FATİH DOĞAN: Kazanamıyorsan, kaybetme!
Beşiktaş çıtayı ve beklentileri o kadar yukarı çekti ki her seferinde daha iyisini bekler ve talep eder olduk. Süper Lig'in ve içindeki takımların oyun seviyesine bakmadan kendi döngüsünde Beşiktaş'ı değerlendiriyoruz.
Turnuva başlarken; "6 yıl aradan sonra katıldığı Şampiyonlar Ligi'nde Beşiktaş kaç puan toplar?" diye bir soru sorulsa gerçekçi bakan hiç kimseden "4 maçta yenilgi yüzü görmeden, Napoli'de de kazanarak 6 puan toplar" cümlesini duymayı bırakın, bu sonucu bilmeye yaklaşan olmazdı. Ancak Beşiktaş 3-2'lik İtalya zaferinin ardından dün kendi evinde Napoli'yle 1-1 berabere kalarak önemli ve değerli bir iş çıkardı.
İşin ilginç tarafı şu; sol bek gibi değil oyun kurucu gibi oynayan takımın en iyilerinden Caner yok! Umut ışığı Talisca ve joker Necip sakat! Gökhan İnler ve Oğuzhan'ın sakatlık dönüşü maç performansı eksik! Bu kadar aksilik yetmezmiş gibi sol bek başlayan Tosic de 24'te sakatlanıp yerini zamansız Cenk Tosun'a bırakmaz mı? Bahane ve umutsuzluk adına ne ararsan var! Ancak tam tersi... Taraftarda muhteşem bir inanç ve takıma güven var. Bu da Şenol Güneş'in eseri.
Napoli; dirençli ve tatlı sert oyunuyla orta saha kontrolünü genelde elinde tutmasına ve 7-8 tane sağlı sollu ataklar ve kan çektiren tehlikeli pozisyonlar üretmesine rağmen Beşiktaş taraftarı takıma inancını 1 dakika kaybetmedi ve sahaya pozitif enerji verdi. Quaresma'nın gole çevirdiği penaltı, seyircinin hakettiği bir ödüldü. Penaltı öncesi üst üste bindirmeler, sahada olması gereken ve beklediğimiz görüntüydü. Ancak Hamsik'in 3 dakika sonra gol atması tam bir acemilik örneğiydi.
Bir takım bu tür hatalarla olgunlaşacak, daha da güzelleşecek. Oğuzhan'ın oyuna girdikten sonra orta sahaya kattığı kaliteyi görünce ne kadar özlediğimizi hissettik. "Atiba'nın ilk yarı direkte patlayan şutu gol olsaydı" demeyeceğim çünkü Napoli'nin atamadıklarına saygısızlık olur. 1-1'lik beraberlik bu şartlarda ve bu oyunla çok iyi sonuç... İşin kötüsü (!) Beşiktaş böyle iyi sonuçlar aldıkça beklentiler daha da yukarı çıkıyor.
MURAT ÖZBOSTAN: Bir puan kötü değil!
3 dakikada 3 puanı kaybetmek elbette üzüntü verici. Maçın genelinde Napoli, Beşiktaş'tan iyi oynadı, çok da fırsat yakaladı. Tıpkı ilk maçta olduğu gibi maça çok hızlı başladılar. 20 dakika nefes alamadık. Bu anlarda iyi ki golü kalemizde görmedik. Bizim bu anlarda sadece Atiba ile girdiğimiz bir fırsat vardı.
Allah'tan ceza alanımıza kadar rahat gelseler de vuruş becerisini gösteremediler. Bunun dışında Oğuzhan oyuna girene kadar doğru dürüst bir atağımız bile yoktu. Şenol Güneş ciddi bir hamle yaparak hazır olmayan, sakatlıktan yeni dönmüş Oğuzhan'ı oyuna aldı. Oğuzhan sakatlıktan yeni dönse de Beşiktaş'a renk getirdi. 79. dakikada öne geçmeyi de başardık. Kalan dakikalarda skoru koruyabilsek, rüya gibi bir senaryo gerçekleşecek, üst tur bileti bir beraberliğe kalacaktı. İşte bu nedenle Beşiktaş'a yazık oldu. Yine bir puan da asla kötü değil, aksine çok önemli. Napoli gibi bir takımdan 4 puan koparmak önemli bir iş.
Maçta biraz daha süre olsa Beşiktaş da gol atabilirdi, Napoli de.. Artık evimizde oynayacağımız bir Benfica bir de deplasmanda Dinamo Kiev maçlarımız var. Benfica ters bir takım.. Deplasmanda da kazanan bir takım. Çok zor maç olacak. Zaten Benfica'yı geçerse, Beşiktaş için ondan sonrası kolay... Kiev'de yapacağımız hesap gruptan çıkmak için değil, liderlik için olur. Bunun hayalini kurabilmek bile müthiş değil mi sizce de?
Umarız bu hayal gerçek olur. Ülkenin, Beşiktaş'ın ve futbolumuzun bu güzel başarılara çok ihtiyacı var. Maçın dikkat çeken bir diğer detayı da Beşiktaş'ın Türkiye'de yetişmemiş 13 oyuncuyla maçı tamamlamasıydı. Namağlup bir Türk takımı var Şampiyonlar Ligi'nde ama bu takıma Türkiye futbol altyapısı bir tane bile oyuncu sokamamış.
DERİN TESPİTLER YAPMALI
Milli Takım eleştirileri yaparken, bunları da göz önünde bulundurabilmek gerek... Tamam belki Oğuzhan, Cenk, Türkiye'yi seçti ama 80 milyonluk ülkenin 13 Beşiktaş oyuncusu arasına 1 tane futbolcu sokamamış olması Milli Takım tartışmalarında yer almalı. Her şeyi teknik direktörlere bağlayıp o gelsin, bu gitsin demenin ötesinde, daha derinlikli tespitler yapmamız şart.
Sahaya dönersek; Beşiktaş taraftarı takımına muhteşem bir destek verdi. Takımlarına karşı görevlerini dört dörtlük yaptılar.
METİN TEKİN: Devler Ligi'nde namağlubiyet!
Şampiyonlar Ligi oyunları içeride de dışarıda da kontrollü oyunlardır. Evet, belki Beşiktaş'ın Vodafone Arena'da oyun mantığını daha farklı, daha baskılı düşünebilirsiniz ama özellikle deplasmanda galibiyetle döndüğünüz Napoli'ye karşı böyle bir oyun planını mantıklı buluyorum. İlk yarıya baktığımızda daha etkili başlayan, ilk 20 dakika etkili olan Napoli; daha sonra dengeyi kurup önde basmaya ve mücadele karakterini öne çıkaran bir Beşiktaş oyunu vardı. Bunda da esasında başarılı oldu. Tosic'in sakatlığı sonrası Adriano sol beke geçti. Genelde Beşiktaş 11'inde Adriano'nun önde kullanılmasını hiç doğru bulmuyorum. Şenol Güneş, zaten yalnızca Şampiyonlar Ligi'ndeki dengeli oyunlarda onu böyle kullanıyor. Tabii ki bunun da bir mantığı var, onu da anlayabiliyorum ama yine de Tosic'ten sonraki düzenin daha doğru bir Beşiktaş düzeni olduğunu söyleyebiliriz. Adriano'nun sol bekte iyi iş çıkardığını düşünüyorum ama önde o işlevi yok.
İkinci yarıda ise yine ilk 20 dakika karşı kaleye bile gidemeyen bir Beşiktaş seyrettik ama bana göre; Şenol Güneş'in maç önü senaryosunda kontrollü oynayıp az da olsa girdiği pozisyonları değerlendirmek vardı. Bunu penaltıyla da olsa gerçekleştirdi. Bana göre; üzülecek taraf beraberlik değil, öne geçtikten sonra berabere bitmesi olabilir ancak...
Bu tip oyunlarda rakibin gücünü kabul edeceksiniz. Evet, pozisyonlar buldu Napoli... Ama bir şekilde bitirici anlamda net bir santrforunun olmaması, Napoli'nin skor anlamında istediğini yakalayamamasının sebebi oldu. Günün sonunda baktığınızda Napoli gibi bir takımdan 4 puan almış ve istediğini yapmış bir Beşiktaş var. 4 puan almış bir Beşiktaş, ikili averajı da almış oldu böylece. Şimdi gruptan çıkmanın anahtarı Benfica karşılaşması.
Bireysel performanslara gelirsek, orta saha organizasyonu Gökhan İnler'le Oğuzhan'ı değiştirerek kullandı ama bir aydır özlediğimiz Oğuzhan'a gerçekten ihtiyaç var, yaratıcılık açısından. Hazır olmamasına rağmen yine de Oğuzhan, hakikaten farklı işleri yapan isim. Cenk'in girişi sonrası zaman zaman o öndeydi, zaman zaman da Aboubakar... Buradaki soru "Daha net bir kenar oyuncusuyla oynanabilir miydi" olur. Olcay gibi, Kerim gibi... Dediğim gibi; Şampiyonlar Ligi çok daha farklı bir oyun karakteri gerektiriyor ve 4 maçın namağlubu bir Beşiktaş var. Bu grup hikayesi, Benfica maçıyla çözülecek.
RIDVAN DİLMEN: Napoli'den 4 puan büyük başarı
Şampiyonlar Ligi gerçekten zor bir lig... Sert takımlar var. İyi futbol oynuyorlar. Hakikaten de bu seviyede çok iyi futbolcular da var. 6 maçlık ligde şu Napoli'den 4 puan alabilmek çok önemli... Tabii ki hiç yenilmemek de. Bu Napoli takımı, bu grubu geçerse ve karşısına olağanüstü bir takım çıkmazsa yarı finali görür. Tarzları var, deplasmanda da olsa riskli de olsa dar alanda oynamaya çalışıyorlar. Bu dar alan da rakip yarı alan oluyor. Top rakipteyken kendi yarı alanında beklemiyorlar. Fabri aut atışı yapacak ya da Rhodolfo topu oyuna sokacak; stoperleri Koulibaly ve Maksimovic çizgiye kadar çıkıyorlar. Bunun riski savunma arkasına atılan toplardır, Beşiktaş her iki maçta da Aboubakar'ı bu pozisyonlarda kullandı ama Napoli yine de, "Ben böyle bir takımım, ben böyle oynarım" diyor. İki maçta rakip hoca Sarri'nin en büyük hatası, İtalya'daki maçta Gabbiadini'yi oynatmaması, buradaki maçta ise oynatmasıydı... Tam tersini yapması lazımdı.
Beşiktaş, bir sürü dezavantajına rağmen, sakatlara rağmen, hazır olmayan oyuncularla oynamak zorunda olmasına rağmen, maçın başında Tosic'in sakatlığına ve Adriano'nun yerini değiştirmesine rağmen istediğini aldı. Napoli gibi bir takıma karşı iki maçta 4 puanı ancak böyle alırsın. Orta sahayı kalabalık tutacaksın ki Şenol hoca da bunu yaptı. Alanına çekileceksin. Önde baskı yaparsan stoperleri dahil bütün takım pas yüzdesi yüksek olduğu için baskıyı kırarlar ve kanatlarda toplu topsuz çabuk kanat oyuncuları olduğu için çabuk geçerler. Şenol Güneş, orta sahayı kalabalık tutarak doğru yaptı. Rakip 1 puana yetinmeden oynarken pozisyon da bulurken bu direnci bir tek golle kırabilirsin. Öyle de oldu. O anda defansif orta sahaları çıkarıp, hücumcuları girince Hamsik'le hemen golü buldular. Aslında Beşiktaş, son 7-8 dakika oyuna ortak oldu.
Hem rakip ofansif kadroyla kaldı, hem de Oğuzhan girmişti. Maç Beşiktaş'a da, Napoli'ye de geldi, gitti. Yoksa ibre 1-0'a kadar Napoli'den yanaydı. Çok güçlü bir takıma karşı 4 puan almak çok ama çok önemli bir başarı.
Yalnız Yusuf Namoğlu'ndan rica ediyorum; İzlanda- Türkiye, Beşiktaş-Napoli maçlarını yöneten İngiliz hakem Clattenburg'un videolarını alsın, amatörden profesyonele kadar her hakeme izletsin. Hakemin yaptığı tek şey gördüğünü çalmak... O da mükemmeliyet getiriyor. Kolayı, bizim hakemler zorlaştırıyor! Clattenburg'u gördükten sonra fark ettim ki hakikaten hakemlikte çok gerideyiz. Mental olarak da görüş olarak da çok gerideyiz. Euro 2016 finalini de boşu boşuna bir hakeme vermezler zaten.
ERMAN TOROĞLU: Şapka çıkarıyorum!..
Beşiktaş bu kadar futbolcu sakatlığına rağmen, bu kadar eksi faktörlere rağmen çıkıyor sahaya çatır çatır mücadele ediyor. Yahu arkadaş adamın zaten futbolcuları sakatlanmış, eksik çıkmış sahaya. Bir de üstüne Tosic maç içinde sakatlanıyor. Böyle olduğu halde Beşiktaş, Napoli gibi bir takımla kafa kafaya mücadele ediyor.
Yalnız şunu unutmayın; Beşiktaş'ın kalecisi iyi bir kaleci. Defans oyuncularına da güven veriyor. Rakip hücumcuları da rahatsız ediyor. Biraz da futbol ukalası olmasa 'on numara' diyeceğim.
Şenol Güneş'in yerinde olmak istemezdim. Şampiyonlar Ligi'nde oynuyorsunuz, en etkili futbolcularınız leblebi gibi sakatlanıyorlar. Maç başlıyor, bu sefer en iyi oyuncun sakatlanıyor. Güneş'in teknik adamlığına ve görüşlerine şapka çıkarmak lazım. Hata yapmıyor mu? Yapıyor. Ama eğer özellikle Şampiyonlar Ligi'nde bu kadar zorluğa ve aksiliğe rağmen, böyle bir takımı oynatabiliyorsanız buna teknik adam becerisi denir.
Beşiktaş, gruptan çıkar mı, çıkmaz mı beni hiç ilgilendirmiyor. Beşiktaş, rakipleriyle adam gibi oynuyor mu, mücadele ediyor mu? Beni o ilgilendiriyor. Beşiktaş'a teşekkür ediyorum.
Bakınız! Mark Clattenburg, dünyanın 1 numaralı hakemi. Dünkü maçı alalım oynatalım, bir de buna benzer pozisyonların olduğu bir Süper Lig maçını oynatalım. Kaç düdük daha fazla çalınırdı? Niye dün gece kimse taklalar attıktan sonra zınk diye kalkıp itiraz edemedi. Çünkü itiraz ederlerse sarıyı gözlerinin üzerine yiyecekler. Adam da orkestra şefi gibi maç yönetti.
Haaaa adam Beşiktaş'ın lehine bir penaltı verdi. Peki bu penaltının daha da barizi size başka şeyleri hatırlattı mı? Konya- Fenerbahçe maçı... Hakemi kimdi? Bülent Yıldırım. Peki ikisi de çok net pozisyon penaltı. Yoruma açık değil. Biri çaldı, biri üfleyemedi.
Acaba neden? İşte Avrupa ile bizim aramızdaki fark bu. Bizim eyyamcı hakemlerimiz Türkiye'de maçları 'eyyam eyyam' idare ettikleri için Avrupa'da bizim takımlarımız zorlanıyorlar.
AHMET ÇAKAR: İyi sonuç
Beşiktaşlılara maç öncesi, "Maça çıkmayın bir puana razı mısınız?" deselerdi herhalde herkes kabul ederdi. Çünkü maç nerede oynanırsa oynansın Napoli gibi bir takımdan bir puan almak başarıdır. Öyle de oldu. Maça baktığımızda hakkı da aslında beraberlikti. Ama bitime 10 dakikadan biraz fazla kalmışken, öne geçtikten sonra maçın berabere bitmesi bizleri çok üzdü. Aslında Napoli atak gücü çok yüksek bir takım. Sürekli araya ya da rakip defansın arkasına çabuk oynama özellikleri var. Özellikle ikinci yarı çok net gol pozisyonları olmasa da neredeyse her akınlarında tehlike yarattılar. Çabuk, fazla uzun boylu olmayan, topla çok yumuşak Napolili forvet sürekli tehdit unsuruydu. Aslında ilk yarıda en önemli pozisyonu Atiba buldu. Biraz daha iyi vursa gol olacaktı ki direkten dışarı çıktı. Özellikle ilk yarı Beşiktaş'ın ileride baskı uygulaması Napoli'yi etkisiz kıldı. İkinci yarı Napoli çok daha etkiliydi. İyi geldiler, Beşiktaş fazla çıkamadı taa ki kazanılan penaltıya kadar. Penaltı geldiğinde "Acaba bir rüya gerçekleşiyor mu?" dedik. Quaresma çok iyi vurdu, Beşiktaş öne geçti.
Maç böyle bitse Beşiktaş 8 puan yapacaktı ki neredeyse gruptan çıkmak garanti olacaktı. Bu dakikadan sonra Napoli art arda oyuncu değişiklikleri ve Hamsik'le kazandıkları gol beraberliği getirdi. Şimdi Beşiktaş'ın 6 puanı var. İçeride Benfica'yı yenerlerse gruptan çıkarlar. Beraberlik asla kötü bir sonuç değil. Bence Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'nde yoluna çok başarılı bir şekilde devam ediyor.
ADAMIN KARARLARI DOĞRU
Bizim hakemler, sanırım dün akşamki İngilizi ağızlarının suyu akarak izlemişlerdir. Adamın her kararı doğru. Boşu boşuna dünyanın en iyi hakemi olmamış. Penaltı veriyor "gık" yok. Düdük çalıyor "çıt" yok.
Oyuncularla seviyeli bir samimiyet içinde ve maç bittiğinde de her iki takım oyuncuları ona olan saygılarını kucaklayarak gösteriyorlar.
TURGAY DEMİR: Rüya gibiydi!
Napoli hiç şüphesiz zorlu bir rakipti ve böyle bir rakibi deplasmanda yenmiş olmak İstanbul'da da yeneceğinizin garantisi olamazdı. Çok iyi motive olmak, çok enerji harcamak ve az, mümkünse hiç hata yapmamak gerekiyordu.
Napoli'nin ön tarafta mahşerin dört değil altı atlısı var adeta. İnsigne, Gabbiadini, Allan, Callejon, Hamsik, Jorginho inanılmaz çabuk düşünüp, çabuk oynayan ve seri paslaşan oyuncular. Böyle bir duvarı geçip arka bölgeye ulaşmak hiç ama hiç kolay değil. Nitekim Beşiktaş da bu bölgeyi aşmakta çok zorlandı. Kaldı ki bu duvarı geçtiğiniz zaman da karşınıza Koulibaly denen bir futbol devi çıkıyor.Bu şartlarda öndeki Aboubakar ile Cenk'in ikişer kişilik oynamaları ve çabuk düşünüp çabuk uygulamaları şartı.
Garantili paslaşmalar
Maçın büyük bölümünde bunu yapamadılar. Buna karşılık savunmadan başlayan ve orta saha oyuncularının katkısıyla süren garantili paslaşmalar Beşiktaş'ın oyunu tutmasını sağladı ve dayanılmaz bir baskı yemesini önledi.
İlk yarıda Atiba'nın kaçırdığı bir gol var ki soluyla düzgün vursa işi bitirmesi işten bile değil. Yapamadı... Napoli organize ataklarla geldiğinde pozisyon buldu ama onlar da öyle ahım şahım değildi.
Son bölümde muhteşem taraftarın desteğiyle Beşiktaş yaklaşık beş dakikalık sıkı bir baskı kurdu. Bu baskıda gelen penaltıyı Ricardo Quaresma nefis bir vuruşla gole çevirince yine tatlı bir rüyaya dalar gibi olduk. Ancak bu rüyadan uyanmamız çok uzun sürmedi. Hamsik'in ceza sahası dışından attığı sert şuta Fabri yetişemedi ve tabela eşitlendi. Beşiktaş kalan zaman diliminde de büyük bir cesaretle galibiyet aradı, atılacak bir gol Beşiktaş adına gruptan çıkış bileti olacaktı. Ancak olmadı. Olsun, Napoli'den iki maçta alınan dört puan kesinlikle küçümsenecek bir şey değil. Darısı grupta oynayacağımız diğer maçların başına.
ZEKİ UZUNDURUKAN: Durmak yok yola devam!
Dünkü maç, sadece Beşiktaş'ın Avrupa sınavı değildi; Türkiye'nin maçıydı benim açımdan... Futbolun en büyük organizasyonu Şampiyonlar Ligi'nde bir takımımız boy gösteriyor ve bizim renk gözetmeksizin kenetlenip, Beşiktaş'ın kazanması için dualar etmemiz gerekirdi. Tutmadığı bir takımın Avrupa'da elde ettiği başarıya üzülen, başarısızlığına sevinenler bizden değildir.
Mustafa Denizli'nin 2000 yılında Milli Takım'ı çalıştırırken söylediği 'İçimizdeki İrlandalılar!' sözü, ne de güzel ifade ediyor, benim anlatmaya çalıştığım durumu değil mi! Bizim bir futbol kültürümüzün oluşabilmesi için bu zihniyetin değişmesi şart. Futbolda da Yenikapı Ruhu'nu yakalamalıyız.
Üst üste gelen talihsiz sakatlıkların moralsizliği ile Napoli maçına çıkmışken, bir de Tosic'in sakatlığı ile sarsıldı Beşiktaş... Hem de Caner'in neredeyse sezonu kapatmasıyla solda büyük sorun yaşanırken, Tosic de sakatlanıp çıkınca, daha maçın başında mecburi bir değişiklik yapmak zorunda kaldı Şenol Güneş. Tosic'in yerine Cenk Tosun'un girişi ile çift forvete dönülürken, Adriano sol beke geldi, maça sağ kanatta başlayan Quaresma da sol tarafa geçti.
Vodafone Arena tribünlerinde iğne atsanız yere düşmezdi dün. Tam 40 binin üzerinde Kara Kartal, çılgınlar gibi destekliyordu Siyah-beyazlı takımı. Maç Gabbiadini'nin üst üste bulduğu iki pozisyonla başladı adeta. Yüreğimiz ağzımıza geldi. Fabricio'nun karşılaşmaya iyi başlaması, bu tedirginliğimizi biraz olsun hafifletmişti.
Favori takımdan 4 puan aldık!
Beşiktaş 20. dakikadan sonra oyunu rakip kaleye yıkmaya çalıştı. Napoli, kontrollü bir oyunu tercih eden Kartal'ın pas trafiğini kesmek için alan savunması yaptı. 29'da Atiba, bomboş pozisyonda sol ayağı ile yaptığı vuruşta topu yan direğe nişanlamasaydı eğer, daha ilk yarıda yere sererdik Napoli'yi. Çünkü atacağımız bir gol, Napoli'nin bütün enerjisini sıfıra indirirdi. İlk 45'te İtalyanlar 5, biz de 4 kez rakip kaleyi yokladık.
2. yarıya etkili başlayan Napoli'nin Callegon ile bulduğu pozisyonu izlerken 'eyvah' dedik. Savunmada Rhodolfo ağır kalırken, Koulibaly, Aboubakar'a göz açtırmıyordu. İlk maçta Beşiktaş'a zorluk çıkaran ve bir de gol atan Mertens, 63'te oyuna girdi. Şenol Güneş de Sarri'nin hamlesine anında Oğuzhan'la karşılık verdi. Ancak ikinci yarıda pozisyonları bulan, daha baskılı oynayan taraf Napoli idi. Baskıyı yedikçe Talisca ve Caner'in yokluğunu çok hissettik. Atiba ve Tolgay dışında orta alanda top tutamıyorduk. Gökhan İnler de vasattı. Ama Oğuzhan hamlesi, oyuna müdahale anlamında nokta atışı olmuştu. Aboubakar'ın ceza sahasına ortasında Maksimovic topa elle müdahale edince, penaltı geldi.
O anda Beşiktaş taraftarının ve Şenol Güneş'in sevinci görülmeye değerdi. 79'da penaltıyı gole çeviren Quaresma, statta desibel rekoruna yelken açarken; 82'de Marek Hamsik'in uzaktan kalemize gönderdiği şut ile kahrolduk. Oysa galibiyet ne de güzel olurdu.
Bu Napoli, Şampiyonlar Ligi'nde yarı finali bile görecek kadar güçlü ve kaliteli bir takım. Beşiktaş, bu takımdan 4 puan almayı başardı. Durmak yok, yola devam Beşiktaş! Senin yolun açık Kara Kartal!
SİNAN VARDAR: Önemli puan
Maçın 90 dakikasında saha içinde mücadele değil sanki bir savaş vardı. İnanın böylesine bir maçın 10 dakikasında öne geçip berabere bitirmek gerçekten üzücü... Ama ben bardağın dolu tarafından bakıyorum. Gerçek olan şu; Napoli karşısında 2 maçta kazanılan 4 puan var ve son iki maç kala toplanan 6 puanla elde olan büyük avantaj var.
Bu bakımdan Beşiktaş'ı tebrik etmek gerekir.
Süper Quaresma
Beşiktaş ilk 20 dakikadaki Napoli'yi savuşturduktan sonra oyuna ağırlığını koydu. Ancak ilk devrede son haftaların formda oyuncusu Tosic'in sakatlanması Beşiktaş için büyük şanssızlıktı.
Cesur Yürek Şenol Güneş'in Tosic'in yerine Cenk Tosun'u oyuna alarak Napoli'ye "Hodri meydan" demesi büyük ustalıktı.
Quaresma'nın yoktan var ettiği atakta Atiba boş kale yerine direğe nişalanmasa Beşiktaş'ın işi daha kolaylaşacaktı.
Siyah-beyazlı takımda Quaresma etkili oynarken Fabri libero gibi oynadı. Fabri hem tehlikeleri sezerek Napoli'ye şans tanımazken hem de usta paslarla oyunu kurdu. Napoli'nin Marek Hamsik'le kazandığı gol çok güzeldi ama keşke kaleci Fabri kalesinden bu kadar fazla uzaklaşmasaydı.
Hoşgeldin Oğuzhan
Doğrusu Beşiktaş ikinci yarının ilk 20 dakikasında sahasından çıkamadı. Ama sakatlıktan yeni çıkan Gökhan İnler'in yerine Oğuzhan oyuna girince Beşiktaş rakibinin üstüne kolay gitti. Sonuçta da bu baskı penaltı ve beraberinde golü getirdi. Doğrusu Oğuzhan'ı çok özlemişiz. Umarım Trabzonspor maçında müthiş bir Oğuzhan seyrederiz.
Maçın hakemi Mark Clattenburg mükemmel ötesiydi. Hem mücadeleyi dürüstçe yönetti hem de sürekli topu oyunda tutmayı hedefledi. Umarım Türk hakemleri özellikle de Fırat Aydınus bu maçı dikkatlice defalarca izler. İzlerlerse Türk Futbolu büyük aşama kaydeder.