AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş, AK Parti 2. Olağanüstü Büyük Kongresi ile ilgili, 'Tamamen seçimlerin yapılabileceği, sayın genel başkanımızın konuşmasının ardından, genel başkan adayımızın konuşması ve arkasından seçimlere geçileceği bir kongre olacak.' dedi. Ataş, AK Parti 2. Olağanüstü Büyük Kongre komisyon üyelerinin katılımıyla kongrenin yapılacağı Arena Spor Salonu'nda AK Partili milletvekilleri ve parti teşkilatının katılımıyla düzenlenen basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Pazar günü yapılacak kongrenin öncekilerden farklı olup olmayacağına ilişkin soru üzerine Ataş, 'Olağanüstü alınmış bir karar, gündemleri biraz daha farklı. Tamamen seçimlerin yapılabileceği, sayın genel başkanımızın konuşmasının ardından, genel başkan adayımızın konuşması ve arkasından seçimlere geçileceği bir kongre olacak.' ifadesini kullandı. KONUŞMALARIN ARDINDAN DİREKT SEÇİMLER Olağanüstü kongrelerin gündemlerinin önceden belirlenip, ilan edildiğini kaydeden Ataş, sadece belirlenen gündemin müzakere edileceğini söyledi. Ataş, ilave bir gündem maddesi olmadığı için ne ilan edilmişse, ne duyurulduysa sadece o gündem maddelerinin görüşüleceğini, Genel Başkan Ahmet Davutoğlu ve Genel Başkan adayı Binali Yıldırım'ın konuşması sonrasında direkt seçimlere geçileceği bilgisini paylaştı. OYLAMA İKİ TUR ŞEKLİNDE GERÇEKLEŞECEK Kongrede saat 15.00-16.00 gibi oylamaların tamamlanacağını, oylamanın iki tur şeklinde yapılacağını dile getiren Ataş, şöyle devam etti: 'Önce sayın genel başkan adayımızın seçimiyle ilgili oylama yapılacak, arkasından da o sonuçlandıktan sonra partinin diğer yönetim organlarıyla ilgili oylamalar yapılacak. Bunların sayımı, dökümü belki zaman alacak kısım ama netice itibarıyla saat 16.00 gibi bunların tamamlanacağını ümit ediyoruz.' Ataş, bir soru üzerine HDP'ye davet gönderilmediğini de söyledi. TEDBİRLER TAMAM Ataş, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e davet gönderilip, gönderilmediğine ilişkin soru üzerine, 'Davet gönderildi. Yurt dışındaydı, bugün döneceğini biliyoruz. Davetiyeyi elden gönderdik ve sayın genel başkan adayımız, belki genel başkanımız da kendilerini arayarak ayrıca davet edecekler.' dedi. Güvenlik tedbirleriyle ilgili soruya Ataş, güvenlik güçleriyle yaptıkları görüşmelerde şehir girişlerinden itibaren hatta Türkiye'nin her ilinden otobüslerin hareket etmeden önce aranması şeklinde güvenlik tedbirlerinin alınacağını anlattı. Ataş, 'Ankara girişlerinden itibaren de muhtelif noktalarda bu tür tedbirler alınmıştır, bunlar yerine getirilecektir.' diye konuştu. 22 MAYIS'TA GÖREVİ SONA ERECEK AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş, AK Parti 2. Olağanüstü Büyük Kongresi ile ilgili 'Sayın Davutoğlu, 27 Ağustos 2014 tarihinden 22 Mayıs 2016 tarihine kadarki süreçte, 20 ay 25 günlük süreyi de çok başarılı çalışmalara imza atmak suretiyle görevini tamamlamış olacak' dedi. Ataş, AK Parti 2. Olağanüstü Büyük Kongre komisyon üyelerinin katılımıyla kongrenin yapılacağı Arena Spor Salonu'nda AK Partili milletvekilleri ve parti teşkilatının katılımıyla basın toplantısı düzenledi. Kongre hazırlıklarının hızlı bir şekilde devam ettiğini, salondaki hazırlıkların yüzde 80 seviyesinde tamamlandığını belirten Ataş, 5 Mayıs'ta AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun 2. Olağanüstü Büyük Kongre çağrısı üzerine partide çalışmaların başladığını söyledi. Ataş, 6 alt çalışma grubu oluşturulduğunu, bu gruplarda 50'ye yakın milletvekiliyle, kadın ve gençlik kollarından ekiplerin görev aldığını kaydederek, '6 bin davetiye basıldı ve tüm sivil toplum örgütlerimize, sendikalara, siyasi partilere, yabancı misyon şefleriyle büyükelçiliklerimize bu davetiyeler gönderildi.' diye konuştu. Delege kartlarının basıldığını ve bunlarla ilgili davetiyelerin kuruluşundan beri görev yapan il başkanlarına, 22., 23., 24. ve 25. dönem milletvekili olup, şu anda aktif milletvekili olmayanlara gönderildiğini dile getiren Ataş, ayrıca belediye başkanları ve il başkanlarıyla, teşkilatların tüm kademelerinin de kongreye davet edildiğini belirtti. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ataş, 'Türkiye genelinden 81 ilimizden planladığımız otobüs sayısı bin 15'di. Ancak illerden yoğun talep gelmesi üzerine bu sayı bin 300'e yaklaşmış vaziyette.' dedi. Sürekli kongreye katılımla ilgili taleplerin arttığını bildiren Ataş, 40 ile 50 binin üzerinde teşkilat mensubunun kongreye iştirak edeceğini ifade etti. KONGRE GÜNÜ BİN 100 KİŞİ ÇALIŞACAK Ataş, AK Parti'nin hizmetin adresi olduğunu vurgulayarak, bu geleneğin Binali Yıldırım ile devam ettirileceğini, terör meselesinin kökünün kazınacağı konusunda kararlılığın sürdürüleceğini bildirdi. Kongreye delegelerin katılımları noktasında tüm tedbirlerin alındığını ve bugünden itibaren de kartların AK Parti Genel Merkezinde dağıtılmaya başlandığını belirten Ataş, önceki kongrelerde salona sığmayanlar için kurulan çadırların iki katı kadar büyük kapasiteli çadırların kurulduğunu söyledi. Ataş, kongre günü salon içinde ve dışında bin 100 civarında görevlinin çalışacağını sözlerine ekledi. 'KUTLU YÜRÜYÜŞE DEVAM' PARKARTLARI Pazar günkü kongrenin yapılacağı Arena Spor Salonu'na, bugüne kadar partinin genel başkanlığını yapmış Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile 3. Genel Başkan adayı Binali Yıldırım'ın fotoğrafları asıldı. Salonda AK Parti 2. Olağanüstü Büyük Kongresi'nin ana teması olan 'Kutlu yürüyüşe devam' yazılı pankartlar ile 'Durmadan 100 yıla', 'Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' yazılı pankartlar da dikkati çekti. Önceki kongrelerde olduğu gibi bu kongrede de engelli vatandaşlar için platform da hazırlandı. Sabah gazetesi yazarı aynı zamanda SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran Ak Parti'de yeni dönemin anlamı başlıklı yazısında mevcut durumu değerlendirdi İŞTE O KÖŞE YAZISI ÖNCELİK CUMHURBAŞKANI İLE UYUM AK Parti'nin yeni dönem tercihi belli oldu. Yarınki 2. Olağanüstü Kongre'de Ahmet Davutoğlu'ndan sonra yeni genel başkan ve başbakan Binali Yıldırım olacak. Yıldırım'ın önünde Cumhurbaşkanı ile uyum, ekonomik büyümeyi hızlandırma, kalkınma projelerine önem veren bir koordinasyon oluşturma ve partiyi canlı tutma görevi bulunuyor. AK Parti siyasetinin olmazsa olmaz gördüğü performans konusu ekonomik kalkınma hamleleri... 14 YILDIR KESİNTİSİZ OLARAK İKTİDARLIK Hem ülke çapında somut kalkınma projelerinin geliştirilmesi hem de PKK teröründen zarar gören Güneydoğu ilçelerinde hızlı bir rehabilitasyon sürecinden geçirilmesi anlamında... Yine de bayrak değişimini sühuletle gerçekleştiren AK Parti'de yeni dönemi bu partinin kendi tarihi açısından ele almak faydalı olacak. AK Parti'nin Türkiye siyasetinde özgün bir yeri var. Daha önce hiçbir partiye nasip olmayan şekilde kendisini iktidar tecrübesi etrafında oluşturdu. 2001'de kurulduktan sadece bir yıl sonra ülkeyi tek başına yönetmeye başladı ve hâlâ kesintisiz olarak yaklaşık 14 yıldır iktidarda. HEDEF TÜRKİYE'Yİ DAHA MÜREFFEH YAPMAK Kurucu lider Erdoğan'ın parti üzerindeki kesintisiz hâkimiyeti- etkisi vesilesiyle iç ve dış politikadaki dönemsel krizler karşısında bütünlüğünü ve gücünü korudu. ANAP ve DYP gibi merkez-sağ partilerin aksine birbiriyle yarışan fraksiyonlara bölünmedi. Bu başarıda 'dava' fikrinin ve sürekli iktidarda olmanın 'toparlayıcı' katkıları bulunuyor. AK Parti ülkeyi yönettiği dönemde çıkan her krizde seçimlere giderek etkin bir iktidar partisi olmayı temin etti. Bu aynı zamanda dönemin ihtiyaçlarına cevap verebilme ve meydan okumalarla hesaplaşma yeteneği demekti. Konjonktür değişimleri ve yerleşik güç odakları ile hesaplaşma zorunluluğu Türkiye'yi daha müreffeh ve zengin yapma hedefi ile birlikte yürümek zorundaydı. 2002-2007 arasında AK Parti, Kemalist vesayetçi bürokrasi ile hesaplaşmasını Avrupa Birliği sürecinin demokratikleştirici gündemi eşliğinde gerçekleştirdi. 2011 seçimlerine kadar olan dönemde ise 'muktedir' bir parti olarak Türkiye'yi dönüştürecek bir konsolidasyonu sağlamaya çalıştı. ARAP İSYANLARI VE KAOS AK PARTİ TARİHİNİN EN ZORLU SINAVI OLDU Yine bu dönemde etrafındaki bölgelerle ekonomik işbirliğini öne çıkaran bir dış politika uyguladı. Ancak Arap isyanlarının bölgesel kaosa ve çatışmaya dönüşmesi AK Parti tarihinin en zorlu sınavı oldu. Halkların tercihlerini bastıran ve şiddeti öne çıkaran ters dalga dış politikada gittikçe aleyhte konjonktür oluşturdu. İçerde ise gittikçe sertleşen bir muhalefetle öne çıktı. Bu muhalif gidişat Mayıs 2013'ten günümüze bir seri kriz (Gezi olayları, 17 Aralık darbe teşebbüsü, Kobani olayları ve PKK terörünün yeniden başlaması) olarak kendini gösterdi. Etkileri yoğun şekilde devam eden söz konusu krizler AK Parti'yi sadece muktedir olmanın ve yaptıklarının (Çözüm süreci ve dış politika yaklaşımı gibi) sonuçları ile yüzleştirmiyor. Aynı zamanda dönüşüm sürecini tamamlayacak yeni politikalar geliştirmekle ilgili olarak da zorluyor. CUMHURBAŞKANI-BAŞBAKAN ARASINDAKİ UYUM ÇOK GEREKLİ AK Parti bütün bu sorunları çözebilecek istikrarlı-etkin yeni bir yapılanma için başkanlık sistemini gündeme taşıdı. Zorluk, bu değişimin Suriye- Irak krizinin negatif etkilerine (PKK ve DAİŞ terörü, mülteciler vb.) ve muhalefetin güvenmeyen-uzlaşmayan tutumuna rağmen yapılmasının gerekmesi. Bu ihtiyaç da cumhurbaşkanı- başbakan arasındaki uyumu öncelikli hale getiriyor. Davutoğlu'nun gidişindeki en önemli hususun bu olduğu anlaşılıyor. Yine parti içindeki dayanışmanın ve kuşatıcı yaklaşımın devamı da konjonktürün zorluklarıyla mücadele için vazgeçilmez durumda. Sabah gazetesi yazarı Fahrettin Altun Binali Yıldırım'ın adaylık sürecini köşe yazısına taşıdı İŞTE O KÖŞE YAZISI YAZI YILDIRIM'IN İSMİ HIZLA BENİMSENDİ AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu yeni genel başkan adayı olarak Binali Yıldırımisminde karar kıldı. Yıldırım'ın genel başkan adayı olarak gösterilmesi parti teşkilatında kabul gördü, Yıldırım ismi hızla benimsendi. Bu durum, sadece 'parti disiplini' ile değil, aynı zamanda 'kurumsallaşma becerisi' ve 'yeniliğe açık olma' haliyle de ilgili. Hiç kuşkusuz bu kararın hızla benimsenmesinde,Binali Yıldırım'ın AK Parti'nin 'kalkınmacı yüzü'nü temsil eden başlıca figürlerden biri oluşunun önemli bir payı var. ERDOĞAN İLE UYUMLU BİR SİYASİ ÇİZGİ İZLEYECEK AK Parti'nin 'hizmet siyaseti'nin hayata geçmesine en fazla katkı veren isimlerden biri Binali Yıldırım. Bir diğer gerekçe ise, Yıldırım'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vizyonuyla uyumlu bir siyasi çizgi izleyeceğine ilişkin AK Parti cephesinde karşımıza çıkan ön kabul. Hatırlayalım, Binali Yıldırım ismi Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasından hemen sonra partinin genel başkanlığı ve başbakanlık için geçmişti. Yıldırım ve Davutoğlu isimleri 'Erdoğan'ın siyasi vizyonunu hayata geçirecek', 'ülkenin ihtiyaç duyduğu hukuki dönüşümün sağlanması sürecini koordine edecek' aktörler olarak değerlendirilmişlerdi. SENKRONİZE SİYASET BECERİSİ BİNALİ YILDIRIM İÇİN DE GEÇERLİ 27 Ağustos 2014'te Davutoğlu göreve geldiğinde kendisinden beklenen başlıca hususlar bunlardı. Partisinin talebi Davutoğlu'nun 'güçlü bir başbakan' olarak 'sistemdönüşümü'nü hızlı biçimde koordine edecek bir siyasi performans sergilemesiydi. Bu süreçte hem partinin kurucu lideri olarak hem de seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak 'Erdoğan'la uyum içinde olmak' AK Parti siyaseti açısından olmazsa olmaz unsurlardan biri olarak değerlendirildi. Bu durumun ne denli merkezi bir siyasi kabul, hatta bir norm olduğu 29 Nisan'daki MKYK kararı ile anlaşılmış oldu. AK Parti siyaseti açısından o gün Ahmet Davutoğlu için bir zorunluluk olarak öne çıkan 'senkronize siyaset becerisi' bugün Binali Yıldırım için de geçerlidir. Tıpkı o gün Ahmet Davutoğlu için geçerli olan 'güçlü başbakanlık' konseptinin bugün Binali Yıldırım için de geçerli olması gibi. YILDIRIM'IN ÖNÜNDE BİR DİZİ ZORLU MESELE OLACAK AK Parti genel başkanlığı ve başbakanlık görevlerini deruhte ettikten sonra Yıldırım'ın önünde bir dizi zorlu mesele olacak. Her şeyden önce terörle mücadele başta olmak üzere Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı meydan okumalara karşı yoğun bir mesai harcaması gerekecek. Bu bağlamda PKK teröründen paralel yapının kumpaslarına kadar birçok saldırıya göğüs germesi ve onların arkasındaki şer şebekelerine karşı mücadele etmesi bir zorunluluk olarak öne çıkıyor. EKONOMİK BÜYÜME ÇABASI ÇOK ÖNEMLİ Öte yandan yeni başbakan Türkiye'nin bir süredir çeşitli gerekçelerle 'durağanlaşan ekonomisi'nin hareketlendirilmesine, yeni bir ekonomik büyüme hikâyesinin yazılmasına çaba harcamak durumunda. Bunun yanında yeni başbakan Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu hukuki dönüşüm sürecini hızlandırmak, 2007'de teorik, 2014'te pratik olarak içine girdiği yeni siyasi gerçekliği kavramak zorunda. Elbette bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'la uyumlu ve nitelikli bir ilişki içinde çalışılması bir mecburiyet. Bunlar, AK Parti siyasetinin dinamikleri ve gerçekleri. Muhalefet partileri açısından bu gerçekler bir eleştiri konusu olabilir. Yapmaları gereken, bu eleştirileri bir siyasete dönüştürüp topluma anlatmak ve onlardan iktidar için yetki almaktır. Dedikodu yapmak, paralel yapının ürettiği sahte bilgi ve belgeler üzerinden karalama kampanyaları yapmak değil. Binali Yıldırım kararının AK Parti için, Türkiye için hayırlı olmasını temenni ediyorum.