Demirtaş daha düne kadar "şirin çocuk" rollerindeydi. HDP'nin bir "Türkiye Partisi" olduğunu iddia ediyordu. Meydanlara çıkıp, kitlelerin karşısında "birlik ve bütünlük" nutukları atıyordu.
Belli başlı bazı medya organları tarafından da destekleniyordu. Eline saz veriliyor, ekranlara çıkarılıp, "Bir Anadolu çocuğu" imajı çizilmeye çalışılıyordu. Hatta söylediği sözler manşetlere çıkarılıyordu.
Ancak, öylesine hatalar yaptı, öyle yanlış adımlar attı ki…
Aynı yayın organları şimdi O'nu manşetlerinden eleştirmeye başladılar. Hemen manevra yapıp yalnız bıraktılar. Çünkü, bir batağa doğru sürüklendiğini gördüler. Kendileri de o batağın içine batmak istemediler.
Sadece bu kadar mı? Değil elbette. Halktan da beklediği desteği bulamadı. Daha düne kadar bu yapıya sempati ile bakan çevreler sesini yükseltmeye ve "yeter artık" demeye başladı.
HDP, kendi kendini yalnızlaştırdı… Giderek kendi eliyle kendini yok etmeye başladı!
Şu fotoğrafa bakın: Karşımızda terörü kutsayan, terör örgütünün sözcülüğünü yapan, Kandil'den talimat alan, barbarlığa ve Vandallığa destek veren, girdiği parlamento çatısı altında ülkesine yönelik tehditler savuran, Türkiye'yi sağa sola jurnalleyen, demokrasiden bahsedip demokrasiyi torpilleyen bir yapı var.
Sürdürülebilir mi bu?.. Ya da sürdürülmesine izin verilebilir mi? İşte HDP'nun geldiği nokta bu! Legal görünümlü bir siyasi parti, ama illegalite ile el ele, kol kola! Üstelik, Türkiye'nin birliğine ve bütünlüğüne karşı net bir saldırı halinde. Bitti artık, HDP gerçek yüzünü gösterdi. Artık geri dönemez, girdiği bataklığın içinde çırpınacak. Çırpındıkça da daha fazla batacak. Yolun sonuna gelindi.
Emin Pazarcı/Akşam