Dr. HASAN İNSEL
Uzun yaşamak için sevin, sevilin ve bol bol kahkaha atın
Avrupa Önleyici Tıp ve Anti- aging Derneği Kurucu Üyesi Dr. Hasan İnsel insan ömrünün 120'ye çıktığına değiniyor ve uzun ve sağlıklı bir yaşam için "Ne yerseniz yiyin, sadece kilolu olmayın, bol bol kahkaha atın ve mutlu olun" tavsiyesinde bulunuyor. Botoks gibi anti-aging yöntemlerinin de etkili olduğunu söyleyen İnsal "100 yaşında sörf yapan, araba yarışına katılanlar var" diyor. Kendisi de araba yarışlarına katılıyor.
- İnsan ömrü uzuyor... Bunun temel nedeni nedir?
- Günümüzde modern tıbbın getirdiği faydalarla modern yaşamın getirdiği kötülüklerin savaşmasına şahit oluyoruz. Televizyonların kumandası var, sokaklarda oynamıyoruz, hareket alanımız kısıtlı. Eskiden havuzlara asit atardık şimdi yağan yağmurdaki asitten ötürü alkali atıyoruz. Ama diğer taraftan tıbbi yeniliklerle teraziyi öbür tarafa çekiyoruz. Erken teşhis konuluyor, check-up çok önemli. Yanına bir de kaliteli yaşam eklenince insan ömrünün uzaması kaçınılmaz oluyor. Biz 2000'li yılların başından itibaren insan ömrünün 120 olduğunu söylüyoruz.
- Peki ama herkes aynı şekilde yaşlanmıyor. Nedir aradaki bu farkın nedeni?
- Çünkü bazıları yaşlanırken diğerleri ihtiyarlıyor. Siz oturup "Ben yaşlanıyorum" derseniz, çevreyle kontağınızı keserseniz, dostlarınızı aramayı bırakıp izole hayat yaşarsanız ihtiyarlarsınız. Sosyal hayat çok önemli.
- O halde mutlu olmak iyi yaş almanın sırı diyebilir miyiz?
- En önemli şey mutlu olmak... 100 yaşını geçen kişilerin hayatları araştırıldığında tek bir müşterek nokta çıkıyor. O da hepsinin mutlu sosyal ya da aile hayatları olması. Mutlu olan, etrafını seven, sevilen, gülen kişiler 100 yaşını geçiyor.
-Beslenmenin sağlıklı yaşlanmada ve uzun yaşamada etkisi yok mu?
- Etkisi var ama mucize de beklemeyin. Suratı asık, sağla solla kavga eden insanlar 100 yaşını pek göremeyeceği gibi kilolu insanlar da göremez. Domates çiğ yerine ızgara ya da ketçap olarak tüketildiğinde prostat kanserinden koruyor. Mangalı yanlış yaparsak kanserojen etki yapıyor. Et kara olmayacak ama içi 70 derece pişecek gibi kurallar var. Ama bunlara uyacağız derken hayat kayıyor.
ÖMÜR HESABI
- Sizin bir de ömür hesabınız var. Bundan bahseder misiniz?
- Gelin hep beraber şöyle bir yaşam hayal edelim. Bizim bir ömür hesabımız olsun. Yaptığımız iyi şeyler ömür hesabımıza artı, zararlı şeyler eksi diye işlensin. Bir banka hesabı gibi, ömür hesabı. Sabah kalktık şöyle bir aynaya gülümseyerek baktık, kendi kendimize sen harikasın mı dedik, kazandık üç dakika. Eşimizle küçük bir kahvaltı münakaşası ve gitti yedi dakika ömür, stres önemli. Kahvaltıda şöyle bir sucuklu yumurta, biliyoruz ki hesabımızdan 22 dakika götürecek. Listesi var bütün iyilerin ve kötülerin, dakika dakika yazılı. "Hadi canım boş ver" deyip belki de yedik o sucuklu yumurtayı, sonra da 45 dakika tempolu yürüyüş bize getirdi artı 20 dakika ömür. Eksi 4'deyiz sabah sabah. En azından bu hesabı yapan, banka hesabını inceden inceye kontrol eden gibi, eninde sonunda duruma hakim olacaktır. Ama bir de hiç hesabına bakmayan, hesapsızca para harcayanlar var ya. İşte böyle biriysek harcıyoruz ömür hesabından dakikaları, hiç farkında olmadan.
Dr. Alptekin Peker (82)
Sigarayı erken bırakmış olmak isterdim
Dr. Alptekin Peker 82 yaşında ve Maçka'da kurduğu tıp merkezinde part time çalışmaya devam ediyor. Kalan zamanını klasik müzik dinleyerek, haftada en az bir gün briç oynayarak ve bolca macera romanı okuyarak geçiriyor. "Pilav tereyağsız olursa yemem" diyen Peker gazetelerden nasıl beslenmemiz gerektiğini söyleyenlerle hemfikir olmadığının altını çiziyor. Aile müessesine çok önem veren Peker üç kızı ve 55 yıllık eşi ile mutlu bir hayat yaşadığını gururla söylüyor.
- İş hayatında ne kadar aktifsiniz?
- Halen kurduğum müessesede part time olarak 09.00-13.00 arası çalışıyorum. Eski hastalarımın takibini yapıyorum.
- İşten sonra neler yapıyorsunuz?
- Günün geri kalan bölümünü çoğunlukla okuyarak geçiriyorum. Haftada en az bir kez turnuva briç oynuyorum. Hobilerim arasında klasik müzik dinlemek en fazla vaktimi alan aktivitedir. Öğleden sonraları yeni emekli olan ortanca kızımla birlikte vakit geçiriyorum. O bana sevdiğim dizileri ve filmleri getiriyor ve evde birlikte seyrediyoruz. Macera romanlarını çok seviyorum ve bolca okuyorum.
- Genleriniz nasıl?
- Ailede uzun yaşayanlar çoğunlukta. Örneğin annemi 102 yaşında kaybettim. Dedem ve her iki büyük ninem öldüklerinde 100 yaşını aşmışlardı.
- Klasik müzikten hoşlanıyorsunuz peki konserlere gidiyor musunuz?
- Evet genelde gidiyorum. Eskiden ailece çok sık tiyatroya giderdik, son zamanlarda buna da fırsat bulamıyorum. Bu konuda epey üzülüyorum.
- Beslenmenize dikkat eder misiniz?
- Son altı ayda 6.5 kilo verdim. Bunu nasıl mı sağladım? Sofradan aç kalkarak. Daha da yiyebileceğim durumlarda sofradan kalkarak bu sorunu aştım. Özetle tek yol sofradan aç kalkmak. Onun dışında Trabzonlu olduğum için tereyağından hiçbir zaman vazgeçmedim. Pilav tereyağsızsa yemem. Ama kimseye de böyle yapın demiyorum.
- "İki adet badem, üç adet kayısı yerim" gibi rutinleriniz yok mu?
- Bol meyve yerim o kadar. Ben hekim olarak gazetelerde ve televizyonlarda bu tarz önerilerin yayınını doğru bulmuyorum. Konu çok ciddidir ve bilimsel araştırmaların sonucu olmalıdır. Piyasa koşullarına yönelik menfaat kaygısı taşımamalıdır ve kişinin kişisel çalışmaları yalnızca magazin bilgilerine dayanmamalıdır.
- Gençliğinize dönerseniz 18 yaşındaki size ne tavsiyelerde bulunurdunuz?
- 19 yaşında sigaraya başladım. Kesinlikle başlamazdım. 78 yaşına kadar günde iki paket olarak da devam ettim. 78 yaşımda bir kalp ameliyatı geçirdim ve bir daha da içmedim. "Ben tiryakiyim, bırakamıyorum" diyenler gelip beni görsünler derim. Ayrıca boşa vakit geçirmesinler. Çokça okusunlar. Hayal kursunlar.
- Sigarayı bıraktıktan sonra hayatınızda neler değişti?
- Sigarayı bıraktıktan sonra sigaranın bende oluşturduğu rahatsızlıklar kaybolmadı. Ama ilerlemedi de. Eğer 30 yaşında veya daha erken bıraksaydım veya hiç içmeseydim akciğer sorunlarım olmayacaktı, kalp sorunlarım olmayacaktı. Akciğer kanserine yakalanma riskim çok daha azalacaktı. Erken yaşta bırakabiliyorsan, sigaraya bağlı kanser riski büyük ölçüde ortadan kalkar.
Nadide Alantar (83)
Her sabah yoga yapıyorum
Nadide Alantar'a her an Teşvikiye'de yürüken rastlayabilirsiniz. Nişantaşı'nın keyfini süren ve komşuluğa önem veren Alantar için çiçekleri ve sokak hayvanlarının da ayrı bir yeri var.
- Gününüz nasıl başlıyor?
- Sabah uyanır uyanmaz radyomu açarak haberleri dinliyorum ve ilaçlarımı içiyorum. Hemen sonrasında zencefil suyumu ve kahvaltımı hazırlayarak egzersizlerimi yapıyorum. Aile apartmanında oturduğumuz için kızlarım ve torunlarımla kahvaltı yapmak en büyük zevkim. Onlarla geçirdiğim saatler, anlattıkları hikayeler, yaşadıkları, gençlikleri bana enerji veriyor. Alışverişim için dışarı çıkıyorum. Mahallede sohbet ediyorum ve mutfağa giriyorum. En önemli zevkim sevdiklerime yemek yapmak. Ufak ev işleri dışında her gün gazetemi okuyorum. Bulmaca çözerek kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Yeni olan bir şey öğrenmek beni çok heyecanlandırıyor. Bana kalsa şimdiden sonra üniversite okuyabilirim.
- Spor ve egzersiz yapıyor musunuz?
- 10 sene önce geçirdiğim meme kanseri nedeniyle, iki memem de alındı. Bunun için mutlaka her sabah yoga hareketlerine benzer egzersizler yapıyorum.
- Haftada kaç kere kuaföre gidiyorsunuz?
- Saçlarım uzadıkça kestirmeye gidiyorum onun dışında kendimi iyi hissetmek istediğim zamanlar kuaföre uğruyorum. Ama genel olarak saçımı kendim sarıyorum.
- Etkinlik ve konserlere gidiyor musunuz?
- Teşvikiye'de 'mahalle evi' tarzında yardımlaşma ve dayanışma derneğimiz var. Adı "Komşu Kapısı", burada ayda bir kere kent hikayeleri gecesi düzenleniyor. Eski ve yeni mahalleliler orada buluşarak birbirimize hikayelerimizi, yaşadığımız yerleri, kaybolan tarihi eski değerlerimizi korumak için anlatıyoruz. Düzenli olarak bu derneği takip ediyorum. Tüm söyleşilere ve toplantılara gidiyorum. Hatta eski Nişantaşılı olduğum için bana da konuşma yaptırıyorlar.
Ziya Ünsal (78)
Tıraş olmadan sokağa çıkmam
Ziya Ünsal, 1938'de Antalya Akseki'nin Gödene köyünde doğmuş. Dört kardeşi, bir ablası var ve hepsi hayatta. 80'li yaşlara göz kırptığı bugünlerde kanseri atlatmış yoluna devam ediyor. Yaşamın sonuna dair hep şunu söylüyor "90'nından sonra çektirmeden, çaktırmadan..." Gülüyor ve ekliyor "Maç 90 dakika ama hakem hep uzatma veriyor."
- Günlük rutininizden bahseder misiniz?
- Her gün 23.00-23.30 gibi yatar, sabah 07.00 gibi kalkarım. Güne güzel bir kahvaltıyla ve gazeteleri okumakla başlıyorum. Avukatlığı bıraktığımdan beri zamanımın büyük bir bölümünü sokaktaki hayvanların bakımıyla geçiriyorum. Her gün onların yemeklerinin hazırlanması ve dağıtılması gerekiyor. İzmir yaşaması keyifli ve rahat bir yer. Neredeyse hiç araba kullanmıyorum ve bisikletle her yere gidip geliyorum. Buna kedi ve köpeklerin mamalarının dağıtımı, ev için yaptığım alışverişler de dahil... Günde iki öğün besleniyorum, öğlen sütlü kahve (pastorize kullanmıyoruz) içiyorum sadece...
- Hobileriniz var mı?
- Okumak vazgeçilmezlerim arasında. Ayda en az üç, dört kitap okurum. Peşi sıra gelen bir okuma listem var, o kitaptan o kitaba devam ediyor. Hayvan hikayeleri, seyahatnameler, siyasi ve tarihi araştırma kitapları ve tabii ki romanlar. Okumayı ve okuduğumu paylaşmayı seviyorum. Hava ve şartlar müsaitse her yere yürümeyi ve bisikletle gitmeyi seviyorum. Karşıyaka sahili bunun için çok müsait. Eşimle birlikte uzun zamandır seyahat ediyoruz; Finlandiya'dan, Rusya'ya, İran'dan Çek Cumhuriyeti'ne kadar pek çok yere gittik, gidiyoruz da... Ama prensip olarak ABD ve Arap ülkelerine sıcak bakmıyorum. Seyahatlerimizin tarihi ve kültürel lokasyonlara olmasını tercih ediyorum, müze gezerken kendimi unutuyorum denebilir. Bu, evimizde birlikte yaşamayı sevdiğimiz sanat eseri ve antika objeleri de açıklıyor sanırım. Guguklu duvar saatleri, Kütahya çinileri, İran halıları ve çok sayıda resim ve antika parçadan oluşan bir koleksiyona sahibiz.
- Nasıl besleniyorsunuz?
- Eskiden daha çok et ağırlıklı beslenirdim ama hayvanlarla kurduğum bağın da bir etkisi olacak ki şimdi daha çok sebze yemekleri ilgimi çekiyor. Bizim evde neredeyse her şey tereyağlı pişer ve tabii zeytinyağı kullanılır. Bu arada en büyük şansımız hâlâ yerel üreticiden ürün alabiliyor olmamız. Yediğimiz domatesin hâlâ tadı var. Sabah kahvaltılarında zeytin, yumurta, tereyağı, tahin, bal, pekmez mutlaka olsun isterim. Çökelek en sevdiğim peynir diyebilirim, Çingen salatası çok severim. Evde mayalanmış yoğurt hep soframızdadır. Her öğünümde çorba olmasını isterim. Yediğim ürünün en iyisi nerede üretiliyorsa oradan almak için kilometrelerce gitmek beni üzmez. Eskiden sade Türk kahvesi çok içerdim, hatta duble olsun derdim. Kanser sürecinde doktorum azaltmamı söyledi. Alkol hayatımın her aşamasında yok denecek kadar azdı. Sigarayı da sadece gençken içtim, 40 yıldır içmiyorum. Şimdi içenleri gördükçe çok üzülüyorum.
- Formunuza dikkat ediyorsunuz anlaşılan.
- Hayatımda hiç diyet yapmadım ve hiç kilo problemim olmadı. Erkeğin göbeğinin burnunu geçmemesi gerektiğini düşünürüm hep!
- Giyim tarzınız da oldukça şık.
- İş hayatım boyunca, takım elbiseyi tercih ettim ve hep kravat kullandım. Şimdi daha çok kot pantolon giyiyorum. Yakalı tişörtler ve gömlek tabii ki. Sakal tıraşı olmadan sokağa çıkmam, gençlerin kirli sakal bırakmasını da zevksiz ve nezaketsiz buluyorum. Bir kadını öperken sakallar batar yahu...
Ülker Cömert (84)
Kahvaltıda bile rujumu eksik etmem
Ülker Cömert 84 yaşında. Eski boksör ve Avrupa ve Dünya Boks Birliği Yönetim Kurulu Üyesi olan, Türkiye Boks Federasyonu Başkanı Ahmet Cömert'in eşi. Nairobi'den Fas'a dünyanın birçok yerini gezmiş. İki evladı ve üç torunu var. Üç sene önce İz Bıraktım isimli bir şiir kitabı çıkardı. Yemek yapmayı ve yedirmeyi seven Ülker Cömert'in sanat eserini andıran sofraları ve davetleri pek meşhur. "Neyse ki yemeyi değil yedirmeyi seviyorum" diyen Cömert'in hiç kilo problemi olmamış. Her daim rujunu süren Cömert "Bakım da yaşama bağlılığın bir göstergesi" diyor.
- Bu kadar güzel olmayı nasıl başarıyorsunuz?
- Teşekkür ederim teveccühünüz. Bu yaşta iltifat aldığım için ne mutlu bana. Seneler çok çabuk geçiyor, kırışıklıklarımı yaşanmış yıllarımın güzel hatıraları olarak görüyorum ve onlarla barışığım. Eski yıllarda yediğim meyvelerin kabuklarını yüzüme sürmek gibi bir alışkanlığım oluştu. Cildimi dışarıdan da besliyor. Belki bunun faydası oluyordur.
- Her zaman makyajlı ve böyle bakımlı mısınız?
- Makyajımı hiç eksik etmedim. Sabah kahvaltısında dahi rujumu sürerim. Bakımlı olmanın hayata karşı bir bağlılık göstergesi olduğunu düşünüyorum. Yerine göre giyinmeye ve makyaj yapmaya önem veririm ama bunun yanı sıra cilt temizliğimi de hiç ihmal etmem. Gündüz ve gece kremleri kullanırım. Ağız bakımına, hijyene, diş kontrollerine çok önem veririm. Diş ipi kullanırım, bu yaşta bile sağlıklı olmalarının nedeni bakım yapmam. Ama artık eskiden bakıma ayırdığım zamanı sağlığıma ayırıyorum. Öğünlerimi atlamıyorum, yediklerimin taze olmasına dikkat ediyorum.
- Sosyal hayatınız nasıl?
- Yaşıtlarımda rahatsızlıklar oluyor. Genelde dizlerinde sorun oluyor, yürümekte zorluk çekiyorlar. Eskisi gibi haftalık toplantılarımız olamıyor. Şairin dediği gibi "Gittikçe artıyor yalnızlığımız" ama bana o yalnızlığı hissettirmeyen, gurur duyduğum, sevgi, saygı gösteren iki evlada ve torunlara sahibim. "Vitamin kullanıyor musun?" diye soruyorlar. Onlarla geçen zaman benim vitaminim.
- Spor yapıyor musunuz?
- Günlük gazeteleri okuyorum, yazları Burgazada'dayım. Her gün yarım saat yüzüyorum. Akşam üzerleri Kalpazankaya'ya yürüyüşler yapıyorum. Tam bir Burgazada aşığıyım. Denizi çok seviyorum. Deniz manzaralı evlerde oturduğum için şanslıyım. Akşamüzeri de Bebek'te yürüyüşler yapıyorum.
- Doğum günlerinizde neler yaparsınız?
- Doğum günlerimde rahmetli eşim çok hoş sürprizler yapardı. Şimdilerde bunu çocuklarım devam ettiriyor. Bazen dışarıda müzikli yemeklere çıkıyoruz. Sonrasında zaman zaman konsere gidiyoruz. Konserlere gitmeyi, sergi gezmeyi, sanatsal faaliyetlerde bulunmayı çok seviyorum. İnsanın bir amacı olursa güzel ve sağlıklı yaşadığına inanıyorum.