Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HOP KÜLTÜR SAMİ TOSUN

Hasanlar, basanlar, silikonlar...

Her türlü değerin nakit karşılığı bozdurulabildiği bir dönüşüm çağına tanık oluyoruz. Medyadan ünlülerin, evlilik programlarında halktan insanların yaşadıklarını her gün şaşkınlıkla izliyoruz. Eskiden evlilikleriyle medyaya konu olan Gönül Yazar bile artık ancak sandalyeden düştüğünde haber olabiliyor

'Ağa' ya da iflası sonrası 'Züğürt Ağa' unvanlarıyla anılan Halis Toprak'ın kendisinden 54 yaş küçük bir hanımla, daha doğrusu bir kız çocuğuyla evliliği çok konuşulmuştu, hâlâ da konuşuluyor. Kendi adıma, devletlerin biber gazı atmaktan falan ziyade, bu tür durumlarda bir 'insaf müessesesi' olarak çalışması gerektiği kanaatindeyim de, bir tosunun lafına bakarak koskoca devlet kendini mi değiştirecek? Değiştirmez tabii... Evet efendim, 'Züğürt' Halis 'Ağa'nın geçtiğimiz günlerde intihar teşebbüsünde de bulunan zevcesi Nazlıcan Hanım, bugün bir boşanma davasına maruz kalmış ve ifşaatlarına başlamıştır. "Tabii ki geleceğimi kurtarmak için evlendim," diyor. Bakınız, Mehmet Ali Erbil'in olaylı boşanma sürecinde, zevceleri Tuğba Erbil de, "Ya benim giden gençliğim n'olacak?" lafları etmişti. Yani, genç hanımlar, yaşlı erkeklerle, 'gelecek kurtarmak' adına evleniyor, gençliklerini 'gelecek' için bir 'değişim değeri' olarak görüyor, bunu çekinmeden, çok doğal bir durummuş gibi medyaya açıklayabiliyor. Gençlik, alınıp satılabilir, nakde dönüştürülebilir bir doğal sermayedir artık... Biz zaten her türlü değerin nakit karşılığı bozdurulabildiği bir dönüşüm çağına tanık olan şanslı bir kuşağız. Kimileri buna 'neo-liberalizm' falan gibi ecnebi isimler verse de, ben 'Hasan-almaz-basanalırizm' gibi kendi öz lügatimizden bir laf etmeyi doğru buluyorum. Malumunuz, şeffaflık da bu basma-alma çağının özelliklerindendir. Şeffaflıkta sınır yoktur!.. Nitekim Halis Toprak'ın eşi Nazlıcan, eşinin 'sapkın' istekleri olduğunu açıklıyor, Toprak'ın avukatı ise, "Böyle şeyler hiçbir zaman söz konusu değil. Öyle bir şeyi Halis Bey'in düşünmesi bile mümkün değil. Biz dava dilekçemize yazmaya utandık. Zifaf gecesinin ertesi gününde olanlar var. Nazlıcan bu şekilde konuşmaya devam ederse biz de zifaf gecesi sonrası olanları anlatırız," diye, şeffaflık gereği, zihnimizle bir zifaf çabasına girişiyor. Nedense aklıma eski bir reklam cıngılı geldi: "Yumuşak, yumuşak, şeffaf çok parlak! Hem çocuklar, hem büyükler, çok sevecekler, hep yiyecekler!.." Tabii bir yandan bizim basiretli medyamız tüm bu gelişmeleri harfiyen aktarmakta bir beis görmediği için, eğer daha evvel yaşı büyütülmemişse artık 18 yaşında olduğunu düşündüğüm Nazlıcan'ın 'gelecek yatırımı', kâr payı olarak muhtemel bir sinir hastalığından fazlasına tahvil edilemeyecek... Ama siz de dehşete kapılmıyor musunuz, bizim dev sermayedarlarımızın, ünlü sanatkârlarımızın, yani bu toplumun kaymak tabakasının zifaflarının falan havada uçuşması karşısında? Yani, 'tanınmışlar'ının bu kadar bayağılıkla kırlara yayıldığı bir nüfusun 'tanınmamışları' neler yapmaz ki!..

KÖFTE-PİYAZ VE AYSU BACEOĞLU
Esas şampiyonlar, 'isimsiz kahramanlar' biz sıradan yığınların bağrında yaşamaktadır. Bıktıysanız lütfen bildirin, bir daha yazmayayım ama izleyemeyenler için çok öğretici olacağı kanaatinde olduğum için, yine izdivaç dünyasına gireceğim. Evet, bir hanım Esra Hanım'ın evlendirme programına katılmış, acıklı bir hikâye anlatmıştır. Kısaca durum şudur: Bu orta yaşlı hanımımız, kansere yakalanmış ve tek göğsü alınmıştır. Eşi, "Senin tek ampul patlak," diyerek kendisini terk etmiştir. (Burada stüdyodakiler de, ekran başındaki bizler de, dehşet, hayret ve hiddet içinde kalarak gelişmeleri izlemeye başlıyoruz.) Ne var ki, bu hanımımız, estetik yaptırıp, 'her bir şeyi tam olarak' evlenme kararında olsa da, kendisiyle ampul muhabbetine giren eski eşiyle barışmaya karar vermiştir birden... O sırada, stüdyodan bir bey, mikrofona konuşarak, söz konusu hanımla bir gece 'sabaha kadar muhabbet ettiklerini, kendisiyle tanıştıklarını' öne sürer. Bu sefer adı Aynur olan bu Hanım, "Bahattin Bey beni dükkânında rehin aldı. Gerizekâlı adam!" diye isyan eder... Hadi, buyurun çözün bakalım yumağı... Sonra, yine bir evlendirme programında, çok değişik bir hanımın, '70 milyona karşı', "Ben çiftleşme dansımı yaparken sadece ön beyni çalışan bir adam istemiyorum!" diye beyanatta bulunması var, "Döşü kıllı adam arıyorum," diyeni var... Şeffaflık! Farkında mısınız? Eskiden Gönül Yazar 'koca arıyorum' açıklamalarında bulunuyor, bunlar medyaya 'müthiş' malzeme oluyor, Gönül Hanım sürekli gündemde kalıyordu. Şimdi o açıklamaları öylesine masum görünüyor ki! Caddelerde 4x4 Gönül Yazarlar dolanıyor ve Gönül Yazar'ın kendisi ancak sandalyeden düştüğünde haber olabiliyor!.. Sonra, her daim 'aşk'larıyla gündem yaratan bir kısım mankenimiz, fotomodelimiz, tarihin tozlu raflarına kaldırıldı. Şöyle bir haber okudum mesela: "Antalya'da köfte-piyaz restoranının açılışına katılan manken Aysu Baceoğlu, göğüs dekoltesine 100 lira sıkıştırılınca şoke oldu. Kısa süre önce geçirdiği operasyon sonrası silikon taktıran ve göğüslerini iki beden büyüten Baceoğlu, bir restoran açılışında görev aldı. Restoranın sahibinin babası, iki 50'lik banknotu, 'Bu hanıma birkaç TL değil, bin liralar feda olsun,' diyerek göğüs dekoltesine sıkıştırdı. Baceoğlu tepki vermeden olup biteni şaşkınlıkla izledi." Ya efendim, koskoca Aysu Baceoğlu, köftepiyaz işlerine girmiştir, Halis Toprak'ın piyazcı muadili iki 50'lik takmasa, silikonla iki beden büyüyen göğüsleri haber dahi olamayacaktır. İşte bizim hazin hikâyemiz bu şekilde bir muammaya doğru yol almaktadır ve korkarım ki dönülmez akşamın ufkundayız...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA