Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK DURBAŞ

İzmir'de şiir günleri

Cumhuriyet edebiyatında 'hapishane'nin ayrı bir yeri vardır. Devlet ile iyi ilişkiler içinde olmayan sanatçı, soluğu mahkeme koridorlarında, dahası cezaevlerinde almaya yükümlü ve hükümlüdür. Yazdıklarının hesabını önce 'savcı'ya vermek zorundadır çünkü. Bu nedenle kitapları kütüphane raflarından önce mahkeme dosyalarında yer bulur kendilerine. Suçlamalar içinde yasalara muhalefet de var, muzır düşünceleri açıklamak da. Fakat Ülkü Tamer'in yaşadıkları, belki konusunda tek örnektir. Dünya yüzünde bir benzerinin olacağını da hiç sanmıyorum. Tamer, 1959'da Soğuk Otların Altında'dan bir yıl sonra ikinci şiir kitabı Gök Onları Yanıltmaz'ı yayımlar. O sırada 23 yaşındadır ve kitap çıkar çıkmaz kendisini savcının karşısında bulur. Tamer, Anteplidir ve ikinci kitabını Antep'te bastırmak ister. Fakat kitap basacak kapasitede matbaa yoktur. Bir matbaacı "Ben bu kitabı pedalda küçük kartpostallar halinde basarım," der. Anlaşırlar. Tamer kitabın kapağını ise İstanbul'da bastırır. Kısa bir süre sonra Antep'teki matbaacıyı mahkemeye verirler. Nedeni kitabın Derleme Müdürlüğü'ne gönderilmemesidir. Matbaa sahibi "Ben kitap değil, kartpostal bastım," diye kendisini savunur. Daha sonra İstanbul'da, kitabın kapağını basan matbaa sahibi mahkemeye çağrılır. Onun savunması da "Ben kitabın içini değil, kapağını bastım," biçimindedir. Ve sonunda savcıya hesap verme sırası Ülkü Tamer'dedir. Kitabı enine boyuna inceleyen yargıç, kararını açıklar: "Yaz kızım, adı geçen eserin kitap olmadığı anlaşılmıştır." Tamer de, kitabı da böylece mahkeme kapısından kurtulmuş olur. Ülkü Tamer öyküler yazmıştır, tiyatro ve sinemada oynamıştır, çocuk kitaplarında imzası vardır, televizyona sitcomlar uyarlamıştır, çevirileri bulunmaktadır, yayıncılık yapmıştır, dergiler çıkarmıştır, 60'lı yıllarda Papirüs dergisinde 'fil'li karikatürler çizmiştir, köşe yazarlığı hüneri de bütün bu işlere dahildir. Sözün özü sanatın her dalında ustalık becerisini göstermiştir, fakat benim için en belirgin özelliği şairliği... Ki yaptığı bütün bu işlerde şairliğinin izlerini görmek mümkün... Bu yıl altıncısı düzenlenen Uluslararası İzmir Şiir Buluşması'nın onur konuğu Ülkü Tamer seçilmiş bulunuyor. Yarın kutlanacak Dünya Şiir Günü Bildirisi'ni de Ülkü Tamer okuyacak, Tamer'e verilecek onur ödülü töreni sonrasında da Namık Kuyumcu, Zülfü Livaneli ve benim katılacağım bir panelde Tamer sorularımızı yanıtlayacak. Dün, bugün ve yarın sürecek şiir etkinliklerinin konuk ülkesi ise Makedonya. İstanbul doğumlu, dünyaca ünlü Makedon şair Mateja Matevski, Biba İsmail ve Bogomil Guzel Makedon şiiri üzerine konuşacaklar, şiirlerinden örnekler sunacaklar. Yaşamı boyunca İzmir'in kültürsanatında derin izler bırakmış Dinçer Sezgin de şiirleriyle anılacak; 'Şiirde İroni ve Humor', 'Şiir ve Öteki', 'Şiir ve Eleştiri', 'Popüler Yaşamın Nesnesi Olarak Şiir' panelleriyle şiir dolu üç gün yaşama renk katacak. Bir belediye düşünün başkanı Hakan Tartan şair, kültür-sanat danışmanı Namık Kuyumcu da şair. Böyle bir belde halkının kültür-sanat yaşamından nasibini almaması düşünülebilinir mi? Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi, gerçekten de şiir İzmir'e yakışıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA