Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Yunanistan'ın AB'de geleceği...

Ekonomik krizden bir türlü çıkamayan Yunanistan, artık iflasın ciddi biçimde eşiğine geldi. Yıllar boyu seçim kazanmaya yönelik politikalarla vakit kaybeden, bütün acil reformları erteleyen Yunan siyasi partileri, bu krizden nasıl çıkılabileceği konusunda bir stratejiye sahip değil. Uluslararası Para Fonu IMF, Avrupa Merkez Bankası AMB ve Avrupa Birliği Komisyonu'nun oluşturduğu üçlü, Atina'yı bir türlü ciddi bir strateji uygulamaya ikna edemiyor.
Şubatın yirmisinden önce Yunan hükümeti, AMB, IMF ve AB üçlüsü ile anlaşarak yüz otuz milyar euro düzeyindeki destek paketinin yürürlüğe girmesini sağlamak zorunda... Gerçi koalisyonu oluşturan üç parti, yeni bir programı kabul ettiler ama ne emeklilik maaşlarından tasarruf etmeleri, ne de programı ciddi biçimde uygulayabilmeleri kimsenin samimi olarak inandığı hususlar değil. Her tür gecikme, Yunan hükümetinin ödemelerini tehlikeye atabilir, zaten çok zor oluşturulmuş dengelerin alt üst olmasına yol açabilir. Bu da Yunanistan'ı çok daha derin bir krize iter.

Siyasi partilerin işlevsizliği

On yıllardır sadece popülist politikalar uygulamak ve AB fonlarını kendi yandaşlarına dağıtmak üzere kurulu bir sistem, Yunan siyasi partilerinin inandırıcılıklarını yok etmiş bulunuyor. Bu koşullarda seçmenin, var olan siyasi partilere sırt çevirerek şu anda siyaset sahnesinde olmayan, çok radikal, çok marjinal, aşırı milliyetçi ve ırkçı bir hareketi ön plana çıkarması gündeme gelebilir. Bütün AB ülkelerinde giderek artan siyasi tehlike de burada odaklanıyor.
Geçtiğimiz ekim ayında ayrı ayrı okullarda üç öğrenci açlıktan bayılınca, Yunan Milli Eğitim Bakanlığı alarma geçti ve okullarda öğrencilere yemek dağıtımına başlandı. Toplum, zannedildiğinden çok daha büyük bir gerginlik içinde bulunuyor ve kendisine günah keçisi olarak Almanya'yı seçmiş durumda... Atina'da protesto yürüyüşlerinde giderek daha fazla Alman bayrağı yakılıyor.
Almanya, bu durum karşısında "disiplin olmazsa para vermem" tavrını sürdürerek, patlama aşamasına gelmiş bir sosyal yangına körükle gidiyor. Son dönemlerde her konuda öne çıkan Fransız/ Alman ikilisinin, haftada bir "son şans zirvesi" düzenleyerek Yunan toplumunu daimi bir kötü haber bombardımanı altında bırakmaları da akılcı bir politika değil. AB'nin Sarkozy ve Merkel'den haber beklemek yerine, bir bütün olarak sağlam ve ileri görüşlü bir strateji oluşturması gerekiyor.

Bu gelişmeler nereye gider?

Yunanistan bu durumu daha ne kadar taşıyabilir? Kısa vadede Yunan ekonomisinin iflasını ilan etmesi ihtimal dışı değil. Bütün tedbirler uygulansa da, Yunan ekonomisi büyüme konusunda hiç umut vermiyor. Bir anlamda orta halli bir ailenin evini ve eşyalarını boşaltıp, elektrik ve suyunu iyice kısarak "hadi şimdi refaha geçin, zenginleşmeye başlayın" demeye benzer bir durum var.
Bu aşamada Yunanistan eurodan çıkabilir, bu çok acı bir reçete ancak giderek daha gerekli hale geliyor. Yunanistan, AB'den dahi ayrılabilir. Böylesi bir durum, bütünleşme açısından daima ileriye gitmiş olan AB sisteminin tümüyle yeniden ele alınmasını gerektirecektir. Yunanistan'ın bu değişimin diyetini ödeyecek olması, muhakkak ki bölgemizde istikrarın sarsılmasını beraberinde getirecektir. Bu zor dönemde Türk-Yunan ilişkileri beklenmedik ve öngörülemeyen gelişmeler gösterebilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA