Efsaneler de çöker.
Ne zaman? Efsanenin kahramanları efsaneye inandığı zaman!
Brezilya, elinde un, yağ, şeker yokken de Brezilya olabileceğine inandı.
Hakemler kolladı, direkler kurtardı, Neymar ittirdi, Scolari gaza getirdi ama bunların hepsi kocaman bir aldanıştı.
Alman futbolu bu 'aldanış çizgisi'ni kesip kopardı.
Bilmiyorum, açılış maçını Japon hakem değil de daha "tarafsız" biri yönetseydi, Brezilya kötü futbol oynadığı gerçeğiyle yüzleşir, toparlanabilir miydi?
Hepsini bir yana bırakıp Almanya maçına bakalım…
Scolari bir motivasyon ustası olabilir.
Fakat maalesef demode bir taktisyen.
Hala takımını savunma, orta saha, hücum diye üç parça içinde analiz ediyor.
Maç başladığında da sonucu görüyoruz: Blok takım yok. Blok taktik yok. Blok oyun yok.
Bu bakımdan Şili, Kolombiya, Meksika gibi Latin takımları Brezilya'dan çok daha modern bir kurgu içinde oynuyorlar.
Almanya çok mu iyi? Hayır!
Kendi beceri kapasitesini iyi analiz etmiş ve doğru taktikle sahaya çıkan bir Gana karşısında ne kadar zorlandığını gördük.
Brezilya'nın esas sorunu da tam bu noktada işte!
"Ben Brezilya'yım, çıkar oynarım" diyecek hali yok.
Gelelim işin acıklı yanına…
Futbol endüstrisi son on yıldır Brezilya futbolunun kendine özgü rengini öğütüp solduruyor.
Brezilyalı futbolcuların alıcısı çok ama itiraf edin bakalım; Brezilya futbolunun alıcısı var mı?
Dün gündüz vakti şunu söyleyen yorumcular vardı: "Savunmacı Thiago Silva'nın takımda olmayışı, Neymar'ın eksikliğinden daha büyük bir problem!"
Eh, mesele de o zaten!
Neymar, nostaljik bir figür.
Gözlerimizin önünde kaybolup giden bir "futbol ekolünün" son temsilcisi.
Yarı finalde yoktu Neymar. Sonucu gördük. İyi Avrupa takımı, kötü "Avrupa" takımını perişan etti.
Haşmet BABAOĞLU