Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

AB ile pozitif gündem

Avrupa Birliği, önemli değişikliklerin arifesinde bulunuyor. Yarın Fransa seçimleri belli olacak, çekişmeli geçse de muhtemelen Sarkozy dönemi son buluyor. Aynı tarihte Yunanistan'da parlamento seçimleri var.
Bu seçim sonuçları, Euro krizini aşmak için oluşturulan uzlaşmayı ve istikrar paktını tehlikeye atar mı? Giderek daha fazla AB yetkilisi, tasarruf önlemleri ile birlikte büyümeyi güçlendirecek bir girişimin de gerekli olduğunu öne sürmeye başladı. Angela Merkel bile, çok karşı olduğu bu yaklaşıma, giderek daha yumuşak bakmaya başladığını ifade ederek herkesi şaşırttı.
AB'yi her krizde tarihe gömmeyi alışkanlık haline getiren analistler dışında, kimse AB oluşumundan vazgeçmek niyetinde değil. Yunanistan'da, bu yoğun kriz ortamında bile, son kamuoyu yoklamasına göre toplumun yüzde yetmiş yedisi Euro'dan çıkmak istemiyor.
AB ülkelerinde herkesin gündemi kriz ve bu krizde kendisine yaşam alanı bulan popülist ve aşırı sağ politikalarla nasıl baş edileceği... Bu aşamada, Türkiye ile olan ilişkiler, gündeme gelmekte zorlanıyor; AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın olağanüstü çabaları ve sürekli gerçekleştirdiği görüşmeler aracılığıyla hayatiyet kazanmaya çalışıyor.
AB içinde, başta Fransa ve Güney Kıbrıs olmak üzere bazı ülkelerin Türkiye ile müzakereleri devamlı sabote etmesinden rahatsız olan çok geniş sayıda AB ülkesi ve Avrupa Komisyonu, müzakerelerdeki tıkanıklığın ciddi bir siyasi krize dönmemesi için "pozitif gündem" adı altında, teknik düzeyde işbirliği süreci önerdi.

Bu yepyeni bir sistem
Pozitif gündem ile siyasi nedenlerle açılamayan fasıllardaki teknik müzakereler gerçekleştirilecek, böylelikle siyasi tıkanıklık aşıldığında müzakere altyapısı ikmal edilmiş olacak ve vakit kaybedilmeyecek... AB bu tür bir yaklaşımı ilk kez uygulamaya koyuyor. 17 Mayıs'ta Egemen Bağış ve Stefan Füle'nin beraberce açılımını yapacakları süreç, müzakerelerin dinamiğinin kırılmamasını da hedefliyor.
Türkiye'nin AB uyumu, sanıldığından çok daha derinlere giden bir süreç... On beş yılı aşkın bir süredir içinde olduğumuz Gümrük Birliği aracılığıyla hem ekonominin, hem üretimin yapısı büyük ölçüde değişti. Regülasyon mekanizmaları nerede ise doğal olarak bu değişen yapıyı çerçevelediler. Çok uzun süre meclisten geçirilemeyen Türk Ticaret Kanunu ile AB uyumunda çok ciddi bir merhale daha kat edilecek.
Bu gelişmeler, bugünden yarına sonuç veren olgular değilse de, orta vadede bunların olumlu etkileri çok ciddi biçimde hissedilecek. Bu analizi yapanlar sadece bizler değiliz, muhtemelen uluslararası kredi kuruluşları da benzer görüşleri paylaşıyor, bu nedenle AB'den Türkiye'ye akabilecek sınai delokalizasyonu ve doğrudan yatırımları engellemek, faizlerin düşmesi gibi gelişmelerin önünü tıkamak için inanılmaz bir çaba gösteriyorlar.
Pozitif gündem süreci, Danimarka başkanlığının bir fasıl açma girişimleriyle birleşirse Türkiye-AB ilişkileri yeni bir hayatiyet kazanabilecek, Egemen Bağış'ın kurguladığı stratejinin taşları teker teker yerine oturmaya başlayabilecek. Güney Kıbrıs'ın başkanlık döneminin yaratacağı soğukluk ve durağanlık da aşılabilecektir.
Türkiye, NATO zirvesine AB'nin hükmi şahsiyetini temsilen Güney Kıbrıs'ın katılmasına karşı çıktı. ABD, bu konuda sessiz kalarak Türkiye'yi destekliyor. Uluslararası düzeyde dengeler Türkiye lehine değişiyor. AB içinde de bunun farkına varanlar giderek çoğalıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA