Yalancı bahar var Antalya'da... Güneş parlıyor, içinizi ısıtacakmış gibi. Ama ona eşlik eden rüzgarın iliklerinizle bir derdi var! En az güneş kadar yalancı iki de takım var sahada. Önce Antalya oynayacakmış gibi yapıyor, mini mini atakcıklarla. Hatta 14'te, defansın 'boşluğunu' yakalayıp bir de Ahmet'le gol imzalıyor. Ama ofsayt gibi durmasa da, ofsayt sayılıyor. Onların hemen ardından 'gibi yapma' sırası Galatasaray'a geçiyor. Oysa ki Lincoln ve Balta hariç Skibbe'nin bütün 'yakışıklı'ları sahada... Sistem olanlara göre ayarlanmış, golü çift forvet kovalıyor... Ama o meşhur 10 dakikaya 3 gol sığdıran 'fırtına'lar maziden bir yaprak adeta! Çalışmıyor değiller, çalışıyorlar ama 'stand by'da! Bu havaya orta sahasını 'ana baba günü' gibi tutan ve atakları daha ilk paslarda kesen Antalyaspor'un çabası da eklenince bıktıran bir yavanlık seyrediyoruz maç diye. İlk yarının 2 neti var onlar adına... 20'de Baros'un karşı karşıya kaldığı kalecinin üzerine vurduğu topla 38'de Baros'un asistini hemen kaleye göndermeye çalışan Nonda'nın topu, ki Ömer yol vermiyor buna... Antalya'ysa baştaki atakcıkları ve golü saymazsak en heyecanlandıran neti 28'de soldan hızlı çıkan Fatih'in içeri çevirdiği topu tamamlamaya çalışan Zitouni'yle buluyor. De Sanctis elinden kaçırıyor ama kontrol sağlanıyor... İkinci yarı da iyice düşüyor tempo. 60'a kadar. 60'da soldan yine hızlı çıkan Fatih bu sefer Ahmet'le buluşturuyor topu... O da bekletmeden ağlarla! 65'te 'Kaleciyle karşı karşıya-bölüm 2'de' yine ilk yarıdaki senaryoya uygun oynuyor Baros ve kalecinin üzerine vuruyor. Dönenini Nonda da tamamlayamıyor. Kalan dakikalarda, daha doğrusu oyunun hiçbir evresinde ağırlığını koyamıyor maça Galatasaray. Bunun bedelini 3 önemli puanı ve belki de şampiyonluk umutlarının bir miktarını Antalya'nın orta sahasına 'ekerek' düşüyor, 'bu haldeyken o nasıl olacak ki?' dedirten UEFA macerasının yollarına...
