Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

"Telefonunuz kalbinize karşı.."

Yok canım.. O hani "Cep telefonunuzu kalbinizin yakınında taşımayın" palavraları ile ilgisi yok..
Barbara L. Fredrickson'un The New York Times'daki yazısının başlığını görünce, ben de öyle sanmıştım önce..
Kuzey Carolina Üniversitesi Psikoloji Profesörü ve yazar Fredrickson çok daha önemli ve çok daha gerçek bir tehlikeden söz etmiş..
Giriş cümlesine bakın ve ne demek istediğini anlayın..
"Halka açık bir yerde çevreye baktığınızda, etrafınızdaki insanların en az yarısının, ellerindeki dijital bir ekrana eğilmiş, orada olmayan biriyle ilişki kurmak için parmak sallamadıklarına, en son ne zaman şahit olduğunuzu hatırlıyor musunuz?."
Ben hatırlamıyorum..
Yahu sinemada, konserde, tiyatroda bile ekranlar açık.. "Etraf rahatsız olur mu" diyen yok..
Bir arkadaşla müze geziyorum.. Duvardaki harika resimlere bakmıyor, cep telefonu ile beni görüntülüyor. Twitter, fotoğraf yollama bitti, şimdi bu kısa video yollama başlamış..
"Biz Hıncal'la müze dolaşıyoruz" görüntüleri yayıyor, takipçilerine..
Gezinti bitiyor. Müzenin bir kafesi var. Oturup iki çift laf edeceğiz.. Neler gördük.. Ne mümkün.. Elinde gene " Akıllı Telefon" denen, yazıyor Allah yazıyor.. Benden başka herkesle ilişkisi var. Hepsi sanal.. Yüz yüze ilişki bitmiş..
Prof. Fredrickson yeni bir araştırma yapıyor gurubuyla.. Yazı onun üzerine.. İngilizce bilenler "Your phone vs. your heart" diye Google'da tıklarlarsa ulaşırlar orijinaline..
Hoca soruyor..
"Zamanınızın ne kadarını başkalarıyla geçiriyorsunuz?. Ve bunu yaptığınız zaman, onlarla nasıl ilişki kuruyor, onlara nasıl bağlanıyorsunuz sizce.."
Bunun yanıtı önemli..
Profesör önce kısa bir anatomi dersi veriyor.
Beynimiz kalbimize bağlayan bir sinir var. Vagus siniri. Kalple beyin arasındaki ilişkinin gücünü sinir etkiler. Bu güce Vagal Tone (İstenen ve olması gereken durum) denir. Pratikte vagal tonunuz ne kadar yüksekse, o kadar iyidir. Çünkü bu, vücudunuzun iç sisteminin çalışmasının daha iyi düzenlenmesi demektir. Bu da sizi daha sağlıklı tutar, kalp damar sisteminizin, hasta bölgelere iyileştirici tepkileri daha hızlı vermesini sağlar.
Bu kadar değil. Vagal Ton, insanın psikolojisini de etkiliyor, yüzündeki anlamı, sesindeki tonu da değiştiriyor ve ilişki kurma, dost edinme ve dikkat çekme kapasitemizi de geliştiriyormuş.
Yani.. Buraya dikkat..
Yani, kendimizi başkalarına ne kadar iyi akort edersek, yüz yüze ne kadar başarılı ve ne kadar ahenkli uyum sağlarsak... Daha sağlıklı oluyormuşuz.. Sağlayamazsak da tersi tabii..
Yani başkaları ile olumlu ilişki kuramamak, insanları fena halde ufaltıyormuş.
Kalbin dost kapasitesi, Darwin'in ünlü biyoloji kuramını aynen çalıştırıyormuş.. "Kullan, ya da kaybet!.."
Diyor ki hoca ve ben aynen katılıyorum..
"Sık sık yüz yüze temas egzersizi yapmazsanız, temel biyolojik kapasiteniz, vagal tonunuz giderek küçülür ve yok olur." Hani nasıl egzersiz yaparsanız kaslarınız güçlenir, yapmazsanız küçülür, hiç kullanılmazsa yok olur. Aynen öyle..
Dahası.. Gene bilimsel konuşuyor hoca..
"Sosyal yaşamınızdaki ilişkiler, ya da yaşadığınız yalnızlıklar, vücudun bağışıklık sistemini etkiler.
Yeni anne babalar, çocuklarının genetik testlerini değil, kendi davranışlarını merak etmeliler. Mesela meme vermekle, ya da telefonuna bebeğinden fazla zaman ayırmakla, hem kendilerinin, hem de çocuklarının nasıl etkileneceğini bilmeliler.
Bir tebessüm, ya da kahkahayı biriyle yüz yüze paylaştığınız zaman aranızda hemen fark edilen bir senkronize uyum başlar. Yüzleriniz, biyokimyanızın, davranışlarınızın ve duygularınızın aynası olur. Bu ve benzeri, minik anlar karşılıklı beyinleriniz arasında güzel duygu dalgalarının hızla yayılmasını sağlar ve sağlığınızı geliştirir.
Bu kapasiteniz, geliştirecek egzersizleri düzenli yapmazsanız, daralır, solar. Ne talihliyiz ki, başkalarıyla yüz yüze ilişki kurmak iyidir ve insana kendini iyi hissettirir. Bunun için de bol fırsat vardır.
Yani, bir dahaki sefere, bir dostunuzu, ya da bir çocuğu gününün büyük bir bölümünü, bir ekrana bakarak geçirir gördüğünüzde, ona bir el uzatın ve onu gerçek sosyal ilişkilerin kurulduğu dünyaya davet edin. Sadece onun sağlığını, göze çarpma, dikkat çekme yeteneklerini kurmakla kalmaz, kendinizinkileri de geliştirmiş olursunuz."
"Dostlar, dostlarının insanlık kapasitelerini kaybetmelerine izin vermezler" diyor, profesör son söz olarak..
Ben de öyle diyorum, yıllardır..
Etrafımda telefon görmekten nefret ettiğimi bazen çok sert söylediğimde dostlarım kızıyorlar bana.. Kızmasınlar.. Aslında hem onlara, hem kendime doktorluk yapıyorum, ekran yerine, yüz yüze bakmamızı sağlayarak!..
Ekranlara dalarak ve parmak atarak içine daldığınız o lanet olası sanal dünyanın yok ettiği Vagal Tonunuz, yani kalp beyin ilişki gücünüz, yüz yüze temaslarla gelişir.
Hem biyolojik, hem ruhsal çok daha sağlıklı olursunuz!.
Siz de.. Dostlarınız da.. Çocuklarınız da!..
(Sayfadaki fotoğraflar için Ajlan Angie Öksüz'e teşekkürler..)

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA