Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

İç mühendislik!

Fırtına şimdilik dindiğine göre, Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanlığı'na seçilmesinin nasıl bir proje olduğuna ve olası sonuçlarına odaklanabiliriz.
Bugün, Deniz Baykal'ın istifasına yol açan malum kaset olayının büyük resmin bir parçası, hatta siyasi planlamanın etkili aracı olduğu daha iyi anlaşılıyor.
Bir haftadır estirilen rüzgâr da Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki "siyasi proje" düşüncesini pekiştiriyor. Şöyle ki:
Kılıçdaroğlu için ilk andan itibaren "halkçı önder" imajı çizilmesi,
Taze genel başkanın daha evini derleyip toparlamadan, güç kazanma arayışına yönelmesi,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hedef alınarak büyüme stratejisi çizilmesi,
Kulağa hoş gelen ama içi doldurulamayacak vaatlerde bulunulması,
İktidar yorgunu veya imtiyaz mağduru kesimlerin rövanş güdüsü ile bu dalgaya yön vermeye çabalaması,
Genel Sekreter Önder Sav'ın, genel başkanını bir an bile yalnız bırakmayıp taktisyen rolü oynaması,
Ve Baykal'ın "Partiyi kaybettim bari Kemal'i kaybetmeyeyim" hesabını yansıtan gelecek garantili açıklamaları...
Bütün bunlar, yaşananların tesadüfi olmadığını düşündürüyor.
Örneğin, "Recep Bey" vurgusu dahi çok şey anlatmaya yetiyor!
Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu aşamada, "Recep Tayyip Erdoğan" markası ile baş edemeyeceği açık bir gerçek. Ancak, "Recep" ve "Tayyip" ayrıştırması, bu büyük gücün halk zihninde parçalanarak yenik düşürülebileceğine ilişkin özgüven pompalaması değil mi?
Demem o ki Kemal Kılıçdaroğlu giderek Kemal Derviş benzeri, "özel üretim" siyasi figüre dönüşüyor. Asansöre bindirilen CHP görüntüsü ise iktidar partisinin açık ara önde giden seçmen desteğini dengelemek gibi makul ve meşru gerekçeye dayansa da maalesef çağın gerekleri ile uyumlu politik mesajları içermiyor.
AK Parti'nin eleştirilen, tepki çeken yönlerine karşın reformcu yapısı ve küresel olayları etkileme kapasitesi ile Türkiye'yi bir başka lige taşıdığını taraflı tarafsız herkes kabul ediyor. Ve bu devler ligindeki eski oyuncuların, Türkiye'yi arasına almaya istekli olmadığı, ülkede kafa karışıklığını artırıp "zaman kaybettirme manevrası" çektiği hissediliyor...

İddia ettiğimiz gibi Kemal Kılıçdaroğlu bir siyasi proje ise "İkinci hamle ne olacak?" sorusuna yanıt bulmamız gerekiyor.
Aslında, çözüm karmaşık değil. Ankara kulislerinde, biraz da komplo teorisi ile desteklenen şu sonuç ortaya çıkıyor:
"Anayasa Mahkemesi, iki maddeyi ayıracak!"
Bu ne demek?
Anayasa paketinin, Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısını değiştiren maddelerinin yürürlüğü durdurulacak. Paketin, daha çok sosyal hak ve özgürlüklerle ilgili bölümüne referandum kapısı aralanacak.
Senaryo yazarları, anayasa değişikliğinin frenlenmesi ile Türkiye'nin rahatlatılacağını savunuyor, hatta "erken seçimi" de göze alıyor. Böylece, Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik "karşı operasyona" geçit verilmeden, halkta yarattığı ilginin sandık başarısına dönüştürülmesi arzulanıyor.
Öngörüler tutmaz da Anayasa Mahkemesi, yargıda yapısal dönüşümü de içeren referanduma yol açarsa, bu kez pakete verilecek "hayır" oylarının oranı ile Kılıçdaroğlu'nun performansı arasında bağ kurularak, CHP Genel Başkanlığı'nda kalıcı olması isteniyor.
İran-Gazze hattında ABD ve İsrail'in ezberini bozan Recep Tayyip Erdoğan'ı ve Türkiye'yi baskılamak adına, yukarıdaki iki seçenekte de Kemal Bey'in yerini sağlamlaştırması ve AK Parti'ye alternatif iktidar çıkarılması niyeti seziliyor!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA