Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Men dakka dukka

Gen araştırmaları sayesinde insan organizmasının neredeyse tüm sırları çözüldü, çözülüyor. Sadece organizmanın değil, beynimizin kıvrımlarında, belleğimizin derinliklerinde yuvalanmış fobilerin, hobilerin, alışkanlıkların, bağımlılıkların bile nedeni artık bilimsel olarak açıklanabiliyor.
Baksanıza, bilim adamları işi cimriliğin bile genlerden geldiğini kanıtlayacak kadar ileri götürdüler.
Malum; Fransa haftalardır sosyal güvenlik reformuna karşı çıkan kitlelerin protestolarıyla ve grevleriyle çalkalanıyor. Bir ara tüm rafinerilerde üretim durunca, hükümet sözcüsünün ifadesiyle, "Ülke ekonomik olarak uçurumun kıyısına kadar geldi..."
Fransız medyası ve bilim adamları, işte bu kitlesel başkaldırıyı "Bilimsel" alana taşıyıp ilginç bir soru ortaya attılar: "Her şeyi fırsat bilip greve gitmek, Fransızlar'ın genlerinde mi var?" Buyurun, buradan yakın!
Epeyce "Var" diyen çıktı. Kimi, genin kökenini 1789 Devrimi'nde aradı, kimi Asterix'e kadar götürdü. (Not: Asterix, Roma işgaline karşı Galya direnişinin simgesiydi aslında.)
Konuyu tıbbi değil, sosyolojik açıdan irdeleyenler de oldu elbette. Onlar da "Diğer Batı ülkelerinde (Örneğin ABD'de) grev en son ve en seyrek başvurulan bir araç görülürken, Fransa'da neden ilk ateşlenen silah oluyor?" sorusundan yola çıktılar. Vardıkları sonuç şu: Diğer ülkelerde (Özellikle İskandinav ülkeleri, Almanya, İngiltere ve ABD) toplumsal dengeler ve işçi-işveren ilişkileri "Barışçıl düzen" ilkesi üstünde inşa edildi. Fransa'da (İtalya ile İspanya'yı da ekliyorlar) ise "Çatışmacı düzen" ilkesi egemen oldu.
"Barışçıl düzen", önce müzakere etmeye, görüşme masasında uzlaşma için tüm imkânların kullanmasına, çatışmayı son çare kabul etmeye dayanıyor.
"Çatışmacı düzen" ise önce çatışmayı, daha sonra müzakere etmeyi öngörüyor.
Fransızlar'ın grev merakını genlerde arayanlar mı haklı, yoksa toplumsal bir açıklama getirmeye çalışanlar mı; bilemeyiz...
Ama bildiğimiz ve de çok güldüğümüz bir gelişme var: İran Hükümeti, vatandaşlarına şu günlerde Fransa'dan uzak durmalarını tavsiye etti. Neden? Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ramin Mehmanparast yanıtlasın:
"Fransa'daki ekonomik kriz ve sosyal huzursuzluklar, diğer Batı ülkelerine göre daha ciddi boyutlar kazandı. O nedenle vatandaşlarımız, çok mecbur kalmadıkça Fransa'ya gitmesinler! Mutlaka gitmeleri gerektiğinde de, güvenlikleri için özel önlemler almayı ihmal etmesinler!"
Biz son zamanlarda bu kadar şık bir "Diplomatik gol" görmedik...
Hatırlayacaksınız, 2009 Haziran'ında Mahmud Ahmedinecad'ın cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasından sonra, başta Tahran olmak üzere birçok İran kentinde muhalifler sokağa dökülmüşler, günlerce, haftalarca süren protesto gösterileri yapmışlardı.
İşte o günlerde Fransa Dışişleri Bakanlığı, vatandaşlarına "Mecbur kalmadıkça İran'a gitmemeleri" çağrısında bulunmuştu. Bu çağrının hem iş ziyaretleri, hem de turistik gezileri kapsadığı da önemle vurgulanmıştı.
İşte şimdi İran, Paris'in o çağrısına misilleme yapıyor ya da intikamını alıyor.
Eeee... Ne demişler; "Men dakka dukka!"
Sahi, "Kötülük eden kötülük bulur", "Çalma kapımı, çalarlar kapını" diye çevrilen bu deyiş de Acemce; değil mi!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA