Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Müşteri, patronluğunu bilmezse

Bilmez ise olacağı şudur: Tekelci zihniyetin elinde oyuncak olmak... Neyi nereden kaça alacağına, kendisi karar verememek. Velinimet iken "şirketin parasını cebinde taşıyan insan" sıradanlığına indirgenmek...
Yarım asır öncesine dek patron, üretim mabedi sayılan fabrika idi. Müşteri, üretilmişle yetinir, rekabet şartları içinde kazanımları, patronların izin verdiğiyle sınırlı olurdu. Sonra devir değişti, müşterinin patron olduğu modern çağlara vardık. Her şirket, müşterisini velinimet yapabilmek için çırpınır oldu. Fakat şimdi yeni ekonomi düzleminde, teknolojinin de yardımıyla örgütlenen üretim, müşteriyi patronluktan alaşağı etmeye başladı.
Bunun en belirgin işareti müşterinin seçeneklerini budama olarak karşımıza çıkıyor. Rekabet Kurumu, bankasından marketine ceza yağdırsa da müşteri, tercihten gelen gücünü kullanmadığında, kararlar havada kalıyor. Misal sözlü veya yazılı anlaşmaya dayanarak tek markalı ürün satışı yasaklanıyor ancak firmaların "münhasırlık baskısı", market raflarından restoran masalarına kadar inebiliyor.
Lokantadasınız, işyeri sahibinin münhasırlık (tekelci yaklaşım) anlaşması olan markalara mecbur bırakılıyorsunuz. Elinizde rekabetin sihirli sopası varken, size dayatılan markalara direnip, dilediğiniz markayı talep etmiyorsanız, yeni ekonomik sistemin sizi oturttuğu patronluk mertebesini hak etmiyorsunuz demektir.
Hal böyle olunca, boşluktan nefret eden kainat sizin dolduramadığınız patronluk koltuğunu yeniden, tekelci zihniyetin tahtına verecektir. Damak zevkinize, kesenize, üstünüze uyanı talep etmezseniz, bunu size dayatanları da suçlayamazsınız...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA