2010-2011 sezonunda kazanılan şampiyonlukta emeğimizle, kanımızla, terimizle sahada olan; 17 maçta 16 galibiyet alan, bu maçlarda tekmeye kafa uzatan, yüreğimizi, şerefimizi ortaya koyarak oynayan bizlerdik!
UEFA'nın emeğimizi, performansımızı, terimizi yok sayan bu yola girdiğini anlamakta zorlanıyoruz.
UEFA'dan beklentimiz; UEFA'nın tüm birimleriyle, futbola dışarıdan yapılan bu müdahaleye karşı futbol ailesinin, bizlerin yanında tavır koyarak bu duruma bir son vermesi, geçen sezon Avrupa Ligi'nde yarı final oynayan bizlerin performansı, emeği ve mücadelesinden yana tavır almasıydı.
UEFA'nın, bugüne kadar benzer bir örneği bulunmayan bu cezasını "ağır, haksız ve kabul edilemez" buluyoruz.
Üzülerek söylemek isteriz ki; bu durum bizleri ve milyonlarca futbol izleyicisini UEFA'nın yargı kararlarına karşı güvensizliğe itmektedir.
Esas olan; ceza ile disiplinin sağlanması değil, cezanın adalete uygun olmasıdır.
Unutulmamalıdır ki futbolun adaletine olan inancın sarsılmasından en büyük zararı futbolun yine kendisi görecektir.
Bu cezayı, kulübümüzün yanı sıra bizlerin de profesyonel futbol faaliyetine ve mesleki kariyerine vurulmuş bir darbe olarak görüyoruz.
UEFA'nın, Türkiye'de yaşanan bu olumsuz müdahale ortamına bir son vereceğine dair inancımızı yitirmek istemiyoruz!
Telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğmadan, bu cezanın yeniden gözden geçirilmesini UEFA'dan talep ediyor; "UEFA'nın futboldan, sahadan, terden ve emekten yana tavır almasını bekliyoruz."