Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Merkezin marjinalleşmesi medyaya da yansıyor...

Deneyimli bir meslektaşım beni içine girilebilecek medya polemikleri konusunda uyardı.
Özetle dedi ki:
- Alışılmış polemiklerde tartışan taraflar sahip oldukları düşüncelerin veya içinde bulundukları ideolojik kampların farklılığından kaynaklanan tartışmaları seslendirirlerdi. Bugün ise karşınızdakinin ne düşüncesini ne de dünya görüşünü biliyorsunuz. Tetikçi mi, ajan provokatör mü, demokrat mı, faşist mi olduğunu anlayamıyorsunuz. Patronunun mu yoksa derin devletin mi güdümünde olduğunu kestiremiyorsunuz.
Aslında çok doğal bir gelişmenin yansımalarıydı bu meslektaşın uyarısına konu olan durumlar.
"Oynak merkez" gerçeğinin gündeme gelmesi ile eski siyasi yelpazenin dağılması, medyada etkilerini göstermemiş miydi?

Statükocu devrimciler

Kimin sağda kimin solda olduğu anlaşılmaz hale gelmiş, dünün devrimcileri bugünün statükocuları oluvermemiş miydi?
Bunun gibi "Cumhuriyet" ile "Demokrasi" nin birbirlerinin alternatifi olduğunu, "Devlet"i "Halk"ın oluşturduğu tehdide karşı korumak gerektiğini savunan ilerici düşünceleri de duymadık mı yakın geçmişte?
"Batı'dan uzaklaşıyoruz" diye feryat edip aynı anda Avrupa Birliği üyeliğine hayır diyenleri de gördük, "Bu iktidarı Amerika yönetiyor" içerikli eleştiriler yapanların Washington'da kapı kapı dolaşıp bu iktidarı Amerikan İttifakı'nın tehdidi olarak jurnallediklerine de tanık olduk.
Bu tür bir kargaşanın medyanın yapısına ve medya polemiklerinin niteliğine yansımaması mümkün değildi.
Neticede eski düzende üç tane "Merkez" medyası gazetesi aynı başlığı atınca Türkiye'de siyasetin yönü değişirdi.
Oysa şimdi siyasi partilerin "Merkez"in neresinde bulunduklarını anlamak ne kadar zorsa, hangi yayın organlarının "Merkez medya"yı oluşturduklarını da kestiremiyoruz.

Resmi ideolojinin iflası

Kendilerini yıllarca "Merkezin sözcüleri" olarak konumlandıran ve "Merkez" ile "Derin devlet"i özdeş görenler şimdi zor durumdalar.
Ancak totaliter rejimlerde bir anlam taşıyan "Resmi ideoloji" şimdi delik deşik.
Tartışılmayan hiçbir konu yok artık.
Bu ortama kendini kaptırıp "Bari Türklerle Kürtler ayrılsın" diyerek sözde ezber bozanlar, aslında resmi ideolojiye takılı kalmış merkez medyanın "Marjinal medya" olmasının işaretlerini de veriyorlar.
Çünkü Türkiye'nin demokratikleşmesi ve özgürleşmesi süreci ayrılıkların değil birlikteliklerin habercisidir.
Önce mahalle düzeyinde inançlara dayalı ayrılıkları kaşımaya çalışanların sonunda ülke düzeyinde de etnik ayrılıkçılığın sözcüleri olmaları, bu dönemi ters yorumlayanların düşünce sefaletini göstermiyor mu?

Referandum ve medya

Uzun yıllar üstü kapatılan "Dersim faciası" bu süreçte teşrih masasına yatırılmamış mıdır?
"Kürt yoktur" ezberi geride kalmış ve kamu televizyonunda Kürtçe yayın başlamıştır.
Şimdi de gündemde daha demokratik bir anayasa için yapılan değişikliğin halkoyuna sunulması var.
Eski merkez medyanın köşelerinde birer birer "Hayır diyeceğiz" açıklamalarının yapılması da bu süreçte merkezin marjinalleşmesinin bir yansıması değil midir?
Bu değişim tabii ki medya polemiklerinin yapısına da yansıyacaktır.
Yani deneyimli meslektaşımın gözlemleri doğrudur.
Bazılarının sadece kafaları değil konumları da karışıktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA