ÖMER ÜRÜNDÜL: Fenerbahçe istediğini yaptı
Fenerbahçe daha oyuna ısınmadan defansın önde yakalandığı bir pozisyonda çok erken skor dezavantajına düştü. Bu golden sonra Fenerbahçe mecburen eforlu futbola yöneldi. Etkili bir takım presi ve yüksek tempoyla rakibini tam saha baskı altına aldı. Bursaspor'da defans bloğunun önemli iki ismi Basser ve Serdar Aziz'in ikisinin birden olmayışı, yeni kurulan bu blokta başta Şener olmak üzere uyum ve yerleşme yanlışları sergilemeleri Fenerbahçe'nin baskısına avantaj ekledi. Önce Emre'nin güzel şutuyla skora denge geldi, ardından da çok net iki pozisyon kaçtı. Emre'nin sakatlanıp çıkması ve de aşırı temponun düşüş göstermesi yüzünden devrenin son 15 dakikasında Bursaspor pas trafiğiyle kontrolü ele aldı.
MEİRELES ÇOK BAŞARILIYDI
İkinci devreye Fenerbahçe yine atak başladı. Erken bir gol gerekliydi. Bu gol beklenenden de çabuk gelince oyun düzeni olarak avantajı ele geçirdiler. Çünkü kalan sürede takımın yapısına uygun kontrol futbolu sergilenecekti. Ayağa paslarla tempoyu ayarlamak ve de rakip ataklarda alan daraltan savunma kurgusu uygulamak. Bu şekilde de aynı zamanda aktif dinlenmeyi de sağlamak. Bursaspor'un oyunu karşı alana yıkması, hücum etmesi Fenerbahçe'nin takım savunmasına sıkıntı yaratmadı. Çünkü ilerde son adam olan Sestak dar alanın santrforu değildi. İstediği gibi oyunu yönlendiren Fenerbahçe Kuyt'un golüyle rahatladı. Sow ile de farka gitti. Ve de çok önemli bir 3 puana sahip oldu. Dün oyuna çok iyi başlayan ve çok iyi gol atan Emre çok erken oyundan çıkmak zorunda kaldığı için hakkında fazla yorum yapamayacağım. Meireles mücadelede ve sahanın her yerinde görünmede üst düzey başarılıydı. F.Bahçe'de tüm takım olarak da vasatın altında bir oyuncu yoktu.
DR.GÜRKAN KUBİLAY: En iyi F.Bahçe
Maçta ilk 20 dakika Emre vardı. Önce savunmadan çıkarken kaptırdığı top, Bursa'nın tek gol silahı olarak gözüken "savunma arkasına pasla" Fenerbahçe kalesine gol oldu. Fenerbahçe için bu sene 16. kez olan aslında tanıdık bir tabloydu bu; ilk golü yemek. Ama takım bozulmadı. Emre, Mehmet Topuz ve Sow'un önderliğinde tempoyu artırdı.
Emre'nin golünde rakip ekarte ediş, çalım, kaleye bilerek vuruş yani ne derseniz vardı. Herkesi mest etti bu gol.
Ama top oynamak için sağlam kasık adalesi gerekiyordu.
Emre de bu maçlık olmayınca Mehmet Topal ile değişti.
UEFA'da yarı final oynar
Yine de Fenerbahçe kanatları kullandı, verkaç yaptı, pozisyon buldu ama atamadı. Aksayan Semih'ti.
Ancak hoca Semih Şentürk'ü kaybetmemek adına 60 dakika oyunda tuttu. Bu sıralarda gelen Meireles'in golü Fener'i iyice geri yasladı.
O dakikaya kadar şut dışında pozisyonu olmayan Bursaspor özellikle Tuncay ile pozisyonlara girmeye başlayınca doğru bir hamlede Semih-Caner ile değişti.
Bu değişiklik Fenerbahçe'yi önde tutmaya başladı.
Bursaspor öne doğru çıktıkça da savunma arkasında boşluklar verdi. Önce Caner, Kuyt'a attırdı sonra da Cristian, Sow'a attırdı. Geçen hafta yazdığım gibi Fenerbahçe şu anda ligin en iyi takımı.
Ama önünde yaklaşık 70 günde oynayacağı 17-18 Avrupa, kupa ve lig maçı var.
'Bu zorluklar içinde bu kadro UEFA'da yarı final oynar, kupayı alır, ama ligde ne olur? diyorsanız vallahi onu bilemiyorum.
SELÇUK YULA: Neden olmasın
Şu bir gerçek ki Fenerbahçe iyi bir takım oldu ve şu anda ikinci devre başladığından beri kaybettiği maçlar da dahil olmak üzere ülkemizin en iyi futbol oynayan takımıdır. Düşünün perşembe günkü kadrodan 5 kişi yok. Ama orada olmayan Hasan Ali ve Meireles sahanın en iyilerinden.
Mehmet Topuz, Gökhan Gönül'ün mevkiinde elinden gelenin en iyisini yapıyor.
Üstüne üstlük mükemmel bir gol atan Emre sakatlanıp oyundan çıkıyor. Al sana bir eksik daha! Ama fark etmiyor.
F.Bahçe sistemini ezberlemiş, ne yaptığını bilen futbolculardan kurulu bir takım olmuş ki bu özelliklerin bu takımı başarıya götürmemesi mümkün değil.
Maçın yıldızı Bekir
Sow gerçekten müthiş bir adam. Son dakikada Baroni'nin harika asistliğini değerlendirip güzel oyununu golle neticelendirdi. Biraz Semih aksayan isim oldu. Onu da Aykut Kocaman, Caner ile değiştirerek, Sow'u ortaya alıp Caner'i sola çekerek doğrusunu yaptı.
Fenerbahçe'de taşlar yerlerine oturmuş. Öyle de gidecek gibi görünüyor. Bursaspor, Batalla'sıyla, Tuncay'ı ile Sestak'ı ile gerçekten iyi bir takım.
Ama Fenerbahçe daha ilk dakikada geriye düşmesine rağmen aynı Kasımpaşa maçındaki gibi farka gitmesini bildi.
Bu güzel bir özellik. Bana göre maçın yıldızı Bekir'di. Müthiş bir performans sergiledi.
Bu sene G.Saray'ın puan kaybettiği haftada Fenerbahçe ilk defa rakibine kıyak yapmadı ve nefesini ensesinde hissettirmeye başladı. 'Şampiyonluk gelir mi dersiniz', 'neden olmasın' derim.
HAKKI YALÇIN: Sona doğru hızlanmak
Futbol böyle bir şeydir. Mücadelenin ve güzelliğin peşini bırakmazsan, indiğin kuyuya bile merdiven uzatır.
Fenerbahçe'nin dün geceki yolculuğu, lig adına yeni bir başlangıç gibiydi.
Sona doğru hızlanmak ya da…
Maçın başında şok bir gol.
Ama Fenerbahçe'de güven duygusu üst düzey.
Takımda karşı koyulmaz bir tutku var ve yenilen gol de, sanki avans verilmiş bir sonuca davetiye gibi.
Emre'nin harika golü, yenilgiye itiraz eden duruşun başkaldırısı.
Takım oyunuyla, bireysel içgüdü arasındaki ortaklığın yansıması.
Emre'ye parantez açmalıyım.
Sahada bulunduğu süre içinde, gecenin parmakla gösterilen adamıydı.
Yokluğunda, Fenerbahçe'nin ofansif gücünde azalma oldu.
İlk yarım saatte maçı koparması gereken Fenerbahçe'nin ilk yarının son çeyreğinde rakibin oyun anlayışına seyirci kalması geçici oldu.
İkinci yarıdaki Fenerbahçe'nin başlangıcı mutlak galibiyetin, Meireles'in golü de, "Bizde kazanmanın çeşidi bol" diyen bir anlayışın ürünüydü.
Sonrasında farkı getiren goller ve parıltılı bir galibiyetle, lige yeni bir boyut kazandıran Fenerbahçe gerçeği.
Dün gecenin özel isimler sözlüğünde, 20 dakikalık Emre ilk sırayı alırken, Meireles, Yobo, Kuyt veVolkan'ın da isimlerinin altını çizebiliriz.
Bursaspor'un iyi bir takım olduğu gerçeğini de hesaba katarsak, Fenerbahçe galibiyetinin anlamını da büyütürüz.
Sonuç olarak…
Yanlışlarını terk etmiş bir yolculukta, Fenerbahçe büyük düşlerin kozasından çıktı.
Onların yolunu bu mücadele ve güven duygusu aydınlatacak.
Son mesaj: "Liderlik bizi çağırıyor.
Gitmesek olmaz."
GÜRCAN BİLGİÇ: Öncesi - sonrası
Emre Belözoğlu sakatlandığını söyleyip, Mehmet Topal ile değiştikten sonra (23. dakika) bugünkü durumu yaratan puan kayıplarını sahipleri kaldı sahada. Ziegler ve Webo da yoktu çünkü. Başkalaşmanın en önemli temsilcisi Emre de kulübeye yürüyünce sahada akıl koyacak oyuncu kalmadı yine.
Zaten tempo ibresinin hızla aşağıya yürümesiyle fark gözle de fark edildi. Topu birbirine atanların takımı oldu bir anda Fenerbahçe. Ama temel özellikleri duruyordu. Geriye istekli koşuyor, kalelerini savunmak için terlerini sakınmıyorlardı.
Hele Dirk Kuyt... O'nun yüreği ve emeğinin, küçük bir kısmı takımdaki birkaç oyuncuya bulaşabilse (Mesela Baroni), rakibe baskı yapmak adına taktik vermesine bile gerek kalmayacaktı Aykut Kocaman'ın...
PUAN FARKI BİR SAYILIYOR
Dağıtılan puanları geri alma zamanın geldiğini artık anlamış bir oyuncu grubu var artık. Onlara sahada nasıl dik ve ayakta duracaklarını da öğreten teknik direktör ile birlikte, mücadele etmenin kıymetini öğreten 50 bin kişilik müthiş koro...
Puan farkını "bir" sayıyorlar artık. İçerdeki Galatasaray maçının sonucu için seçenek bırakmadan. Üç kulvarda, çatır çatır oynayarak, sakatlara, cezalılara veya hakem yanlışlarına aldırmadan yürüyorlar.
Kolay iş değil bu. Hemen her maça skor dezavantajı ile başla, ümidini ve hırsını kaybetmeden, tırnaklarınla kazımaya devam et. Beğenirsiniz - beğenmezsiniz. Eleştiriler de normaldir. Ama bu oyuncuların ve Aykut Kocaman'ın hak ettiği saygıyı artık herkes göstermek zorunda. Hem her türlü mutsuzluğa ve tepkiye hazır olan taraftar grubu, hem de soyunma odasına inmek için fırsat kollayanlar.
Başarının anlamı değişiyor artık. Karşısına istikrar ve disiplin kelimelerini koyduğu kararlı adımlarla seslendirdiği bu gövde gösterisinde, Aykut Kocaman artık vizyonları da değiştirmeye başladı.
Ortada "Alex bu takıma lazımdı" diyenler kalmadı, sol bekin kim olması gerektiği konuşuluyor, sınırlı malzemelerle. Aykut Hoca, hepimize "önce takım olmanın" anlamını öğretti. Sahadakiler de bunu biliyorlar. Ya terini dürüstçe akıtırsın, ya da olmazsın.
Sonuç; tabelada yazıyor...
AHMET ÇAKAR: Hakemlik iflas etmiştir!
Gün geçmiyor ki, hakem kararları bir maçı çevirmesin. Bir maçı alıp, bir takımdan öbürüne vermesin. 50. dakikada maç 1-1. Emre çıkmış, Fenerbahçe'nin oyun dengesi bozulmuş. Takımda ofansif ve defansif olarak aksamalar var. Ama bu dakikada sahaya Tolga Özkalfa çıkıyor. Fenerbahçe'nin attığı ikinci gol kesinlikle faul değil; ama kesinlikle ofsayt. Başlığa baktığınızda "Türk hakemliği iflas etmiştir" dedim. Oysaki birçok maçta ofsayttan goller atılabiliyor. Dün gece eleştirdiğim nokta golün ofsayttan atılması değil. Yardımcı hakem, bana göre fevkalade bir uygulama yapıyor. Tolga Özkalfa golü verdiğinde o orta sahaya koşmuyor ama bayrak da kaldırmıyor. Herkes zannediyor ki yardımcı hakem Sow'un kaleci Carson'a faulünden dolayı koşmuyor. Hayır; yardımcı hakem orada fevkalade doğru bir hareket yapıyor. Özkalfa'yı "Hocam, hocam" diye uyarıyor. Yanına çağırıyor ve çok haklı olarak şunu soruyor; "Pozisyonda faul yok ama Sow kalecinin hemen önünde topa dokunmadıysa Meireles ofsayt."
"YÜRÜ SANTRAYA, GOLÜ VERDİM"
Zira Semih topu kafayla kaleye doldurduğunda aut çizgisine en yakın oyuncu Meireles. Yardımcı bunu fark ediyor. Gol olsa golü verecek. Sow ve kaleci birlikte yükseliyorlar. Sow'un topa teması olsa Meireles yine ofsayttan kurtulacak ama Semih tarafından kaleye doldurulmuş top, teknik anlamda Carson'un elinden sekip Meireles'in önüne düşüyor ve Portekizli golü yapıyor. Yardımcı hakem de bunu fark etmeyip orta sahaya koşsa şunu diyebiliriz: F.Bahçe'nin ikinci golü ofsayt, kritik bir pozisyon ve yardımcının gözünden kaçtı. Ama acı olan şu; yardımcı fark ediyor ve Tolga Özkalfa'ya "Sow topa dokunmadıysa gol ofsayt" diyor. Ama Tolga "Yürü santraya, golü verdim" diyor.
Eğer bu iş bu kadar basitse hakem ve hakem yardımcısı işbirliğine ne gerek var? O mikrofonlar ve bayraklar niye var?
Yazık, Türk hakemliği büyük bir ivmeyle dibe vuruyor.