Güzelce 'sürülmüş' Konya 'tarlası'!!! Soğuk havayla çelişse de, baharın ilk günü malum. Şimdi ekim zamanı!!! Öte yandan her iki takımda da ne 'ekimlik', ne 'hasatlık' bir durum yok. 'Zavallı küçük zengin' Galatasaray, sezonun başından beri bir araya getiremediği 'pahalı' kadrosunun en azından aslarını çıkartabilmiş sahaya. Ama belki Bordeaux maçının yorgunluğundan, belki bozuk zemin yüzünden ya da sadece 'geleneksel lig karakterine' büründüğünden, oynuyor ama organize olamıyor, pozisyon yaratamıyor, rakibe üstünlük taslayamıyor! Konyaspor'a gelince... Bir sistemleri var muhakkak. Gelin görün ki anlaşılmıyor. O sistem her neyse Galatasaray'ın oyununu bozuyor bolca. Amaç gol atmak olmasa galip bile sayılırlar ama kaleler dikkate alınınca biraz 'ortaya karışık' tadında kalıyorlar sahada. 
KARŞILAŞMADAN FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ...
BU TAKIMA G.SARAY DEMELİ Mİ?
Enteresan bir şekilde bu futbolla bir de gol gerçekleşiyor ilk yarıda. Pozisyonların hepsi de bireysel çaba üzeri kişisel hatadan kaynaklanıyor. 4'te, top sekip Emre Aşık'ı şaşırtınca Veysel kaleci De Sanctis'le burun buruna geliyor, vuruş biraz kurtarılıyor, biraz kaçırılıyor!!! 6'da Lincoln'ün serbest vuruşuna Jefferson geçit vermiyor. 32'de Bülent savunma arkasına sarkıp boş kale yerine dışarı vuruyor ve 44'te Kewell'ın ortasını Baros tamamlayamıyor. İlk yarının ve hatta maçın 'assolistiyse' 11'de Sabri'nin yolladığı uzun top savunmaya varmadan araya girip çalan ve golü atan Arda oluyor. İkinci yarıda G.Saray toptan rafa kaldırıyor gol atma çabasını. Bunu fırsat bilen Konya, konuğunun yarı sahasına yığmaya çalışıyor oyunu. Ama golü hep duran toplarla arıyorlar. Yarattıkları 'tehlikecikler' de hep De Sanctis'in kucağında son buluyor. Başka da bir hadise olmuyor maçta. Sonuçta, ikinci yarının 2. galibiyetini almayı başarıyor Galatasaray. Tabii bu takıma G.Saray demeye 1000'den fazla şahit gerekiyor olsa da!!!
