Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Sisseverler, maalesef hava açık!

Kırmızı ışık yanınca durulur, değil mi? Kuraldır; tartışılmaz. O kadar ki, saat gecenin üçü de olsa, görünürde hiç taşıt ve yaya bulunmasa da, kırmızıyla karşılaşınca durmanız gerekir. Çünkü başka türlü davranmak reflekslerinizin ayarını bozar, ertesi gün tehlike yaratır trafikte.
Bunu söyledikten sonra bir soru sorayım.
Çok sevdiğiniz bir yakınınız sabahın üçünde aradı, biraz sonra intihar edeceğini söyleyip telefonu kapadı. Deli gibi arıyorsunuz; açmıyor. Arabaya atlayıp yola çıkıyorsunuz.
Caddeler bomboş. Hızla giderken bir kavşakta kırmızı yanıyor. Ne yaparsınız?
Bilinciniz, uygarlık koşullanmanız, otoriteye saygı refleksiniz fren talimatı verse de, geçip gidersiniz.
Nedir bu olan?
Doğanın ağır basmasıdır.

***

Aslında durumun dramatik olması şart değildir; normal koşullarda da "eşyanın tabiatı" boş verdirebilir yapay yasaklara. Ben dün öyle bir küçük suç işledim.
Bölünmüş yolun karşı tarafındaki randevuma yetişmeye çalışırken U dönüşü yapmam gerekiyordu. Hayli gittikten sonra orta kaldırımda bir açıklık gördüm. İki de işaret vardı. Mavilisi karşıdaki fabrika kapısına doğru sapabileceğimi belirtiyor, kırmızısı U dönüşünü (nedense) yasaklıyordu.
Yasağa uyarsam bir daha nerede sapma fırsatı bulacağım belli değildi. Gelen giden araç da yoktu görünürde. U dönüşü yapıp randevuya zamanında yetiştim.
Biraz suçluluk duydum ama sonra düşündüm ki mantığın ve yaşamın akışının önünü kesmesi beklenen bütün kısıtlamaların kaderidir ciddiye alınmamak. Toplum dokusundaki doğal yatkınlıklara ters düşen yasak levhaları da er geç devrilmiyor mu?
Türban konusunda yaşanana bakın. Parlamentoda tartışıldı, üniversite senatolarında tartışıldı, güvenlik kurumlarında ve asker meclislerinde tartışıldı. Miting meydanlarında, medyada, kahvelerde tartışıldı yıllarca.
Başlarına belirli biçimde bez sarmış kızların üniversiteye adım atmasının ülkeyi böleceği, İranlaşmamızın başlangıcı olacağı, tarifsiz felaketlere yol açacağı iddia edildi ısrarla. Oysa haylidir yasal değişiklik falan beklemeden giriyorlar. Bir halt olduğu, olacağı yok.
Şaşılacak şey, bunu yapmadan önce onca zaman beklemeleriydi. Aynı gün bütün kentlerimizde binlerce "türbanlı" öğrenci kapılardan içeriye dalsaydı ne olabilirdi ki? Askerler kızlarla mı çarpışacak, ateş mi açacaklardı? Öyle bir emir verilseydi kaçı dinlerdi?
***

Biliyorum, şimdi kimi dostlar şöyle diyecekler:
"Bir halt olmayacağını söylerken yanılıyorsun. İranlaşma başladı bile. İşlerin nereye vardığını göreceksin."
Hayır, görmeyeceğim. Toplumumuzun bugünkü doğası hiçbir yönde "felaket" aşırılıklara izin vermez.
Olayı tersinden de düşünelim. Diyelim günün birinde falanca kentimizde belediye üşütüp Talibanlaştı, kadınların kızların sokağa çarşafsız çıkmasını yasakladı. Söker mi?
Binlercesi sokağa bildikleri kılıkta çıkınca ne yapılabilir? Hepsinin toparlanıp hapsedilmesi denense, tıkılacakları yer bulunmaz. Erkekleri de seyirci mi kalır denemeye?
Uzun lafın kısası, nüfusumuzun hiçbir kesiminin telaşlanmasına gerek yok. Öcü korkusuna alışmış kimilerimiz inanmakta güçlük çekse de, iyiye gidiyoruz.
Birbirimize ve kendimize rahat verelim, yeter.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA