Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Vahram Papazyan'ın Bayrağı..

Ergun Hiçyılmaz'la bugünde n, dü ne..

2020 Olimpiyatları gündemde.. İstanbul en güçlü aday çünkü.. Peki nerden nereye geldi İstanbul, bilir misiniz?. Olimpiyatlara katılacak sporcu bulamayan, "Ben giderim" diyene ilet alamayan İstanbul'u bilir misiniz?. Anlatacağım..
Her yıl olduğu gibi gene 24 Nisan'da, geçmişin yaralarını deşerek bu ulusu bölmek için çırpınanların da ibretle okuyacakları bir hikaye olacak, üstelik okuyacaklarınız.
Şimdi bugünden tam 101 yıl öncesine gidelim.
5. Modern Olimpiyat Oyunları 1912 yılında Stockholm'de düzenlenmişti. Ulusal Olimpiyat Komitesi Başkanı Selim Sırrı Bey (Tarcan) yarışacak sporcu bulmak amacıyla Sabah ve İkdam gazetelerine ilan vermişti. Bugünkü anlamı ile bir sponsor olmadığından, yol ve diğer masraflar, sporculara aitti.
İlana, Vahram Pepet Papazyan (1893-1954) ile Mıgır Mıgıryan cevap verdiler. Vahram Papazyan, Bebek'te oturan bir gazete bayisinin oğluydu.
Her sabah Bebek'ten koşarak Galata Köprüsü'nü geçer ve Bab-ı Ali'den aldığı gazeteleri babasına getirirdi..
Bu atletizme meraklı Vahram'ın günlük idmanıydı ayni zamanda.. Akşamları da Ardavast Kulübünde çalışmalarını sürdürürdü.
Vahram Bey, Selim Sırrı'dan lisansı ile katılım belgesini aldı ve sıra para bulmaya geldi. Ardavast Kulübü, Vahram'ın Stockholm'e gitmesinde kararlıydı. Ne var ki, yeterli paraları yoktu. Sonuçta Arnavutköy Tiyatrosu'nda özel bir gece düzenlendi ve bağış yoluyla sorun çözüldü. Vahram artık olimpiyat biletini alabilirdi.
Stockholm'e giden Vahram Papazyan ilk şaşkınlığını oyunlar öncesi yaşadı. Şehrin tüm caddeleri katılan ülkelerin bayrakları ile donanmıştı. Ama etrafta tek Türk bayrağı yoktu.
Olimpiyat köyüne gitmeyi düşünmedi bile . Onun derdi, kent sokaklarında bayrağımızın da dalgalanmasıydı. Doğru Stockholm Elçiliğimize koşup, sefir Ahmet Beye durumu anlattı:
"Ben buraya ülkemi temsil için geldim. Eğer bu bayrak göndere çekilmez ve formamda ay-yıldız yer almazsa, yarışmaya katılmam" dedi.
Sefir, sporcumuzun gösterdiği bu hassasiyet ve heyecandan fevkalade memnun olarak gerekli girişimleri yaptı. Birlikte gelen eşi de Vahram'ın düz kırmızı formasına ay yıldızı işledi.
Tarihlerden 5 Mayıs 1912 idi. Yarış başladı. Bayrağını önde taşımak isteyen Vahram, ön gurupla yarışı götürüyordu. Fakat son 25 metrede tempoya dayanamayıp pistte yığıldı.. Onu bağrına basan ve gözyaşlarına ortak olan sefirimiz oldu.
İşte böyle.
Bazıları kürsüde yer bulamaz ama milletin kalbinde mutlaka yer bulur.
Vahram Papazyan, bu ülkenin gururlarındandır!.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA