Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Livaneli'ye vurma modası

Zülfü Livaneli'yi nasıl bilirsiniz? Sevenleri olduğu kadar sevmeyenleri de vardır, malum... O yıllar boyu devrimci ve dürüst kişiliğiyle olduğu kadar, sayısız bestesini Türk halkı için birlikte söylenen unutulmaz marşlar haline getirmiş, Türkiye'nin en kalabalık konserlerini vermiş bir büyük müzik adamı olarak da tanındı, sevildi. Bununla yetinmedi, köşe yazarı oldu, çok satan romanlar yazdı, filmler yönetti ve de siyasete bulaştı. Böylesi bir kişiliğin ülkemizde cezasız kalması düşünülebilir miydi? Livaneli'ye zaman zaman ben de kızdım. Açık söyleyeyim: Romanlarından gerçek bir edebiyat tadı alamadım. Siyasete soyunduğunda, o dönem için sol açısından 'bölücü' bir rol oynadığı da bilinir. Ayrıca kimi saygın yabancı dostlarıyla -Elia Kazan veya Marquez- bazen fazla caka sattığı da bir gerçektir. Ama tüm bunlar, onun sapına kadar sanatçı kimliğini saklayabilir mi? Onu amansızca eleştiren, aralarında miadı dolmuş yazarlardan gencecik magazin kuşlarına çok çeşitleri bulunan 'düşmanları', kendilerinin görünürde tek bir kalıcı eserleri olmadan ona böylesine saldırma hakkını nereden buluyorlar? Elbette son çabası kolay bağışlanamaz: Atatürk'ün hayatına el atmak... Bu ülkede buna sıvanan hemen herkesin başına aynı şey gelmedi mi? Özellikle sinemada? Bir tek Turgut Özakman sıyırdı: O da Türk milliyetçiliğine koşulsuz destan düzen tutumuyla... Ama iş biraz eleştiriye, farklı bir yoruma, bir tutam özel hayata gelince... Hemen tu kaka... Veda'nın tarihçilerin ortaya koyduğu kimi yanlışları olabilir. Ama bu filmi, tıpkı farklı sularda seyreden Mustafa gibi lime lime etme ve Livaneli'ye de aynen Can Dündar'a yapılan linç işlemini uygulama tavrı neyin nesi? Ayrıca beğenenler de var. Örneğin Nürnberg festivalinde izleyen FIPRESCI genel sekreteri, tanınmış Alman yazarı Klaus Eder de beğenmiş. Bizde çıkan yazılara güvenmedim, telefon edip sordum. Olumlu düşüncelerini yineledi ve filmin 'Atatürk'ün Batı'da da anlaşılması için önemli olduğunu' söyledi. Öte yandan diyeceksiniz ki: Eleştiriye karşı bunca tahammülsüzlük olur mu? Demokratlık ve hoşgörü bunun neresinde? Hele TV ekranından bir kanalın gazetecilerini patrona jurnal etmek ne oluyor? Tüm bunlarda haklısınız. Aslında ben de böyle düşünüyorum. Ama insaf edilsin... İlk günden beri eleştiriler öylesine ağır oldu ve tartışmalar öylesine zivanadan çıktı ki, Livaneli'de sinir mi kaldı? Sözkonusu olan, adamın aylarını-yıllarını almış ve çok büyük bir emekle çekilmiş bir film. Sade suya tirit bir köşe yazısı değil. Bir sanatçı emeğinin, alınterinin ürününü gözü gibi korur, korumak durumundadır. Biraz da bu psikolojiyi anlamaya çalışmak gerek. Hepsi bir yana, siz tüm bunlardan sonra Türkiye'de sahiden de "gerçek bir Atatürk filmi" yapılabileceğine inanıyor musunuz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA