"Milli" kimliği nedeniyle çok önceden hedefe oturtulduğu belli olan Deniz Baykal'ın son açıklamaları beni şaşırtmadı. Baykal, Kıbrıs'a çıkma kararı almış CHP-MSP koalisyon hükümetinin Maliye Bakanı'dır. Siyaset yaşamının gençlik yıllarında böyle bir deneyim olan bir devlet adamının, fırtına obüslerini haklı görmesi, Sünni Halep'in Şii'lere bırakılamayacağını söylemesi ve partisinin HDP'leşmesinden kaygı duyması çok doğaldır.
Tarihe tanıklık edeyim: Deniz Baykal, 1993 yılının ocak ayında Boşnak lider Aliya İzzetbegoviç ile Mostar'da, 2'nci Dünya Savaşı'ndan kalma bir Alman sığınağında buluştuğunda yanındaydım, Bosna Savaşı'na gidip, Tuzla cephesinde Sırp ateşi altında kendini son anda yere atarak hayatta kalmayı başarmış bir siyaset adamıdır.
Eğer konu "millilik" ise, Gazi'nin partisi CHP'yi dini tercih zemininde HDP'lileştiren bu kadro ile de hiçbir ilişkisi yoktur. CHP'nin bugün Beşar'la el sıkışan kadrosu, 1993'te olsaydı, eminim, Sırp faşist lider Miloşeviç'i de makamında ziyaret edecekti...
CHP'yi kurtarmak zorundayız... Gazi Mustafa Kemal'in kurduğu, geliştirdiği iki önemli kurum, CHP ile Cumhuriyet Gazetesi'nin, emperyalist kumpas çetesinin boyunduruğuna girmiş olması, Türkiye açısından ciddi bir "ulusal güvenlik" sorunudur, kabul edilemez!..
Bu ülkenin "milli" ve "yerli" tüm güçlerinin, kolları sıvayıp bu sorunu çözmesi gerekiyor. Baykal, kendisinden beklenileni yaptı, bilge devlet adamlığı ve vatanseverliği ile işaret fişeğini yaktı...
Bundan sonrası, artık, Türk demokrasisinin sağlığı açısından büyük bir umutla beklediğimiz "gerçek" sol ve anti-emperyalist, Gazi'nin "milli" değerlerini hayata geçirecek partinin yeniden inşasıdır. CHP'li seçmene çok iş düşüyor... Memleketin bekası için...
Ardan Zentürk/Star