Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HOP KÜLTÜR SAMİ TOSUN

Türkiye siyaseti ve sek sek işçileri

Kimse Baykal'ın gerçekten gittiğine inanamıyor. Çünkü daha önce gittiğinde, herkes 'gitti' diye düşündü ama korku filmlerinde canavar öldü zannettiğimiz o son sahnede birden yeniden fırlayan o el gibi, yeniden ortaya çıktı

Anlaşılan o ki, 12 Eylül sonrası siyasi tarihimizde İkinci İnönü dönemi başlıyor. Evet efendim, Gandi'den ziyade rahmetli Erdal İnönü'ye benzetiyorum ben Kemal Kılıçdaroğlu'nu. İnceden bir mizahi durum, en ciddi meseleyi konuşurken bile sırıtırmış gibi duran muzip bir ifade. Erdal Bey memleketin iyice acayipleşen siyasi atmosferine fazla katlanamamış, aktif siyasetten çekilmişti. Eh, şimdiki siyasi atmosfer çok daha acayip. Bakalım 'Gandi' lakabı takılan zat parti başkanlığında ne tür bir mutasyona uğrayacak?

BU KADARI YETER BANA!
Bu arada, ben Deniz Baykal'ın 'gittiğine' hakikaten hâlâ inanamıyorum. Daha evvel gittiğinde, herkes 'gitti' diye düşündü ama korku filmlerinde canavar öldü zannettiğimiz o son sahnede birden yeniden fırlayan o el gibi, Baykal da yeniden ortaya çıktı. Bir sonraki kongrede 'göreve davet edildi' ve elbette 'ısrarlara dayanamayarak' CHP'nin başına geri döndü. Kendisini artık milletçe yakından tanıdığımız için kimse gerçekten gideceğine inanamıyor. CHP'lilerin tamamının yüzünden aynı tedirginlik okunuyor: "Ya yine gelirse?!" Bu sebeple herkes diken üstünde. Baykal önümüzdeki kongrede aday olmayacağını açıkladı ama o el bir yerlerden çıkıyor yine. "Sen de amma paranoyaksın," diyeceksiniz de, bir kısım CHP'li genç hanımın üzerinde Deniz Baykal ile Deniz Gezmiş'in yan yana fotoğrafları basılmış, 'Sevdalandık Denizlere' yazılmış tişörtleri görünce, korku filmlerindeki o eli de görmüş oldum. Bu kadarı yeter bana! Şimdi kıymetli okurlar, geçen hafta da yazdım, Deniz Baykal'ın gidişi, kendisine hiç sempati duymayan bir apolitik olarak beni hiç rahatsız etmedi ama gidiş şekli çok acayip oldu. Bu gönül işleri siyasi işlerle karıştırılmamalı. Maazallah, bir siyasetçimizin eşcinsel olduğu ortaya çıksa ya da kendisi açıklasa, şu acayip memlekette, bırakın parti başkanlığını falan, muhtarlık bile yapamaz. Halbuki cinsel tercihlerle siyasetin ne alakası var? Hollanda'da eşcinseller evlenebiliyor, hatta hatırlarsınız, Pım Fortuyn diye ırkçı bir parti liderleri vardı, öldürülmüştü. Yani adamların ırkçıları bile, siyasi işleri bir 'delikanlılık' meselesi olarak görmüyor. Bizde ise, "Ötüken'den eşcinsel çıkmaz," gibi feci bir 'delikanlılık' hali. Halbuki Ötüken'in dili olsa da konuşsa! Neyse efendim, konuyu dağıtmadan belirteyim, Hollanda'nın sadece süt ürünleri ihracatı Türkiye'nin toplam ihracatından fazla. Malumunuz, Hollanda dediğimiz yer Konya kadar. Eh, biz çok 'delikanlı' siyasetçilerimiz sayesinde, bırakın süt ürünlerini falan, en pahalı et yiyen milletiz!

HIRSIZLARA DA ARAK İŞÇİSİ DİYELİM
Efendim, madem bu işlere girdik, belirtmeden geçemeyeceğim. Evvelki hafta Kaan Sezyum Radikal Cumartesi'de yazdığı yazıda, Amsterdam ile İstanbul'u karşılaştırıyor, sokak tasviri yapıyor, bu esnada sokaklardaki travestilerden, hayat kadınlarından dem vuruyordu. Memleketimizde ahlâk zabıtaları olduğu kadar, eşcinsel zabıtaları da var. Her yazılandan bir homofobiklik çıkarabiliyor. Yoksa da, siyanürle çıkarmayı deniyorlar. Adamın bugüne kadar yazdıkları ortada ama öyle bir salvo yapıldı ki, tutup ciddi bir cevap yazmak ve kendini izah etmek zorunda kaldı. Tabii kendisi ciddiyken hiç çekilmediği için, biz de bir hafta sonu Sezyum'dan mahrum kalmış olduk. Bu nedir arkadaşım?! Ne hakkınız var bizi Sezyum'dan mahrum etmeye? Sonra, travesti olsun, transseksüel olsun, kadın olsun, bedenini para karşılığı satan arkadaşlara 'seks işçisi' deme âdeti çıktı. Şimdi bu tabiri genel olarak kendini solcu addeden arkadaşlar kullandığından, belirtme ihtiyacı duyuyorum, bendeniz her ne kadar apolitik olsam da, o sakallı amcaların yazdığı kitapları üniversitedeyken kantin muhabbetlerinde cahil demesinler diye okumuştum. İşçilerden söz ederken, artı değer yaratan arkadaşlardan bahsediyordu sakallı amcalar o kitaplarda. Ha, şimdi 'yeni yorum'lar katıp, 'lümpen' kategorisini toptan ortadan kaldıracaksanız, size birtakım önerilerde bulunabilirim; misal, hırsızlara ayıp olmasın, neticede onlar da emek harcıyor, 'arak işçisi' diyelim; fedailere de 'tetik işçisi' denebilir, avantacılara 'hanut işçisi' falan... Hadi, kendimi daha fazla tutmayayım, o iğrenç espriyi de yapayım, tam olsun: Ancak sağda solda bant kaydı çıkan arkadaşlara 'seks işçisi' denilebilir! Bu ne arkadaşım? Yani, bir zahmet referans aldığınız kitapları okuyunuz da öyle konuşunuz... Bedenini satmak, kısa yoldan para kazanmaya çalışmak ne zamandan beri 'işçilik' oldu? Neyse efendim, siyasi bir lafı dönüp dolaşıp yine belden aşağı muhabbetlere dayadım ya, bana da pekâlâ 'lümpen' diyebilirsiniz... Olmadı, 'geyik işçisi' de kurtarır...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA