Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Büyük devletten beklenen...

Toplumdaki istek şu:
"Liderler bir araya gelsin." Ama nasıl?
İktidar, zafiyet görüntüsü vermek istemiyor.
Muhalefet, örtülü de olsa terör üzerinden pozisyon alıyor.
Üstelik...
Çözüm için ya reçeteler net değil ya da geniş ortak payda oluşturulamıyor.
Kamuoyu zorluyor, medya destekliyor.
Sadece...
Anlık umut ışığı yakan telefon trafikleri yaşanıyor, o kadar.
Siyasetin dili öylesine sert ve acımasız ki...
Birlik beraberlik tesis edilebilecek "akil adamlar" da hoyratça harcandı.
Tabii siyasetçilere de haksızlık yapılmamalı.
"Bir araya gelseler ne olacak?"
Asgari uzlaşma zemini bulunamazsa siyaset kurumu ağır yara alacak.

***

Onu bunu suçlayan sizler bizler için de özeleştiri zamanı gelmedi mi?
Başkasının acılarını izleyen kitleler, söylenmenin ötesine geçebildi mi?
Şehit cenazelerinde camide toplananlar bir daha ortalıkta gözüktü mü?
Genelkurmay'ın, en yakın askeri birliğe zimmetlediği şehit yakınları ile gazileri duygu dolu anlar dışında kaç kişi hatırladı?
Gaziantep'teki cenaze törenlerinde komutanlar neden tam kadro yoktu?
Alışveriş kampanyası için bile sahneye çıkan TOBB'un inisiyatif için illa icazet alması mı gerekiyor?
TÜSİAD, kaygı paylaşmanın ötesine geçemiyor mu?
28 yıldır terörle mücadele eden Türkiye'de, hangi üniversite "Terör Enstitüsü" kurup, ülkenin doğusunda batısında bilimsel araştırma yapabildi?
Emin olun, bugün Gaziantep'te buluşacak işçi, işveren temsilcileri ertesi gün medyadaki yorumlara baktığı kadar, üstü kapatılan acılara bakmayacaklar bile!
***

Galiba zihni temeldeki kronik hastalık, "şehit cenazelerinin kanıksanması."
Garibanların ölmesi.
Yani, mühim şahsiyetlerin evlatlarının ortada görünmediği algısı.
Acaba, kaç kişi çocuğunun geleceğini düşündüğü için yurtdışında doğuma gidiyor, bilen var mı?
"Oğlum yurtdışına kapağı atsın, askerlikten yırtsın" diyenler azınlıkta mı?
Peki ya, Kürt annelerin iç dünyasına ne kadar inilebildi?
Bürokratik çekişmeler yüzünden güdük bırakılan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı sosyolojik, psikolojik çalışmalar gerçekleştirebildi mi?
Çatışma ortamında büyüyen çocukların ruhunda açılan yaralar tedavi edilebildi mi?
***

Kritik sorun daha derinde...
Milli Güvenlik Kurulu toplanıyor. İstihbarat birimlerinin raporları değerlendiriliyor. Yeni stratejiler geliştiriliyor.
Ancak... Gizlilik sınırları dışında, sivil toplumun etkili katılımını teşvik edecek bilgi paylaşılmıyor.
Terör örgütü bile devletin yeni yaklaşımından haberdar olup yöntem değiştiriyor. Gel gör ki sokaktaki vatandaştan sorumlu yöneticilere kadar uzanan geniş yelpaze "pasif izleyici" olarak bırakılıyor.
"Aman terör örgütü propagandasına fırsat yaratılmasın" diye sadece medyadan ricada bulunuluyor... Facebook, Twitter aracılığıyla işleyen bilgi bombardımanı karşısında o da etkisiz kalıyor.
Bırakın Hakkâri'yi, Şırnak'ı...
Öbek öbek Kürt mahallesi kurulan, hınç biriktiren İstanbul'daki, İzmir'deki Adana'daki, Mersin'deki insanlar için "sosyal entegrasyon programları" yazılabildi mi?
Yalın ayak, yarı çıplak... Köşebaşlarında, trafik ışıklarında toplanan gençlerin nereden göç ettiğini kaç kişi düşündü? Polis ve zabıta dışında hangimiz onların çizginin o veya bu tarafına savrulabileceğini hesap etti?
***

Ve bugün için son söz...
Terör örgütünün psikolojik üstünlüğü ele geçirmesine izin verilmeyecekse Kandil'i söndürecek, Uludere sendromunu yaşatan Bahoz tarzı adamların sesini kesecek, büyük devlete yakışır operasyon başarısına ihtiyaç var.
Ondan sonra çatışma ikliminin yeniden çözüm iklimine dönüşmesi konuşulabilir!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA