Ne yalan söyleyelim G-20 Antalya Zirvesi haftasına girene kadar farkında değildik Antalya'nın yıldızının parladığının. G-20 için hazırlıklar başlayınca, liderlerin nerede kalacağı konuşulur olunca gözlerimiz Antalya'ya çevrildi ve aslında Antalya'nın bildiğimiz Antalya olmadığını anladık. Karşımızda, NATO Dışişleri Bakanları Zirvesi, G-20 Antalya Zirvesi gibi uluslararası büyük organizasyonlara ev sahipliği yapan, EXPO 2016'yı alan, Piyano Festivali ve Antalya Film Festivali gibi önemli uluslararası sanatsal etkinlikleri düzenleyen bir kent vardı. Sonra biraz daha eşeleyince Antalya'nın namının çoktan ulusal sınırları aştığını gördük. Daha ekim ayında belediyeciliğin Oscar'ı sayılan Çiçek Açan Şehirler ödülünü almış. BM nezdinde kurulan Güçlü Şehirler Ağı'nın kurucu üyelerinden olmuş. Diğerleri de New York, Londra, Paris, Atlanta gibi şehirler. Hal böyle olunca Antalya Büyükşehir Başkanı Menderes Türel'in kapısını çalalım, nedir bu Antalya'nın yükselişinin sırrı, ona soralım istedik. Menderes Bey "Hay hay" dedi ama G-20 Antalya Zirvesi nedeniyle hafta içi işinin başından aşkın olduğu tahmin edersiniz. Bir Antalya sabahı Menderes Bey ile buluştuk. G-20, EXPO 2016'yı konuştuk, Antalya'nın nasıl dünya şehri olduğunu anlattı. Ama onu bırakmaya niyetimiz yoktu. Çünkü bir de SABAH'ın ana medya sponsoru olduğu, 29 Kasım'da başlayacak 52. Uluslararası Antalya Film Festivali vardı. Malum festivalde bu yıl köklü değişiklikler yapıldı. Festival yeniden uluslararası sularda kulaç atıyor. Eski prestijli günlerine dönüyor. Uluslararası yıldızlar festivale iştirak edecek. Menderes Bey'den bu vizyonel değişimi de anlatmasını istedik. O da anlattı.
- Seçimler bitti, şimdi G-20, piyano festivali sonrasında Antalya Film Festivali... Onlar bitince Expo 2016 heyecanı başlayacak... İyi misiniz, her şey yolunda mı?
- İyiyiz hamdolsun. Çalışıyoruz.
- Kaçta başlıyor mesai, kaçta bitiyor?
- Valla dün gece 24.00'te bir toplantımız vardı. O bitince eve gittim. Sabah erkenden de belediyedeydim.
- Enerji nereden geliyor?
- Bir engelli kardeşimiz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a sormuştu bu soruyu. Cumhurbaşkanımız da "Milletin duası" demişti. Bizimki de o misal. AK Parti Genel Başkan Yardımcılığı yaparken bu tür bir tempoya alıştım O zamanlar Ankara'da iki bilemedin üç saat uyuyorduk. Yani Antalya'ya kondisyonlu geldim.
- Nasıl bir şey G-20'ye, dünya liderlerine ev sahipliği yapmak?
- Dünya siyasetinin başkenti Antalya oluyor. Eskiden dünya yıldızları geliyordu, bugünse dünyanın liderleri (Gülüyor). Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Antalya dünya süper liginde. Mayıs ayında NATO Dışişleri Bakanları Zirvesi yapıldı. Sonra Başbakan Davutoğlu ile New York'ta BM nezdinde kurulan Güçlü Şehirler Ağı toplantısına katıldık. Antalya bu ağın kurucu kentlerinden oldu.
- Nedir bu Güçlü Şehirler Ağı?
- ABD Başkanı Obama'nın projesi. Dünyanın en güçlü 20 şehrinin yer aldığı bir oluşum. Dünyadan New York, Londra, Paris, Montreal, Atlanta, Palermo, Rotherdam, Oslo gibi şehirler yer alıyor. Türkiye'den ise sadece Antalya var. Bu ağda kurucu olarak bulunmamız Antalya'nın dünyadaki pozisyonunu çok güçlendirdi.
- Bir de Kanada'dan gelen Çiçek Açan Şehirler ödülü var.
- Belediyeciliğin Oscar'ı olarak kabul ediliyor. Kanada merkezli Communities in Bloom tarafından veriliyor. Biz de katıldık ve büyük ödülü kazandık. Önemli bir ödül, bunun için Antalya dünyanın süper liginde diyorum.
- G-20'nin Antalya'da düzenlenmesi zorladı mı sizi?
- Güvenlik kısmıyla İçişleri Bakanlığı ve Antalya Valiliği ilgileniyor. Çok titiz çalışıyorlar. Biz belediye olarak altyapı çalışmaları, heyetlerin geçeceği yollarda birtakım düzenlemeler yaptık. Yeni yollar yapıldı. Adeta bir ordu ile çalışıyoruz. 900'ün üzerinde arkadaşımız 232 iş makinesiyle şu an bölgede çalışıyor. Peyzaj çalışmaları son hızla devam ediyor. Kundu-Belek arasına bir yol açtık. 1 Eylül'de başladık çalışmaya, yol bugün hizmete girdi. Bir Türk mucizesi gerçekleştiriyoruz. Vallahi Çin'den bir heyet geldi. Gelecek yıl onlarda olacak galiba G-20 zirvesi. "Bu kadar kısa sürede nasıl hazırlandınız, bize de anlatın" dediler.
- Dünyanın gözü burada olacak diye heyecanlı mısınız?
- Heyecanlıyız da asıl amacımız G-20'ye yakışır bir şekilde ev sahipliği yapmak.
- Antalya'nın yıldızı yükseliyor. Türkiye'den hangi şehri rakip görüyorsunuz?
- Türkiye'deki değil dünyadaki rakiplerimizle yarıştığımızı düşünüyorum. Bu konuda altyapısı, üstyapısı, sanatsal etkinlikleriyle, büyük organizasyonlarıyla önemli mesafeler kat ettik. Dünyadaki rakiplerimizi yakalamanın ötesinde onları geçmek istiyoruz.
- Hangi şehirler onlar?
- Dünyadaki marka şehirler belli. Barselona, New York, Londra, Paris... Bizim zenginliklerimizin onlardan aşağı kalır tarafı yok. Bu zenginlikleri insanlara iyi bir şekilde takdim etmemiz gerekiyor. Bunu yapacak vizyon projelerin peşindeyiz. Bu projeleri yaparsak bu şehirleri geçeriz.
- G-20'ye ev sahipliği yapmak, EXPO 2016'nın Antalya'da düzenlenecek olmasının kente ne gibi katkısı olacak?
- Bu organizasyonların ekonomik katma değeri çok yüksek. Tanıtım imkanı da cabası. Milyar dolarları bulacak bir tanıtım yapmanızı sağlıyor bu organizasyonlar. Mesela G-20 zirvesinde liderlerden birinin golf sopasıyla poz vermesi Antalya için inanılmaz tanıtım olur.
- Obama'dan mı bekliyorsunuz o fotoğrafı?
- Onu bilemiyorum artık. (Olur der gibi bir hali var) O olur, bir başkası olur (Gülüyor)!
- Ya EXPO 2016 Antalya?
- EXPO, olimpiyatlara eşdeğer bir organizasyon. 40 ülkenin katılımıyla gerçekleşecek. Bu da Antalya'nın turizm anlamında gelişmesini, birkaç yıl içerisinde beş milyon yeni turistin şehre gelmesini sağlayacak.
Festival eski prestijine kavuşacak
- Siz yıllar önce belediye başkanı seçildiğinizde Antalya Film Festivali için uluslararası bir vizyon çizmiştiniz. Bu vizyona göre bir açılım yapıldı ve başarılı da oldu. Sonra yönetim değişti Antalya ulusal sulara geri döndü. Şimdi tekrar uluslararası vizyona geri mi dönülüyor?
- Biz Antalya'nın güçlü bir uluslararası festival olmasını istemiştik. Kaliteli de bir festival düzenliyorduk. Hatırlayın Mickey Rourke, Helen Mirren, Kevin Spacey, Adrien Brody, Peter O'Toole, Faye Dunaway, Woody Harrelson gibi yıldızlar geldi bu festivale. 2008'de Oscar'lı beş yıldız gelmişti. O zamanlar yabancı yayınlarda Antalya Film Festivali'nin yıldızının nasıl parladığını okuyordum. Seçimlerden sonra yeni başkan farklı bir festival düzenledi. Ciddi bir prestij kaybı oldu festivalde. Biz şimdi o prestiji yeniden kazandırmak istiyoruz.
- Antalya herkes tarafından çok sahiplenen bir festival. Değişikliklere karşı bir direnç her zaman vardır. Antalya'da neden birtakım değişiklikler yapmak bu kadar zor?
- Antalya, sosyal yaşam kalitesi güçlü bir kent. Sanata halkımızın ilgisi çok yüksek. Attığımız adımlar herkes tarafından dikkatle takip ediliyor. Aslında bu tartışmalar üzüm yemek adına yapılınca ben memnun oluyorum. Ama bağcıyı dövmek adına yapılınca o zaman üzülüyorum. Bir de değişime adapte olmak zordur. İnsanların değişikliklere uyum sağlaması için belli bir zamanın geçmesi gerekir. O geçecek zaman esnasında da birtakım eleştiriler olur. Ben bunlara alışkınım açıkçası. Biz zaten reformist bir partiyiz. Ki bu reformlar da en önemli enerji kaynağımızdır.
- Bu yıl Antalya Film Festivali'nde köklü değişiklere gidiliyor. İsmi dahil kimi değişikliler yapılıyor. Bu değişiklilere neden ihtiyaç duydunuz?
- Zamanın koşullarına festivali uydurmak zorundayız. Bunun için festivalin adından Altın Portakal'ı çıkardık. Çünkü dünyada ödül isminin festivalin adının içinde geçtiği bir ya da iki festival var. Onlar da ulusal festival. Avrupa'daysa hiç yok. Genelde festivaller düzenlenen şehirlerin isimleriyle anılır. Zaten dünyadaki sinema çevreleri ismimiz yüzünden bizi yadırgıyordu. Sonuç olarak Altın Portakal'ı festivalin adından çıkardık. Böylece dünyadaki festivaller gibi biz de Uluslararası Antalya Film Festivali olarak şehrin adıyla anılan bir festival olacağız. Ama Altın Portakal ödülü elbette tüm saygınlığı ile devam edecek.
- Festivaldeki değişikliklerden biri de belgesel ve kısa film yarışmasının kaldırılması. Yarışmanın geçen yıl ki 'sansür tartışmaları' nedeniyle kaldırıldığı iddia ediliyor. Nedir yarışmanın kaldırılmasının gerçek sebebi?
- Bu iddia doğru değil. Açıkçası bu konuda biz, kısa filmlerin ve belgesellerin daha fazla izlenmesi için böyle bir değişikliğe gittik. Çünkü festivalde kısa film ve belgesellerin izlenme oranı düşük. Festivalde kısa filmleri uzun metraj filmlerin önüne koyuyoruz. Böylelikle daha fazla insan izleyecek kısa filmleri. Belgesel filmlerin de daha görünür olması için uğraşıyoruz. Mesela ulusal ve uluslararası yarışmalarda yer almalarının önünü açtık. Yarışmayan belgeseller, Yarışma Dışı Ulusal Belgesel seçkisi programında yer alacak. Ayrıca belgesel filmleri yapım aşamasında desteklemek için Antalya Film Forum içerisinde Belgesel Pitching Platformu kurduk. Burada iki belgesel projesine toplamda 60 bin TL ödül verilecek. Belgesel ve kısa filmlere verilen ödül paralarının toplamını da yine bu filmlere gösterim parası olarak dağıtacağız. Ve tabii yine seyir gücünü artırmak adına bir de izleyici ödülleri koyduk.
Ara dönemde her şey sıfırlandı
- Mustafa Akaydın döneminde sizin festival ile ilgili açılımlarınızın hepsi yok sayıldı. O zaman neler düşündünüz ?
- Siz festivali prestijli hale getiriyorsunuz. Birtakım açılımlar yapıyorsunuz. Sonra tüm bu emek ve çaba bir tuvalet kağıdı gibi buruşturulup atılıyor. Bu üzücü bir şey. Atmış olduğumuz adımlar devam etseydi memnun olur, emeği geçenlere de teşekkür ederdim. Ama bu fırsat olamadı. Beş senelik emek sıfırlandı. Şimdi sıfır noktasından başlamak durumuyla karşılaştık. Antalya'nın zaman kaybına tahammülü yok. Dünya ligindeyiz diyoruz ama bir bakıyorsunuz bir ara dönemde yaptıklarınız sıfırlanmış.
- Bu sıfırlanma dediğiniz olay Antalya'nın biraz da kaderi. Her belediye başkanı döneminde farklı bir festival gerçekleşiyor. Siz festivalin kurumsallaşması için ne yapmayı planlıyorsunuz?
- Evet bu festivalin kurumsallaşması gerekiyor. Tabii belediye çatısı altında kurumsallaşmasından bahsediyoruz. Festival kendi gelirleriyle yapılabilir hale gelirse o zaman bu tür sorunların olacağını sanmıyorum. Geçen yıl festivalin bütçesinin yarısını sponsorluklardan karşıladık. Zaten dünyadaki önemli festivaller sponsorlar tarafından finanse ediliyor. Biz Antalya Film Festivali'nin sponsorluk dahil kendi gelir kalemlerini yaratır hale getirirsek, festival kendi ayakları üzerinde durur ve kurumsallaşma da gerçekleşmiş olur. Sponsor bulmak kolay mı derseniz, siz kaliteli bir film festivali yaparsanız bu festivale kaliteli sponsorları bulmak hiç de zor değil.
Festivalin sanatsal tarafına müdahil olmuyorum
- Yıllar önce konuştuğumuzda festival düzenlemek sinemacıların işi demiştiniz. Şimdi de böyle bir durum var. Siz kararlarda ne kadar etkilisiniz?
- Festivalin sanatsal tarafına hiç müdahil olmuyorum. Benim sinemayla ilişkim sinemasever olarak tanımlanabilir. İyi bir sinemaseverim, iki haftada bir eşimle sinemaya giderim. Ancak ben iyi bir sinemaseverim diyerek, iyi bir festival organizatörü olacağımı düşünüp böyle bir adım atarsam yanlış yapmış olurum. Festival sanatsal bir etkinlik, sanatın aktörlerinin bu iş düzenlenirken söz sahibi olması gerekir. İlk dönemimde de böyle davrandım şimdi de tutumum aynı. Yeni dönemde aynı zamanda bir sinema yapımcısı olan Elif Hanım (Dağdeviren) ve sinema konusunda etkin olan ekibiyle çalışıyoruz. Onlar sanatsal etkinlikleri güzel bir şekilde hayata geçiriyor.
Altın Portakal ödülünü parayla ölçülür olmaktan çıkarmak istiyoruz
- Bu yıl en iyi filme verilen yüksek miktardaki para ödülü de indiriliyor. Neden böyle bir değişiklik yapıldı?
- Dünyanın hiçbir yerinde film festivallerinde ödül alan filmlere büyük para ödülleri verilmiyor. Biz de Cannes gibi Venedik gibi önemli bir festival olmak istiyorsak onlar gibi olmamız gerekiyor. Festivallerde önemli olan para ödülü değil ödülün kendisidir. Biz ödülü parayla ölçülebilir olmaktan çıkartacağız.
- Lakin para ödülleri sizin ilk döneminizde artırılmıştı...
- Evet, doğru. O yıllarda ödül miktarının artırılmasını ben önermiştim. Çünkü ilk dönemimde festivali düzenlerken, yarışacak film bulamıyorduk. Sinema sektörü yılda 8-10 film çekebiliyordu. O zaman biz de güçlü bir para ödülü verelim ki en azından o ödülü alan sinemacı, bir sonraki filmini rahat çeksin dedik. Ama bugün Türk sinemasının üretim sorunu yok. Yılda 100'den fazla film çekiliyor. Şimdilik para ödüllerini minimize ettik. İnşallah bir süre sonra para ödüllerini tamamen kaldıracağız.
- Geçen yılki 'sansür tartışmaları' sizi ne kadar etkiledi?
- Üzüldüm. Çünkü hak etmediğiniz birtakım spekülatif yaklaşımlara maruz kaldığımızı düşünüyorum. Belgesel Yarışması'nın ön jürisi filmlerin hukukçular tarafından izlenmesini istiyor, hukukçular izleyince iki filmle ilgili bir pornografik içerik, bir de küfürlü hakaret uyarısı yapıyor. Biz de filmleri ücretsiz gösterimden biletli yarışma programına alalım diyoruz. Olaylar da bunun üzerine gelişti. Sanatsal bir etkinliğe siyaseti sokma çabası vardı. Ben hep söylüyorum, sanat siyasetin üzerindedir. Siyaseti sanatın içine sokmaya çalışınca kimi yanlışların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Ben bir belediye başkanı olarak festivalin sanatsal düzenlemeleri konusunda kendimi tamamen dışarıda tutuyorken benim siyasi kimliğim vesilesiyle festivali siyasi tartışmaların içine sokmak, her şeyden önce sanatta büyük saygısızlık.
Erteleme kararımız isabetli oldu
- Festival, seçim ve G-20 zirvesi nedeniyle ertelendi. Bu erteleme kararı isabetli oldu mu sizce?
- Birkaç gün önce Adana'da belediye başkanıyla görüştüm. Orada bir festival icra edildi ama bu bildiğimiz türden bir festival gibi olmadı. Gösterimler yapıldı ama ödülleri bile basın toplantısıyla açıkladılar. Açılış ve kapanış töreni de olmadı. Açıkçası tören yapmazsanız o festival festival gibi olmaz. Bu yüzden erteleme kararımızın doğru olduğu görüldü. Düzenleseydik G-20 öncesine gelecekti festival. Böylesine yüksek güvenlik önlemlerin alındığı bir ortamda festival düzenlediğiniz zaman etkinliklere halkın katılımı konusunda ciddi sıkıntılar olabilirdi. Ayrıca seçim öncesinde yapılacaktı ve emin olun seçimlerin gölgesinde kalacaktı.
Şık gelin lütfen
- Yaptığınız kılık kıyafet açıklaması tartışmalara neden oldu.
- Açılış ve kapanış törenlerinde bu kadar insan günlerce, gecelerce kusursuz bir görsel ziyafet için çalışırken, konuklarımızdan da bir tek şey rica ediyoruz. O geceye bizzat gelenlerden ekran başındaki konuklarımıza karşı duyduğumuz saygının karşılığında, bir-iki saatliğine aynı şıklıkta gelmeleri ki, o kadar özenle çalıştığımız görsel bütünlükte hep beraber buluşmuş olalım.