Yıllardır,içindeki bitmek bilmeyen kin ve nefretiyle farkında olmadan kendi hayatını karartan Seren Serengil, Twitter marifetiyle yine Gülben Ergen'e sarmış. Çünkü sanırsam bu kadın, Gülben'le aklını bozmuş. "Onu ilk ben sahneye çıkardım, benim alt kadromda uvertürdü" diye başlayan bayatlamış eski hikayelerine biz doyduk hatta artık kusma noktasına geldik ama o ve bir kaç 'şak şakçı' şüreka doymadı. Eee sen de 'Ayşe Opereti'nde başsolist değildin işte! Altı üstü komik kostümleriniz, olmayan seslerinizle, kekoluğun doruklarında gezen insanların eğlencesiydiniz. İşin özü bu... Yani yok birbirinizden farkınız.
YÜZÜ GÖZÜ KARARMIŞ
Neyse... Ne Gülben'i tanırım ne de Seren'i... Bu yazı da başka bir yere gidecek zaten. Şimdi bu Seren, Gülben'e TRT'deki programı nedeniyle yine yüklenmiş ya... "Yüzünün, gözünün feri gitmiş haline ben bile üzüldüm" demiş. İşte ben de aynı şeyi gördüm ve Seren'den farklı olarak Gülben'in durumuna bir kadın olarak gerçekten çok üzüldüm. Gülben'in yüzü, bir insanın ışığının sönmesi ne demekmiş, adeta onun kanıtı gibi. Yani bildiğiniz fiziksel olarak ışık kaybından söz ediyorum. Yüzü gözü kararmış sanki. Bazıları onun yeni programı ve albümü için ayrılık dedikodularını özellikle çıkardığını söylüyor ya, o ışıksız yüze bir kez bakan bunun doğru olmadığını anlar bence. Derin bir yorgunluk, hayal kırıklığı ve hüzün oturmuş gözlerine.
ZEYNEP'LE ORTAK NOKTASI
Ben Gülben'le Acun Ilıcalı'nın karısı Zeynep'in bazı ortak noktaları olduğunu düşünüyorum aslında. İkisinin de hesapta bir kocası var ama yok! Onlar kocalarıyla evli, kocaları işleriyle. İki adam da hiçbir zaman evlilik kurumuna dahil olamamışlar gibi. Onlar bekar hayatlarını aynen devam ettirmişler, karılarına da evde çocuk doğurup o çocuklarını büyütmek kalmış. Koskocaman evlerde, dadılar, hizmetçiler, halayıklar, kahyalar eşliğinde kopkoyu, neredeyse elle tutulur bir mutsuzluk ve yalnızlık içinde. Pek çok kadının evlilik hayallerini süsleyen tipte adamı bulmuşsun, imzayı da basmışsın tamam ama görüp göreceğin o olmuş işte! Koca ortada yok... Hayatının merkezine karısını, çocuklarını değil adeta şehvetle bağlandığı işini oturtmuş. Sen de bir bakmışsın altın kafeste bir başına kalmışsın. Çok zor olmalı. Ve ne olursa olsun bir insanın yüzünde mutsuzluk kelimesi bu kadar belirgin okunmamalı.
