor ve önemli adımlar atıyor. Bu nedenle ekonomi, dış dünyanın da ilgisini çeken bir büyüme içinde. Türkiye'deki her işletmenin global ölçekte değer kazandığı izleniyor.
Buna karşı merkezini Fransa'nın oluşturduğu, Almanya'da da yansımalar bulan Avrupa Birliği'nin bazı merkezleri, 1960'ların koşullarına nostalji duyan ve giderek Hitler dönemini de andıran bir yabancı düşmanlığına sürükleniyor.
Yakın tarihte ilk kez bir Türk olarak "Bunlar bizim gerimizde kaldılar" duygusu var içimde.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA