Beşiktaş'ın yıldızı parlayan futbolcularından Olcay Şahan, Four Four Two Dergisi verdiği röportajda yaşamına dair bir çok detay anlattı. İşte Olcay'ın sözleri: "Beşiktaş'ta oynarsam milli takıma daha yakın olurum diye düşündüm. Kaiserslautern'le küme düştüğümüz için unutulmaktan korkmuştum. Başka teklifler de vardı, yine Bundesliga'da olacaktım ama Beşiktaş kadar büyük bir takım olmayacaktı bu. Nürnberg, Augsburg, Köln gibi takımlardı. Türkiye'den Beşiktaş'la birlikte Galatasaray da beni istedi. Fatih hoca zamanıydı, Ümit Davala aramıştı ama Beşiktaş'ı tercih etmiştim. Asla pişman değilim, hayatımın en güzel noktasındayım.
BENİ, DAYIM BEŞİKTAŞLI YAPTI
İstanbul'da yaşayan dayım koyu Beşiktaşlıydı. Bizim ailenin tek Beşiktaşlısı oydu, sonra beni de Beşiktaşlı yaptı. İstanbul'a geldiğim zaman maçlara gitmek istiyordum ama hep tatil zamanlarına denk geliyordu. Bana hep Beşiktaşlı yatak örtüleri, kıyafetler filan alırdı. Zaten Düsseldorf'ta büyüdüm. Orada Türkler çok fazlaydı. Türk gibi büyüdük. Kemal Sunal'ın bütün filmlerini defalarca izlemişimdir mesela. Hâlâ izleyip, gülebilirim.
CHELSEA MAÇINDA TRİBÜNDEYDİK
Babam kahvehaneye giderdi. Beni de götürüp bir tost yedirirdi, çay içirirdi. Bütün derbileri kahvehanede izlerdik ama maç biter bitmez beni hemen çıkarırdı.
"Sen futbolcu olacaksın, sigara dumanının içinde kalmaman lazım" derdi. Hayalim hep o derbilerde oynamaktı. Sergen Yalçın, Tümer Metin ve İlhan Mansız. Tabii ki diğerlerinin hakkını yiyemem ama onlar önde oynadıkları için gözüm onların üzerindeydi. Bir maçı hiç unutmam:
"Bir Şampiyonlar Ligi maçını Almanya'da oynamışlardı. Rakip Chelsea'ydi. O maçı tribünden izlemiştim."
ABİM BEN DEN DAHA YETENEKLİ AMA ŞİMDİ MENAJERİM
Topun ne olduğunu anladığım günden itibaren babam üzerime düşmeye başladı. Hatta okulu bile önemsemedi. Annem de buna çok kızıyordu. Bu yüzden hep kavga ederlerdi. Babam "Benim oğlum çok başarılı bir futbolcu olacak, başaramazsa ben ona ömür boyu bakarım" derdi. Şükürler olsun ki babamın dediği oldu.
Babam, benim yetenekli olduğumu hissetti. Abim de çok iyi bir futbolcuydu mesela. O da Fortuna Düsseldorf'ta oynamıştı, 12 yaşımda ben de o kulübe transfer olunca abimden vazgeçtiler çünkü aynı mevkide oynuyorduk. O çevrenin en yetenekli oyuncusu olarak beni görüyorlardı.
Abim şimdi menajerliğimi yapıyor, daha kolay ve kârlı bir iş. Yine de itiraf edeyim, abim benden daha yetenekli bir futbolcuydu. Benden daha hızlıydı. Sol ayağı benimkinden daha çok işe yarıyordu! Koşularda da beni hep geçerdi. Koşu uzunluğunda değil ama hız konusunda. Uzun koşuda patates ederdim onu!
SAMET AYBABA BANA GÜVENDİ
"Müthiş
sol ayağım" meselesi aslında espri olacaktı ama elimize yüzümüze bulaştırdık. 4-1 kazandığımız bir maçtan sonra bana
"Golü nasıl anlatırsın?" diye sordular. Herkes gördü golü, anlatacak ne var? Ben de onun üzerine öyle bir şey söyledim. Ne diyeyim? Sol ayağım çok kötü. Onu sadece üzerinde durmak ve koşmak için kullanıyorum. İşin garibi sol ayağımla da dört, beş tane golüm var. Altyapılarda bir ara ön libero oynuyordum, sonradan sol kanata kaydım. Bence mevkiim bu. Sağ ayakla burada oynamak da avantajlı. İçeri daha rahat girebiliyorum. Sağ kanatta oynarsam sadece kanata yapışır kalırım. Ters ayakla oynamak daha rahat.
Beşiktaş gibi bir kulüpte 10 numarayı almak biraz cesaret işi, evet. Samet Aybaba sağ olsun bana ilk günden itibaren çok güvendi ve ilk Manchester City maçında bana 10 numarayı verdi.
O günden itibaren de üzerimden çıkartmadım. İki seneden beri de bu formanın hakkını verdiğimi düşünüyorum.
KARAKTERİNDE SORUN OLAN GELEMEZ
"Karakteriyle ilgili sorun olan Beşiktaş'a transfer edilmez, transfer edilen bir futbolcu da bu kadar uzun süre 11'de oynamış bir futbolcunun forma numarasını almaz"