Farkında mısınız, Beşiktaş VAtiba gerçeğine dönüp savunmanın göbeğinde Franco'yu kullanmaya başladığı andan itibaren farklılaştı ve de vites yükseltti.
Keşke Biliç bu gerçekleri ligin ilk yarısında görmüş olsaydı.
Heba edilen onca puan bugün Kartal'ın pençesinde olabilirdi.
Zararın neresinden dönülse kârdır diyerek sonunda gerçeklerin görülmüş olmasının da önemli olduğunu belirtelim. Bilic bir daha aynı hataya düşmemeli ve savunmanın sağını-solunu kurcalamak adına VAtiba'yı bozmamalı.
Çünkü günümüz futbolunda maçların kaderi orta alanda belirleniyor ve Beşiktaş için ideal olan VAtiba'lı orta sahadır.
Bilic bazı şeyleri düzeltirken bazı yanlışlarda da ısrar ediyor.
Serdar kızarmış, takım on kişi kalınca doğal olarak yaslanmış. Bu şartlarda öne hızlı bir oyuncu almak için 70. dakikayı beklemenin anlamı yok. Hele hele orta sahayı Necip'le desteklemek için 80. dakikayı beklemenin hiçbir anlamı yok. Bu değişiklikler 46'da yapılmış olsa ne Kasımpaşa ne, o kadar rahat gelebilir ne de Beşiktaş bu kadar yaslanırdı.
İyi niyetli Kartal
İlk yarıda rakibini orta sahada bozan ve fırsat bulduğu anda iki-üç pasla gole giden bir Beşiktaş izledik. Almeida, Kasımpaşa savunmasını hırpalarken, Adem Büyük ve Babel siyah-beyazlı savunmacılar tarafından sıkı markaja tabi tutuldular.
Hal böyle olunca Kartal üç golle (Franco, Almeida, Veli; FAV) maçı "favorilerine" ekledi!
Hemen belirtelim dün gece üç puandan fazlasını kazandı Beşiktaş. Kural hatası olan maçta da iki farkı bulması yanlış hakem kararıyla önlenmişti.
Bu galibiyetle ilk maçta hak ettiğini biraz rötarlı almış oldu ve şampiyonluk yarışına katıldı. Hep söylerim niyeti hayır olanın akıbeti de hayır olur. Kartal da bu ligin en iyi niyetlilerinden, en azından bana göre bu böyle.
Fatih DOĞAN: Kartal'ın haykırışı
"Postacı kapıyı iki kez çalar" derler. Donk'un kural hatasına dönüşen kural dışı hareketi işin içine girince Beşiktaş Kasımpaşa'nın kapısını iki kez çaldı. "Tekrar edilsin-edilmesin, yetmez hükmen galip ilan edilsin" tartışmalarının iki takım futbolcularına 'er meydanı havasında' normalin üstünde ağırlık yüklediğini peşinen itiraf edelim.
Esame listeleri elimize geçtiğinde gözlerimiz bu kadar fırtınanın kopmasının sorumlusu Donk'u aradı. İzlemekten keyif aldığım Babel, Scarione ve Beşiktaş altyapısından bu yana maçlarını izlediğim Adem Büyük dün beklentilerin gerisinde kaldı. Son haftalardaki düşüşlerinin tesadüf olmadığını özellikle 43 dakika 10 kişi oynayan Beşiktaş karşısında belirgin olarak gösterdiler. Beşiktaş'a geldiği günden bu yana Veli'nin bu takım için ne kadar değerli olduğunun altını çiziyorum. Hatta bazı dostlarım bile "Biliç, Veli'ye hayran.
Listeyi yazarken önce Tolga'yı sonra Veli'yi yazıyor" sözlerime şaşırıp kaldıklarını her hatırladığımda istikrar abidesi bu futbolcuya haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Bir futbolcunun başarılı olduğunu görmek için asist yapması, gol atması gerekmiyor. Veli dün ilk golün atağını başlatmasa, o golü atmasa da Beşiktaş için çok değerli oyuncu. Sorunsuz, kaprissiz, savaşçı ve verimli... Veli'nin yanına Olcay'ı da katalım... Artık Tolga-Veli-Olcay çizgisinde Beşiktaş'ın omurgasını oluşturması gerektiğinin farkına varalım. Beşiktaş'ta izleme komitesi başkanı Fikret Demirer'in önerdiği, Önder Özen'in onay verdiği Franco'nun oynadıkça güzelleştiğinin de altını çizelim. Kasımpaşa galibiyetine ve taraftarın 3-0'ı bulduktan sonra "Haftaya bir daha oynayalım!" esprisinde bakmayalım, ancak galibiyeti "ŞAMPİYONLUK yarışında BİZ DE VARIZ" diye yapılan bir haykırış olarak algılayalım.
Metin TEKİN: Nasıl oldu anlayamadım
Futbol oynadığımız dönemde, kaybettiğimiz her maçtan sonra "Bir daha oynasak kaybetmeyiz" hissine kapılırdık. Beşiktaş'ın bu sene böyle bir şansı oldu, yani kaybettiği Kasımpaşa maçını tekrar oynadı. Bu Beşiktaş için ne kadar olumluysa Kasımpaşa için de tam o kadar olumsuz bir psikolojiydi. Oyun başlangıcında bunun hissedildiğini söylemek çok zor. Bu sene ilk defa Beşiktaş'ı tribünden izledim. Odaklandığım şey, skordan çok oyunun nasıl olduğuydu.
Dakikalar 25'i gösterdiğinde her iki takım için de tek bir gol pozisyonu, tek bir hücum girişimi yoktu. Dakikalar 44'ü gösterdiğinde maç 3-0'a gelmişti! Ben de, bana göre sahadaki oyuncular da bunun nasıl olduğunu anlamadı. Ama şu bir gerçek ki Beşiktaşlı oyuncular buldukları üç pozisyonu da gol yaptı.
Daha önceki maçların farklı hikayeleri olsa da hepimiz ikinci yarı artık bu sefer Beşiktaş'ın oyunu oraya getireceğini düşünmüyorduk. Ama tam da ikinci yarının başında Serdar'ın bitmiş gözüken bir maçta anlamsız faulü, ikinci sarı kart ve Beşiktaş 10 kişi kaldı. Oyun Kasımpaşa lehine tek kaleye döndü ama yine de gol pozisyonu anlamında hiçbir üretkenlikleri olmadı. Burada Beşiktaş mı iyi savundu, Kasımpaşa mı çok yetersizdi inanın bunu anlamak çok zordu. Beşiktaş'ın Fenerbahçe'nin puanlar kaybettiği iki haftada kazanması önemliydi. Tıpkı bir puan önündeki Galatasaray gibi. Kadrosu o kadar güçlü olmasa da ve oyunu hakkında çok önemli şeyler söyleyemesek de şampiyonluk heyecanını bundan sonraki haftalara taşıdılar.
KİM İYİ KİM KÖTÜ?
Dün akşamın kadrosunda en büyük soru işareti Ersan Gülüm ve Pedro Franco'nun merkezde nasıl bir savunma ikilisi olacağıydı. Onlar mı iyi oynadı, Babel'i en önde oynatan Kasımpaşa mı hiçbir şey yapamadı bu soru işareti. Franco nasıl bir oyuncudur demiyorum ama hala nasıl bir savunmacıdır anlayamadım. Kısacası her iki takım için 4. gol pozisyonu olmayan maçta Beşiktaş 3-0 kazandı.
Rıdvan DİLMEN: Beşiktaş "Yarışta ben de varım" dedi
Maçın tekrarı kararı alındığında "Bir şey olmaz" deniyordu. Ama kimilerine göre hesapta olmayan Beşiktaş ligin ikinci yarısında 4 maçta 10 puan alarak "Bu işte ben de varım" dedi. Kasımpaşa ofansif ve açık oynayan bir takım. İki takım da aslında maça presle başladı. Pozisyon yok, orta sahada sert geçen bir maçtı. Ama Beşiktaş'ın attığı golden sonra Kasımpaşa biraz daha risk aldı. Duran toptan ikinciyi yediler. Ama Beşiktaş'ın ne kadar istediği 3. golde belli oldu zaten. Sağ bek Serdar 70 metre koştu, ikinci direğe kesti. Ofansif oynayan Olcay vurdu rakipten sekti, savunmanın önünde oynayan defansif Veli de golü yaptı. Sağ bek ortalıyor, ofansif Olcay vuruyor, defansif orta saha Veli de golü atıyor. Beşiktaş'ın ne kadar istediğini üçüncü golde görüyoruz. Kasımpaşa 9 haftadır kazanamıyor ve çok demoralize. Bu maçı bir dönüş olarak görüyorlardı ki öyle başladılar. Ama uzun süre kazanamayan takımların gol yedikten sonra dengeleri bozulur. Ki dün akşam da öyle oldu.
TOLGA ÖZKALFA İYİ YÖNETTİ
İkinci yarıda Serdar Kurtuluş'un arkası dönük oyuncuya yaptığı faulle kırmızı görmesinden sonra Beşiktaş tamamen koruma içgüdüsüyle oynadı. Bir iki pozisyon dışında açıkçası bunda da başarılı oldular. Hiç ciddiye alınmayan Beşiktaş, ligin ilk yarısının ilk 4 haftasındaki tempoya yakın tempoyu yakalayınca ben de "Bu işte varım" dedi. Puan farkını G.Saray'la 1, F.Bahçe ile 5'e indirdi. Kendi evinde oynayamayan Beşiktaş'ın, haksız rekabet içinde bugün tekrar zirveye ortak olması Bilic'in, oyuncuların ve tabii ki yöneticilerin başarısıdır. Tolga Özkalfa da pozisyonlara çok yakın ve iyi maç yönetti.
Erman TOROĞLU: Adalet yerini buldu
Türk futbolunda bir sorun var. Ama kimse esas resmi görmek istemiyor.
Neden? Çünkü esas resmi görürseniz hedefe varamazsınız. Hedefi şaşırtmak lazım. Maç biter başkanınız konuşur, yönetici konuşur, teknik direktörünüz konuşur. Neymiş efendim penaltı verilmemiş, gol verilmemiş, korner verilmemiş.
Endirekt vuruş verilmemiş...
Aslında bir tane olay var. İnsanın gözüne batan olayı kaçırmak isterler!
İki gün önce Egemen Korkmaz, dün Serdar Kurtuluş... Ey kamuoyu, şampiyonluğa oynayan takımdaki iki defans oyuncusu bunlar. Ve bu iki futbolcu "Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü" dercesine amatörce, sorumsuzca ve kabiliyetsizce atılarak takımlarını zor duruma sokuyorlar. Ve maalesef basın ve yöneticiler bu futbolculara sahip çıkarak takımlarının altına dinamit koyuyorlar. Hakem bir an bunu görmeyebilir. Hatadır, faulü de görmeye bilir tamam. Ama onun biletini sen kesemezsin futbolcu olarak. Senin vazifen 90 dakika sahada kalmaktır. Bakınız maç yorumu yazacaktık neleri yazıyoruz? Maç yorumunu hep yazarız ama bu tip futbolculara hep mahkum olursanız yarın çok daha fazla ve sert maç yorumu yazarsınız. Beşiktaş 11'e 11 oynarken çok rahat goller buldu. Çünkü Beşiktaş'ta bütün futbolcular koşuyorlardı. Biliç doğru karar vermiş.
Fernandes zaten yürüyordu. Yanına oturtturmuş hiç olmazsa çocuğu dinlendiriyor. Yalnız şunu çok net bir şekilde söyleyeyim: Serdar Kurtuluş bu takımın oyuncusu değil. Çok yönden de! Bu maç çok yönlü irdelenmeli. İlk oynanan maçta kesinlikle kural hatası vardı. MHK, hakem ve yardımcıları bunu ört bas ettiler. Federasyon maçın tekrarına karar verdi, Tahkim de onayladı. Burada TFF'nin adaleti ve mantığı doğru. MHK'ninki yanlış. Tahkim'in adaleti doğru kararının tekniği yanlış. Sonunda da netice 3-0. Bence adalet yerini buldu.
Türkiye'de böyle işlere bir tek kelime ile cevap verirler: "Yersen" Ben de bunu daha uzatarak söylüyorum zaman zaman; "Biz de yersen Almanya'da bunun bir örneği var yersenkirşen!
Doğrusunu siz bulursunuz herhalde Gelsenkirchen diye.