Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Labirentte fantezi

Yurtdışında okurken eğitim alanımın dışındaki konulara da merak sardığım olurdu. Hayvan psikolojisinin incelendiği bir bölüm vardı üniversitenin fakültelerinin birinde. Oranın başındaki profesör ilgilenmemden hoşlanmış, vakit buldukça deneyleri izlememe izin vermişti.
Bir gün değişik koşullanmalarla yetiştirilmiş farelerin labirent yolları sonunda peynir bulma süreleri ölçülüyordu. Bir şey dikkatimi çekti, sordum:
"Bana mı öyle geliyor? Hedefe yaklaştıkça saldırganlıkları artıyor gibi?"
"Evet,"
dedi profesör; "hırçınlaşırlar."
"Neden peki? Peynire ulaşacakları belli olunca rahatlamaları gerekmez mi?"
Güldü. "Gerekir de, fare bunlar.
Makul olmuyorlar."
Bir an durakladıktan sonra ekledi: "Hoş, insanlar da pek farklı değiller."

***

Son günlerde ülkemizin politika yarışlarında oluşan tabloya bakarken hocanın o sözünü hatırlıyorum.
Başlıca rakipler kendi sicillerindeki ölçülere göre başarı yolunda koştuklarını, ufuktaki zafere yaklaştıklarını iddia etmekteler. Ama rahatlayacaklarına gerginleşiyorlar gitgide. İtişmeleri günden güne çetinleşiyor.
Devlet Bahçeli zaten bir volkan. Hiç değişmeyen öfke maskesiyle sürekli ateş püskürmekte.
CHP'nin roketatarları arasında Muharrem İnce öne geçti. Pazartesi akşamı bir kürsüden "Reziiil olduuu!" salvolarını izlerken bayağı ürktüm.
En çok tartışılan, Başbakan'ın asabiyet dozu. Sinirlenmesini eleştirenler var. Aynı kişiler bolca "empati" de önermekteler.
Düşünelim: Niçin sinirleniyor?
Malum, gençliğinde futbol oynamış. Sıkça maç seyretmişseniz bilirsiniz: en çok sertlik topla giden oyuncu çelmelenince çıkar. Düşen futbolcu kalkıp rakibin üstüne yürür. İkisi de kırmızı kart görür kimi zaman.
***

Recep Tayyip Erdoğan'a ilişkin şöyle bir iddia da var:
Reformlar gerçekleştirdi, atılımlar yaptı, açılımlar başlattı. Ama girişimleri kendisini netameli kavşaklara getirince kaygılandı. Yavaşlıyor. Tıkanma bunalımında. Gerginleşmesi de ondan.
Doğru olabilir mi?
Erdoğan kısa sürede aldığı uzun mesafeyi sırf bacak gücüyle aşmadı. Solun dolduramadığı toplum kesimlerinin vaktiyle Demirkırat diye adlandırılmış küheylanına bindi.
Yarış kazanmakta olan atın hızı süvarisini korkutabilir mi?
Başka olasılıkları hesaba katmak daha akla yakın görünüyor bana.
***

Fantezi ama, göz önüne getirmekte yarar var:
Ülkemizdeki siyasal boy ölçüşme bir çelme itiş kakışı değil de çözüm üretme sınavı biçiminde gelişseydi...
Örneğin Kürt açılımı ilk günden yokuşa sürülmeseydi de, nasıl sonuca ulaştırılabileceği konusunda bir yol gösterme yarışmasına dönüşseydi...
Bugün nerede olurduk?
Yarın birilerinin kafasına tuğla düşse...
Rotalar değişiverse... Bağırıp çağırmaya giden enerji etnik kavgaların, kadın cinayetlerinin, trafik facialarının nasıl durdurulacağının tartışılmasına harcansa...
Haziranda seçmen en akıllıca önerilerin nereden geldiğine bakarak oy kullanabilse...
Evet, evet, hayal kuruyorum.
Ne yapayım, kargaşa seyredip curcuna dinlemekten iyi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA