Fatih Doğan: Çifte standart!
Türkiye'de hakemlerin yorum farkları ve kararları kimilerini güldürecek, kimilerini çileden çıkaracak seviyede... Mete Kalkavan işini iyi yapmadığı için, sarı kartı gösteremediği için Selçuk cezalı duruma düşmedi, sahaya çıktı. Halis Özkahya uydurma bir penaltı pozisyonu sonrası zorlama bir 'çizgiye basma' kartıyla Atiba cezalı. Sahada yok. Soğuk hava, rüzgar ve yoğun yağış da eklenince Atibalar'ın Selçuklar'ın önemi daha da arttı. Üstüne üstlük bu ülkenin yetiştirdiği en başarılı ve kariyerli hakem Cüneyt Çakır Veli'nin 3 kişi arasından Sneijder'in yüzünü elinin tersiyle itişine direk kırmızı kart çıkardı. Cüneyt hocam bari sen yapma... Sen bu ülkede en çok inandığım, sevdiğim hakemlerin başındasın. Derbilerde -ki senin yönettiklerin de var- değil kırmızı sarı kart, hiç kart bile çıkartılmayan yüzlerce pozisyon var. Daha son Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinde Meireles ve Emre'nin, Veli'yi boğazlaması, ağzını sağa sola ayırması bu ülkede standart derbi pozisyonu kabul edilip sarı bile gösterilmemişken sen Veli'nin Sneijder'e dokunuşuna direkt kırmızı çıkardın. Burak'ın başında yaptığı etkileme hareketleri bile Veli'nin hareketinden hakemlik ve Türk futbolu için daha tehlikeli! Bu madalyonun bir yüzü..
Diğer yüzünde de Beşiktaş takımının tecrübesizliği ve iş bilmezliği var. Beşiktaşlı oyuncuların artık şunu kabul etmesi, öğrenmesi gerek. Ya da birilerinin öğretmesi: Senin yaptığın her hareket kusurlu hareket kapsamında değerlendiriliyor. En küçük kusurun en şiddetli şekilde cezalandırılıyor. O zaman ona göre oyna, çizgiye basma, rakibinin yüzünü itme. Bu hataları yapma...
Israrla bu fotoğraftan oyuncular ders almıyorsa orada başka bir sorun var demektir. İkincisi: Beşiktaş yorgun. Erken sezona başladıkları için bir ay önceki dinamizmlerinden uzaklar. Dün çok da iyi oynamadılar. Atiba oynasa, Veli o kartı görmese Beşiktaş kazanabilir, en kötü berabere bitirebilirdi. Beşiktaş dün çok şey kaybetti ama şampiyonluk yarışının içinde sonuna kadar olacaktır.
Ömer Üründül: İkinci yarıya iddialı girecek
Kritik derbide ilk yarının son 7 dakikasına kadar, düşük tempolu ve pozisyonsuz bir maç izledik. Beşiktaş'ın iki önemli handikapı vardı. Birincisi; temel direklerinden Atiba'nın cezalı oluşu, ikincisi de Demba Ba'nın sakatlığından sonra fizik olarak hazır olmayışıydı.
G.Saray'ın rakibinin dikey ve tempolu ofansif girişimlerini engellemek için ayağa fazla paslarla kontrolü elinde tutmak istemesi en önemli taktik plandı. İkinci dikkate aldıkları nokta da tehlikeli forvet Gökhan Töre'yi yardımlaşmalı kontrol altında tutarak ona aksiyon alanı vermemekti. İlk yarı deplasman derbisi oynadığını da göz önüne alırsak Galatasaray sahada istediğini yapan taraftı. Devrenin son 5 dakikasına girilirken kısa süre içinde önce G.Saray ardından da Beşiktaş'ın karşılıklı kaçırdıkları birer pozisyon gündeme geldi.
İkinci yarı da aynı görüntüde başladı... G.Saray bir duran topun devamında Sabri'nin çabuk hareket ederek yaptığı güzel bir orta sonucunda Melo ile çok kritik bir anda hem skor hem de moral avantajını yakaladı. Ondan sonra maçın gidişatının nasıl şekilleneceği belliydi. Beşiktaş yüksek tempoyla yoğun bir baskı kuracak, G.Saray geride bekleyip kontratakları düşünecekti. Bu tablo hemen başladı. Veli hakemin gözü önünde profesyonellik dışı bir hareket yapınca takımını zora sokup G.Saray'ı rahatlattı. Beşiktaş'ın hırslanıp, bir kişi eksikle yoğun baskısı tekrar gündeme geldi. Ancak 15 dakikadan sonra yorgunluk nedeniyle bütün oyun kontrolünü kaybettiler.
Hamza Hamzaoğlu golden sonra Umut'u çıkararak Hamit'i orta sahaya alıp tek forvete dönerek doğru bir hamle yaptı. Eleştirilecek tarafı ise eksik Beşiktaş orta sahası Sosa ve Oğuzhan'a kalmışken ve bütün riskleri almışken, kontratak girişimlerinin sonunu getiremeyişiydi. G.Saray çok önemli bir 3 puan alarak ikinci yarıya iddialı gireceğini gösterdi.
Metin Tekin: Bazen hayal edeceksin...
Maç başladığında iki takım da savunma anlayışındaydı. İki ekip de önde basmayıp rakibini orta sahada karşıladı. Bu anlayış maçı set oyununa çevirdi. Bu durum temponun yükselmemesine ve hücum organizasyonlarının kapalı savunmalara karşı yapılmasına neden oldu. O yüzden pozisyon zenginliği olmayan, beceriden çok hatalarla oluşan bir ilk yarı izledik. İkinci yarının başında yenen gol, Beşiktaş'ın da beklediği bir durum değildi. Golden sonraki 10 dakikalık bölümde Beşiktaş tepki vererek tempoyu artırdı ve orta alanın kolay geçildiği bir bölüm oynandı. Oğuzhan ile yüzde yüzlük bir pozisyon yakalandı. Beraberlik gelse maç başka yerlere gidebilirdi. Bunun üzerine Veli'nin kırmızısı gelince başka bir oyuna başlandı.
Kırmızı kartları, hep oyuncunun tarafından değerlendirir ve niye yaptı diye düşünürüm. Ama o hareketin karşılığı kırmızı mıydı, bunu tartışırım. Oyuna yansımasına bakarsak, son saniyeye kadar G.Saray, Beşiktaş'a bir kişi fazla oynadığını hissettiremedi. Bu süreçte Bilic'in kararlarını değerlendirdiğimizde futbol anlayışında maceraya hiç yer yok. Oyunun durumu, şekli, dakikası ne olursa olsun Bilic, kolay kolay tutucu fikirlerinden vaz- geçemiyor. Bu, bir teknik adam için eleşti- ri konusudur. Skor bulmanız gereken oyun- da, hala takım şeklini değiştirmeyip aynı hücum organizasyonlarına devam ederseniz farklı sonuçlar almayı düşünmek de anlamsız olabiliyor. Kerim-Olcay değişikliği tamam ama Cenk Tosun'u oyuna alıyorsanız Demba Ba'yı da oyunda tutup farklı hücum girişimleri denemelisiniz. Bu iki santrforunuzla orada farklı işler yapılabilirdi. En azından bunu deneyebilirdi. Ama yaptığı iş birini çıkarıp diğerinis okmak oldu. Demba Ba'yı ilk devre çıkarsa anlarım ama oyun 1-0'a geldikten sonra artık başka şeyler düşünmeliydi. Bilic yaptığıyla "Demba Ba'ya kadar topu götürebiliyorum, Demba Ba kötü o yüzden Cenk'i soktum" dedi. Ama sorun topun Ba'ya kadar gidişiydi ve Bilic bunu göremedi. Bunu denemeyi bırakın hayal bile etmedi! Bazen maceraya uzak kalır, önce kazanmayı düşünmezseniz, takımda sert dokunuşlar yapmaz, farklı arayışlara girmezseniz niye derbi kazanamıyorum diye düşünürsünüz.
Gürcan Bilgiç: Dersini iyi çalışan kazandı
Maça ip üstünde çıkan takım G.Saray'dı. Bir gün önce F.Bahçe kazanınca, maçı kaybetmenin aslında ligi kaybetmek olabileceğini anladılar. Hamza hoca da bunun farkında bir taktik anlayışa sahipti. Beşiktaş'ın atak kaynaklarının hepsinin üstüne nöbetçi dikmişti. Özellikle de Gökhan Töre'ye... Sağda oynadı, Selçuk-Melo ikilisi ile Telles oradaydı. Sola geçti. Sabri'nin yanında Melo ve Chedjou anında bittiler. Gökhan bir anda etkisiz eleman haline döndü.
Demba Ba takımını 10 kişi oynatıyordu. Gökhan esir kalmıştı. Bu ortamda Sosa, Oğuzhan veya Olcay'ın 'liderlik' rolünü çalması gerekiyordu. Yapamadılar... Devre bittiğinde kaleye isabet eden şut hanesinde, iki takım adına da 'sıfır' vardı. Galatasaray gelemiyor, Beşiktaş gidemiyor. Ama bir duran top, birçok hata ve Melo dengeyi değiştirdi. Olabilecek tek şekilde gol gerçekleşti. Ve Beşiktaş'ın bu tabelanın altından kalkacak gücü göstereceğini sanmıyorduk. Çünkü hiçbir şekilde rahatsız edemediği, ettirilmediği bir organizasyona karşı oynuyorlardı. Aşacakları bir sınır kalmamıştı.
Maçın gerçeği, G.Saray kadrosunun nasıl oynayacağını rakibine göre daha iyi bildiği ve kazanmayı becerdiğidir. Sadece koşup, pas yapmadılar; aynı zamanda tuzaklar kurarak, rakibi de 10 kişi bıraktırdılar. 10 gün öncenin centilmeni Veli'nin, Sneijder ile 'temaslı' hesaplaşması, kırmızıyı getirdi.
Fenerbahçe derbisinde Emre'nin boğazını sıkarken kurtulmuştu. Galatasaray maçı orada bitirdi zaten. Arayı açtırmadı. Ve Hamza hoca bir hafta önce öne geçtikten sonra yapmadığını itiraf ettiği hamleleri gerçekleştirdi. Hemen orta saha sayısını artırdı, rakip eksilince de Bruma'yı kullandı.
Atiba'dan, kaybettikleri Fenerbahçe derbisinden almadıkları derslerin faturasını ödüyor Beşiktaş'ın genç çocukları. İyi takımın oyuncuları ile büyük takımın oyuncuları hesabını tekrar yapması gerekecek Beşiktaşlılar'ın...
Rıdvan Dilmen: Tecrübe farkıyla
Fenerbahçe maçında Olcay atılmıştı, Galatasaray maçında da Veli… 10 kişiyle maç çevirmek zor iş. Oyunun kalitesi bir yana, ne olursa olsun Beşiktaş gibi zor bir deplasmanda az pozisyon verdi Galatasaray.Beşiktaş'ın en net pozisyonu Gökhan'ın direkten dönen şutuydu, Oğuzhan'ın bir denemesi var bir de… Bu deplasmanda en az bu kadar pozisyon verirsiniz. Eğer daha iyi pas yapabilselerdi maç daha önce kopardı. Kaç kere 4'e 2 pozisyon yakaladı.
Beşiktaş takımı dripling takımı… Topla gidebilen oyuncular. Kerim Frei dahil, Motta dahil. Sosa, Olcay, Gökhan. Galatasaray'ın stili böyle değil. Bu yüzden saha şartlarının kötü olması Galatasaray'ın yararına oldu.
TOPU ŞİŞİRMEK AYIP DEĞİL
10 kişiyle nasıl oynarsın? Mesela Fenerbahçe 10 kişi kaldı Beşiktaş karşısında geçen sene… Ne yaptılar, pasla çıkmayıp topu şişirdiler, önde basıp tek kale maç yaptılar. Beşiktaş bunu yapmıyor, ayıp bir şey yok ki bunda. Şişir, Demba Ba kovalasın. Bursaspor 2010'da böyle şampiyon oldu, kaç kere maç çevirdiler böyle. Değişiklik yapacaksınız. Böyle maçların telafisi yok. Kerim Frei'ı bu tarlada oyuna sokarsan ikinciyi yersin. Beşiktaş hücum yaparken saygı duyulacak şekilde devam etti. İstiyorlar, zorluyorlar.
Beşiktaş zihinsel olarak değil, fiziksel olarak bitti. Motta gidemiyordu. Neredeyse 30 maça çıkmış bir takımdan bahsediyorduk. Galatasaray çok önemli, tecrübeli bir takım. Ayağa kalkabilecek nitelikte, kaliteli oyunculara sahip. Selçuk, Melo… Bunu olgunca yapabiliyorlar. Burak kötü oynadı ama oyunun son bölümünde ayağının içiyle bırakabiliyor. Tecrübe bu işte… Beşiktaş tecrübe eksiği yaşıyor.
ARA BEŞİKTAŞ'A YARAR
Bence Umut'u çıkardığına pişman oldu Hamza Hoca… Kırmızı kartla ilgili bir eksik var, Sneijder'e sarı kart vermesi gerekiyordu. Bir hamle, müdahale vardı orada. Veli'nin o yüzüne yaptığı hamleye kırmızı kart verilir. Cüneyt Çakır'ın yanlışı o ikisi uyarmaması olması. Bu pozisyonları çok idare edenleri gördük ama Cüneyt Çakır pozisyona yakındı ve gördü. Semih Kaya ile Chedjou mükemmele yakın oynadı. Liderlik koltuğuna oturan Fenerbahçe'ye bakıyoruz, kötü oyun falan derken toparladı, ideali buldu. Galatasaray'a bakıyoruz, teknik direktör, başkan değişikliği oldu, ilk 3'te… Beşiktaş uçuyor, kaçıyor diyoruz, bakıyoruz aynı puan. Bunun sebebi rakiplerinin kötü oynarken dahi kazanması daha çok ama Beşiktaş'ın aleyhine bir durum elbette. Buna rağmen devre arası Beşiktaş'a yarayacak. Galatasaray ile Fenerbahçe için ise bu devre arası aleyhine gözüküyor.
BİLİC 1 PUANA RAZI GİBİYDİ!
Maçın başına baktığımızda şöyle bir tablo gördüm; hocalar Hamza Hamzaoğlu ile Slaven Bilic kendi dünyasında plan yapmışlar doğal olarak... Sahada ise maçın ilk 20 dakikasında Semih'le Chedjou topla dripling yapıyor, Demba Ba'yı geçiyor. Öne pas atıyorlar, Melo alıyor. Bir dönüyor kimse yok. Bu Bilic'in planının sahada karşılığının olmadığını gösterir. Hedeflerinde 1 puanla yetinmeyen bir Hamza Hamzaoğlu, öbür tarafta 1 puan da olur diyen bir Slaven Bilic… Maçta bunu gördüm.
BEŞİKTAŞ'TA ÇAYLAK ÇOK
Bu atmosferi, bu maçları oynamayı iyi biliyor. Beşiktaş'ın kırmızı kartları hep saçma sapandır bu maçlarda. Atiba'ya bakıyorsun itiraz, Veli'ye bakıyorsun Sneijder'in yüzüne hamle yapıyor. Olcay atılıyor. Daha tecrübeli oyuncular bu toplara girmezler. Yaparsa da dozunda yapar. Veli, Olcay, bu oyuncular çaylak isimler… Yaşı 26-27 olsun, önemli değil. Sneijder, Melo, bunlar Milan'a, Barcelona'ya karşı oynamış adamlar. Hamit, Emre Belözoğlu. Ne zaman takımını coşturacağını, ne zaman itiraz edeceğini biliyor. Bunlar hep tecrübe. Oyunu tutsak mı, tutmasak mı, bunları biliyorlar.Çabuk oynamakla acele etmek arasındaki farkı Beşiktaş bilmeli. Böyle olursa uyuturlar, uyuturlar, 2-0 maçı alırlar.
Ahmet Çakar: Bir derbi kazan be adam!
Maçın başlama vuruşuna kadar spor kamuoyuna göre, Beşiktaş şampiyonluğun en güçlü adayıydı. Ama unuttukları bir şey var, o da Bilic! Türkiye'ye geldiğinden beri bir derbi kazan be adam. Birilerinin Bilic'e korkunun ecele faydası olmadığını anlatması lazım. Maçın ilk yarısına bakıyoruz sahada sadece koskoca bir sıfır var. İnanılmaz top kayıpları, pas hatalarıyla iki takım da hücumda çoğalamadı... Son yılların en zevksiz derbisini izledik.
Bir tarafta kötü bir stat ve zemin, diğer tarafta kötü oynayan iki takım. İkinci yarı başladığında bu maçta heyecanı ancak gol getirir derken o gol de geliverdi. Böylesine kısır maçlarda duran toplar çok önemli. Her ne kadar G.Saray golü duran toptan bulmasa da korner dönüşü içeriye kesilen topa Melo vurdu ve takımını öne geçirdi. İşte bu dakikadan sonra Beşiktaş, maçın ilk dakikasından beri yapması gerekeni yaptı. Rakip alanda ve rakip kalede çok daha fazla adamla bulunmak maçın başından beri gerekliyken Bilic'in aklına ancak mağlup duruma düşünce geliverdi. Geldi ama bu kez de sahneye tuhaf bir kırmızı kart çıktı. Veli'nin atılması Beşiktaş'ı 10 kişi bıraktı ama Beşiktaş'ın baskısı devam etti. Aslında bu dakikalarda Gökhan'ın vurduğu top direğe çarpmayıp gol olsa maç çok daha farklı yere gidebilirdi. İşte o dakikalar Beşiktaş'ın risk aldığı dakikalardı ki Galatasaray art arda pozisyonlar bulmaya başladı. Ve son dakikada da Burak'ın 60 metre götürdüğü topla galibiyeti perçinleyen golü geldi. Chedjou ve Semih çok iyi oynadı diyeceğiz ama sadece Demba Ba ile mücadele ettiler.
KIRMIZI KART YÜZDE YÜZ HATALI
Beşiktaş'ın en büyük hatası kazandığı maçlardaki oyun stratejisini sahaya yansıtamasaydı. Tedbir, tedbir, tedbir... Ama işte pis bir gol yiyince çıkartamıyorsun.
Hakem için çok kolay bir maçtı. Ama Cüneyt Çakır yorgundu. Çoğu kez topu kesti. Veli'nin kartı yüzde yüz hatalı. Veli münakaşa esnasında rakibine vurmuyor, yumruk atmıyor sadece eliyle suratını itiyor. Asla kırmızı kart olmaz. Ama kabahat onda değil ağır bir akciğer rahatsızlığı geçirmiş Çakır'ı bu maça atayan Merkez Hakem Komitesi'ndedir.
Erman Toroğlu: Takımı satsalar bu kadar olur...
Futbol sahası olan dikdörtgenin içinde dün daha profesyonel olan, daha tecrübeli olan, daha akıllı olan kazandı. Daha amatör olan, daha acemi olan, daha toy olan, sazan balığı gibi her şeye atlayan futbolculara sahip olan takım ise kaybetti! Geçen hafta Atiba, bu hafta Veli! Takımlarını ciddi anlamda satsalar ancak bu kadar satarlar! Maç başlıyor, ilk yarı boyu bütün ikili mücadeleleri Beşiktaşlılar kazanıyorlar. Peki doğru dürüst pozisyon var mı, yok!
Galatasaray daha disiplinli oynuyor. Maceraya girmiyor, sahasını boşaltmıyor. Herkes görevini yapmaya çalışıyor. Demba Ba sakatlıktan sonra hala kendisini bulamadı. Sosa'da da bir bitiklik var.
Bakın maçın başladığı ve bittiği yer Galatasaray'ın attığı gol. Neden? Veli ile Melo eşleşmişler. Melo uyanık! Her türlü atraksiyonu yapıyor. Veli'yi tuzağa düşürüyor. Hakem ikisini de çağırıyor, "Bakın devam ederseniz atarım" diyor! Bu ikazdan sonra Veli, Melo'yu bırakıyor. Zaten Melo'nun istediği 'bir göz' Veli'nin ona verdiği 'iki göz' kaçırır mı golü atıyor! Melo'dan gol kazığını yiyen Veli'nin tansiyonu artmaya başlıyor. Bu sefer aynı Veli, Sneijder ile başlıyor 'dans' etmeye. Sneijder de profesyonel, tecrübeli. Tabiri caizse 'kaşarlı' bir futbolcu. Bırakın Veli'yi Avrupa ve dünya kupalarında Velilerin babasıyla oynamış! 'Futbolun kurdu' bir oyuncu. Bu sefer Veli bizim Sneijder'e çakıyor, hakem es geçiyor. Ya görüyor ya da görmemezlikten geliyor. En sonunda da Veli gidiyor saçma sapan Sneijder'in yüzünden "makas" almaya. Kırmızıyı yiyor takımını bitiriyor! Veli Kavlak şunu bilemiyor veya birileri ona şunu anlatacak; "İşçisin sen, işçi kal!" Boyundan büyük işlere kalkışır da Felipe Melo ile Sneijder ile oynamaya kalkarsan hem kendini hem takımını yakarsın.
Bilic'e Türkiye'de biraz fazla gaz vermeye başladılar. O da bizim zayıf noktamızı iyi yakaladı. Sahanın kenarında devamlı artistik hareketler yapıyor. Ama takım üzerinde otoritesi yok. Hakemlerle oynamaya kalkıyor. Atlayıp, zıplıyor ama maalesef bizim insanımız da bunu yiyor.
Hakem Cüneyt Çakır geçirdiği hastalıktan dolayı henüz tam olarak hazır değil. Topla çarpıştı, rakiple çarpıştı. Yani oyuna müdahale etti! Velhasıl iyi değildi.