Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

Bu kalp 'sizi' unutmaz!

Davutpaşa, Metris, Mamak, Diyarbakır cezaevleri, 12 Eylül darbesinin işkencehaneleriydi. Zulmün dozu İstanbul'dan Mamak'a, Mamak'tan Diyarbakır'a doğru gittikçe ağırlaştı. Vahşete dönüştü. Darbeciler, Batı'da tutukluların siyasi kimliğini, kişiliğini; Diyarbakır'da ise bir halkı yok etmeye çalıştı. Diyarbakır Cezaevi, Nazi toplama kamplarına rahmet okuttu. Bu Kalp Seni Unutur mu? dizisi o günleri anlatıyor. 'Belleksiz', 'tarihsiz' toplumu hatırlamaya, yüzleşmeye çağırıyor. Ancak zulmün hatırlatılmasından hoşlanmayanlar var. Yaşananlar 'unutulsun' istiyorlar. Genelkurmay bir açıklamayla diziden rahatsız olduğunu dile getirdi: "Bazı basın-yayın organlarında TSK'ya uzun yıllar hizmet eden, bazıları terör örgütü tarafından şehit edilmiş personele karşı yanlı, tek taraflı ve akıl dışı iddialar gündeme gelmektedir." Açıklamadaki "akıldışı" sözüne takıldım. Evet "akıldışı"! Evet, vahşet! Evet vicdansızlık! Ama iddia değil. Ne yazık ki hepsi gerçek. Üstelik dizide gösterilen işkenceler yapılanların onda biri. Tanıkları hâlâ yaşıyor. Okuyanın vicdanını kanırtıp, midesini bulandırabilir ama birkaçını hatırlatayım:

Tanık 1: Hasan Cemal'in Kürtler kitabında Felat Cemiloğlu anlatıyor: "Kapının önüne çıkararak cop sokmak. Seyredene de o copu yalatırlar. Kusarsan, öbürüne yalatarak yeri temizletirler. Aç ağzını derlerdi, kalası getirir, iki elleriyle tutar ve küt diye çenenin altından yukarı doğru vururlardı. O kalın kalası çenene alt taraftan yedin mi, eğer tecrübesizsen dilini ısırırsın. Tecrübeliysen dilini ısırmazsın ama bu sefer de dişlerin birbirine girer. Bana bir gün bir avuç bok yedirdiler de, sallanan dişlerimden kurtuldum! Tek ayak üstünde, duvar dibinde duruyordum. Ceza! Ama bir süre sonra yoruluyorum. Ayağım düşüyor yere, tutamıyorum. Emre itaatsizlik! Cezası: Duvarın dibinde, kanalizasyonun kapağını kaldırdılar, bir avuç bok alıp ağzıma attım. Sonra ağzımda pislik, hazır ola geçtim, öylece duruyorum. Kıpırdamak yok. Temizlemek yok. Yere tükürmek yok. Öylece ağzın kapalı, kımıldamadan ayakta, hazır olda bekliyorsun. Bir süre sonra bıraktı, içeri girdim. Elazığlı arkadaş. İsmi Ramazan. Allah razı olsun, bazı dişlerimi iple çekti. Çünkü temizleyemedim dişlerimi."

Tanık 2: "Bir gece birini getirdiler. Ellili yaşların üstündeydi. Uyuşturucu ticaretiyle suçlanıyordu. Bir gazetede Ermeni asıllı olduğu yazılmıştı. Oysa Liceli bir Kürt'tü. Soyunmasını emrettiler. Önce pantolonunu sonra da donunu indirdi. Yüzbaşı Esat Oktay da geldi ve dedi ki, 'bakın yüzlerce PKK'lı burada ama hiçbiri bu adam kadar tehlikeli olamaz.' Bu sözler M.E. için ölüm fermanı gibiydi. İp getirdiler. Bir ucunu M.E.'nin cinsel organına bir ucunu da hücrenin demir parmaklıklarına bağladılar ve emir vermeye başladılar: - Sağaa dön! Solaa dön! Geriyee dön! M.E. hiçbir yere dönemiyor, sadece ağlıyordu. Gardiyanlardan biri yağlı boya getirdi. Kırmızı, beyaz, yeşil, mavi ve sarı renkli boyalarla M.E.'nin parmaklıklara iple bağlı cinsel organını boyamaya başladılar. M.E. Sabaha kadar inledi ve Allah'ı çağırdı durdu." Yüzlerce örnek var. Yani 'münferit' değil. Sistematik işkence. Sadece Diyarbakır'da yaklaşık 40 mahkûm öldü. Dört kişi kendini yaktı. YAKTI!
Şimdi soru şu: Genelkurmay açıklamayla bu vahşete ve başta Esat Oktay Yıldıran olmak üzere işkencecilere sahip mi çıkıyor?


YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA