Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Söz mü, bu son af mı?

Konumuz, Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun görevinden ve AK Parti'den istifasının ana gerekçeleri arasında yer aldığı öne sürülen öğrenci affı...
Yaklaşık 20 yıldır hemen her hükümetin icraat portföyünde 5 af yer aldı: "Kader kurbanları"na af, sosyal güvenlik affı, vergi affı, pişmanlık yasası ve öğrenci affı.
Bazıları bu pakete imar affını eklemeyi de ihmal etmediler.
AK Parti iktidarı da geleneği bozmadı. İlk 4'ünü hayata geçirdikten sonra (mahkumlara af yeni TCK'nın sağladığı erken tahliyelerle oldu) sıra beşinciye geldi.
Bugün Milli Eğitim Komisyonu'nda ele alınması beklenen öğrenci affına YÖK karşı, Üniversitelerarası Kurul karşı, ÖSYM karşı, rektörler karşı, CHP karşı...
Ama bu itirazlar affın çıkmasını engellemeyecek. Daha öncekilerde olduğu gibi.
Öncekiler? Çeşitli hükümetler bugüne kadar yüksek öğrenimini tamamlayamamış öğrencilere tam 9 kez af getirdi: 1983'te, 1984'te, 1986'da, 1988'de, 1991'de, 1993'te, 1995'te, 1997'de ve nihayet 2000'de.

İtirazın faydası yok
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, "Bu af daha öncekilere benzemiyor. Ekonomik krizin vurduğu gençler için öngörülüyor" diyor.
Kriz döneminde 91 bin öğrencinin kayıt sildirdiğini, bunun önemli bölümünün ekonomik nedenlerden kaynaklandığını söyleyen Çelik'e göre, buna "af" değil, "Bir toplumsal sorunun çözümü" gözüyle bakmak gerekiyor.
Gerekçeyi saygıyla ve anlayışla karşılıyoruz.
Ayrıca böylesine geniş kitleye umut verildikten, hatta macun tüpten çıkarıldıktan sonra eleştirmenin de, muhalefet etmenin de vicdani olmayacağını düşünüyoruz.
Ancak Çelik'in "Öğretim üyesi" şapkasıyla "Çok sık af çıkarmanın eğitim sistemine zarar verdiğini" itirafından cesaret bularak, hiç değilse tüm milletvekillerine 21 Haziran 2000 tarihinde kabul edilen 9'uncu affın Meclis'teki görüşmeleri sırasında dönemin Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun konuşma metninin dağıtılmasını tavsiye ediyoruz. Şöyle demişti:

5 yıl önceki çığlık
"Yüksek öğrenimde 1983'ten 2000 yılına kadar 9 defa değişiklik yapıldığını, hatta son değişiklikle de devamlılık arz eden affın söz konusu olduğunu milletvekili arkadaşlarım anlattılar.
Bilimsel yaklaşımla ele alındığında, ek sınav hakkıyla ilgili uygulamalar, yüksek öğretimde liyakat ve ehliyet ilkesiyle çelişiyor, eğitimin niteliğini düşürüyor, yeni öğrenci kontenjanlarının kısıtlanmasına neden oluyor, üniversite ortamında olumsuz hava yaratıyor, bütün bunların sonucu ekonomik kayba neden oluyor.
İki gün önce hükümetimizi, devletimizi temsilen, Bükreş'te 4'üncü AB Eğitim Bakanları Toplantısı'na katıldım. Toplantının konusu, sosyal uyum ve kaliteydi. Biz üniversite öğrencilerimizin yetiştirilmesinde, AB ve dünyayla uyum sağlayamazsak, biz kaliteyi oya feda edersek, entegrasyondan nasıl söz edeceğiz?
Büyük bir olasılıkla, 2000'li yılların mühendisleri, avukatları, ekonomistleri, doktorları çokuluslu şirketlerde, hastanelerde yabancı meslektaşlarıyla bir arada veya yalnızca ulusal değil, uluslararası normlarda görev yapacaklar. Bütün bu gerçeklerin yapılacak yasal düzenlemelerde göz önünde tutulması gerekir. Bütün bu gerçeklerin bilhassa bugün, bu görüştüğümüz kanun teklifi üzerinde, bir defa daha göz önünde tutulması gerekir.
Eğitimde AB standartlarını nasıl göz ardı edebiliriz? Üniversitede yetiştireceğimiz öğrencilerimizin, dünyadaki öğrencilerin kalite seviyesinin altına çekilmesini nasıl kabul edebiliriz?"
O zaman milletvekilleri, "Söz, bu son olacak" demişlerdi ellerini kaldırıp "Kabul" oyu verirken.
Dileriz bu kez, bu af gerçekten son olur...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA