Devamlı Roberto Mancini üstünden yargılanıyor Galatasaray. İtalyan teknik adamın giydiği ayakkabıdan, kulübede oturmasına, oyuncularına gönderdiği taktik kağıtlara kadar her ayrıntısı göze batıyor artık. Çünkü tabelada "galip" yazmıyor. Sadece dünkü maç özelinde değil, öncekilere de baktığınızda, bir takımın maçı rahat kazanması için daha kaç pozisyona girmesi gerek diye sorulmalı. Her türlü çeşitlemede gol kaçırdı Galatasaray forvetleri... Boş kaleye bile atamadıkları oldu. Bir teknik adamın görevi rakibe az pozisyon verip, kendi takımını daha fazlasına sokmaksa eğer, Roberto Mancini görevini fazlasıyla yapıyor. Hedeflerini birer birer tüketen bir takım var aslında sahada. Yani; "Hoca mı çıksın oynasın" klişesi var karşımızda.
Finale bir maç kaldı. Galatasaray'ın deplasman tablosu ve performansı da ortada. Bu skor, avantajı Bursaspor'un cebine yerleştirdi. Galatasaray'ı çok zor bir maç bekliyor orada.
Metin TEKİN: Çok zor günler
Şampiyonlar Ligi'ne veda, ligde kaybedilen puanlar, giderek şampiyonluk hedefinden uzaklaşma, kupa maçında dün akşam alınan skor ve daha da önemlisi oynanan oyun... Yani Galatasaray'da çözülmeler... Gerçekten zor günler geçiriyor Galatasaray...
Kadro yapısı, oyuncu seçimleri vs. ama gerçekten bir türlü olmuyor. 'Kadrom bu kadar geniş' derken, Ceyhun ile Burdisso ile fark yaratmaya çalışmak mümkün değil! Galatasaray'ın artık problemi saha içinden dışarıya doğru yayılmaya başladı. Camia olarak, kulüp olarak kafayı toparlayıp gerçekçi iki hedefe, lig ikinciliğine ve kupaya kilitlenip Avrupa'ya uzanmak... Galatasaray'ın önündeki yol bu gözüküyor. Ancak böylesi bir havayla bunları yapması zor görünüyor sarı-kırmızılı takımın... Belki de en önemlisi Roberto Mancini'nin Galatasaray'a bakışı... Son iki yılın şampiyonu Galatasaray'ı bunca sportif yatırıma rağmen gerçekten çok zor günler bekliyor.
Levent TÜZEMEN: Aile parçalandı
Bursaspor maçında Mancini ile futbolcular arasındaki saygı ve sevgi elektriğinin koptuğu resmen belgelendi. Başkan Ünal Aysal, göreve geldiğinde şöyle demişti: "Biz başarıya odaklanmamış oyunculara Galatasaray'ın istikbalini bağlayamayız". Bu söz sadece oyuncular için değil, Mancini için de geçerlidir. Şampiyon olmuş bir kadro üzerinde sürekli oynayarak tüm oyuncuların akıl yolunu, ritmini, birlikteliğini ve alışkanlıklarını bozan Mancini, kupadaki Bursa maçından sonra " Bu benim hatam, sorumluluğu alıyorum" diyerek kurtulamaz. G.Saray'ın bu duruma gelmesi İtalyan hocanın marifetidir. Kenardan sinirlenmek ve öfkelenmek, bir takımı adam etmez. Hocanın marifeti, oyuna doğru zamanda doğru olarak müdahale etmektir. Her maça farklı 11'lerle çıkan Mancini'nin Bursa maçındaki sürprizi Başkan Aysal'ın " Aldığıma pişman oldum" dediği Arjantinli Burdisso idi. Mancini, Burdisso- Sabri ikilisinin oynadıkları süre içerisinde yaptıkları hatalara müdahale bile etmedi. Burdisso yaptığı hatalarla kaleci Muslera'yı bile çıldırttı. Ben Urguaylı kalecinin ilk kez bir maçta, bir oyuncuya bağırdığını gözlemledim. Mancini bu oyuncuya nasıl kefil olmuş anlamıyorum. Ayrıca, Ligde Bursa'ya 6 gol atan takımın en flaş oyuncusu Eboue'ye sırtını dönmesine de bir anlam veremiyorum.
Başkan Aysal, G.Saray'ın istikbalini başarıya odaklanmamış Mancini'ye de bağlayamaz, bağlamamalı. Florya'da arkadaşlık ilişkilerinin kurulmasına özen göstermeyen, takım içinde yerli-yabancı çekişmesine seyirci kalan, Drogba ve Sneijder ikilisine tavizkar davranan Mancini, bu ruh haliyle Galatasaray'ı tekrar ayağa kaldıramaz. Bunun en somut örneğini Sneijder'in attığı gol sonrası gördük. Hollandalı yıldız kendisini kutlamaya gelen Selçuk'u eliyle itti. G.Saray'ı iki yıl şampiyon yapan zihniyetin temelinde " aile olmak" yatıyordu. Yönetim, teknik heyet futbolcular kol kola girmişlerdi. Bugün ailenin parçalandığını, aileyi oluşturan faktörlerin birbirlerine darıldığını görüyoruz. "Aslolan Galatasaray gerisi teferruattır" ise Başkan, ailenin babası olarak masaya yumruğunu vurmalı, kangren olan kolu ya da kollara kesmelidir.
Erman TOROĞLU: Tek sorumlu Aysal
Galatasaray'a Mancini ne kattı? Takımın başına geldiğinden beri bir maça aynı kadroyla çıkmadı. Kağıdı alıyor, eliyle yırtıyor, üzerine bir şeyler karalıyor, Selçuk'a veriyor. Dünya üzerinde böyle bir şey yok. Baktığımda Galatasaray; Beşiktaş veya Fenerbahçe kadar takım değil. Takım gibi oynamıyor.
Hadi Fenerbahçe eski takım, bazı taşlar oturmuş. Beşiktaş'a bakıyorsun yeni kurulmuş takım ama Galatasaray'a göre daha takım gibi oynuyor. Türkiye'de teknik direktörler, futbolcular verdiklerine göre çok fazla para kazanıyor. Türkiye'de futbolcu araba alıyor, onu yapıyor, bunu yapıyor. Bir oyununu oyna ya. Bir gir çık, bir sakatlan! Yok...
Galatasaray takımını iki kişi götürüyor.
Biri kaleci Muslera, diğeri Melo. Aldığını vermek isteyen iki adam var. Biri bana çıkıp, üçüncü ismi söylesin. Söyleyemezsiniz.
Sabri iyi çocuk, hoş çocuk da yani sen 10 senedir inanılmaz paralar yatırıp, hala Sabri'yi oynatıyorsun. Ya Sabri çok iyi futbolcu, ya sen kötü yönetiyorsun! Sabri'nin yerine daha iyisini bulamadıysan, futbolu bilmiyorsun.
Bu kadar paraları niye futbola yatırıyorsun? Git, Galatasaray yüzünden sinir krizi geçirenlere rehabilitasyon merkezi, ruh sağlığı hastanesi falan yap.
Kulüp 'kurum' bağladı!
Galatasaray'ın bu duruma gelmesinde tek sorumlu vardır. O da baştaki kişi kimse odur. Başkan Ünal Aysal... İyisi de olsa, kötüsü de olsa sorumluluk ondadır. Diyor ya "Kemanınla bana bir ses verebilseydin eğer" diye... Keman iyiyse arka taraf da iyi çalar.
Başkan Ünal Aysal, parayla her şeyi halledebileceğini düşünüyor.
Futbolun duygusallığı var, profesyonelliği var. Var oğlu var!
Kurumsallaşma diye başladı bu yönetim ama Galatasaray kulübü kurum bağladı. Hakikaten kurum oldu bacaları temizleyemiyorlar!
Bugüne kadar hiç Ünal Aysal ile hiç karşı karşıya gelmedim.
Bakıyorum ilk geldiğinde doğruydu.
Ama sonra yolunu şaşırdı, başka taraflara gitmeye başladı.
G.Saray'da bir şeyler oluyor, buna akıl sır ermiyor. Bursa önünde bu sıkıntıların sahaya yansıyan kısmını gördük. Turu geçen kim olur bilemem, onu da G.Saray'ı bu hale getirenler düşünsün.