Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Oksijen çadırından gaz odasına

Kaz Dağları, Türkiye'nin oksijen çadırı olarak bilinirdi. Havasının temizliği dillere destandı. Hatta astım ya da verem hastalarını doktorlar daha rahat etmeleri için Küçükkuyu'ya, Altınoluk'a, Akçay'a, Edremit'e gönderirlerdi.
Di'li geçmiş zaman kullanmam dikkatinizden kaçmamıştır. Çünkü yörenin bu özelliği artık mazide kaldı. Özellikle de kış aylarında kalitesiz kömür yakılması nedeniyle, az önce ismini sıraladığım merkezlerde akşam saatleri içinde nefes almak neredeyse imkansız hale geldi. Kaz Dağları önce siyanürle altın arayanların talanına uğradı. Ardından, bölgeye nefes aldıran zeytinlikler üreticiye kar sağlamadığı için bir bir müteahhitlerin eline geçip betona dönüştü. Arıtma tesislerinin yetersizliği, yazın bölgeye akın eden turistlerin hoyratlığı, Ayvalık'ın cennet koylarının çöplüğe dönmesi derken; benim 25 yıl önce ilk kez ayak bastığım o cennet mekanlardan eser kalmadı.
Geçen pazar akşamı Edremit'in üzerine çöken zehirli havayı kente hakim bir yükseklikten görünce dehşete kapıldım. Bir bölümü jeotermal enerjiden yararlanmasına rağmen; bölgenin havasının bu denli kirlenmiş olması, inanılacak gibi değildi.
Aslında bu zehirlenmenin iki çaresi var. Birincisi, zeytin üreticisine devlet desteği sağlamak.
İkincisi, Kuzey Ege'nin tamamına doğal gaz getirmek. Bu çağdaş enerji yöntemi şu anda Ezine'ye kadar gelmiş durumda.
Ama güneye inmekte biraz daha geç kalınırsa, oksijen çadırı olarak bilinen yerler Nazi kamplarındaki ölüm odalarına dönüşecek.
Benden uyarması...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA