Bir kış günü kapı çalınır. Gelen Nubar Tekyay'dır. "Hadi kızım çabuk hazırlan, saraya gidiyoruz" der. Apar topar evin önünde bekleyen büyük otomobile binip Dolmabahçe Sarayı'na giderler.
Eşiyle birlikte büyük salona alınır. Uzun bir masanın çevresinde dönemin tanınmış simaları oturmaktadır. Masanın başındaki kişi ise eli çenesinde anlatılanları dinlemekte olan Atatürk'tür.
Genç kadını yanına oturtur. Sonra "Aaa, bu saçlarının hali ne" deyip yaverinin kulağına bir şeyler fısıldar. Yaver onu ve eşini alıp sarayın berberine götürür.
Kadının arkasına topladığı saçları devrin modasına uygun olarak 'alagorson' tarzında kesilir. Bu arada eşinin de bıyıkları gitmiştir! Tekrar huzura çıkarlar. "İşte şimdi mükemmel oldu" der Atatürk. Kolunun altındaki şarkı defterini alıp incelerken ağzına leblebi atmakta, rakısını yudumlamaktadır.
Atatürk defterden Tatyos Efendi'nin "Mani oluyor halimi takrire hicabım/ Üzme yetişir üzme firakınla harabım " şarkısını seçer.
Salondaki saz heyeti çalmaya başlar. Genç kadın gayet iyi bildiği bu şarkıyı okurken Atatürk, önce mırıldanarak, "Üzme yetişir üzme..." bölümünde ise yüksek sesle ona eşlik eder.
İlerleyen saatlerde Rumeli türkülerine geçilir: "Estergon kal'ası bre dilber aman su başı durak..." Özel konser sabahın ilk ışıklarına kadar devam eder. Saraydan ayrılırlarken yaverin eline tutuşturduğu zarftan 700 lira çıkar. Yıl 1936, aylardan kasımdır.
Genç kadın daha sonra da Atatürk'ün huzurunda şarkılar okur: Bursa Çelik Palas Oteli'nde, Merinos fabrikasının açılışında, bir baloda, Ege vapurunda ve Savarona yatında...
Atatürk'ün kulaklarının pasını silen Müzeyyen Senar'ı, geçen akşam İstanbul Sirkeci'deki Sepetçiler Kasrı'nda dinlemek mutluluğuna eriştim. Ben ki bu tarz müziğe pek ilgim yoktur, mest oldum!
Kulüp Rakı'nın düzenlediği 'Taş Plak Geceleri' için sahneye çıkan sanatçı, 88 yaşında olmasına rağmen müthiş bir performansı ortaya koydu. O jestler, o mimikler, o espriler!
Bu yaşta böyleyse, kim bilir gençliğinde nasıldı! Müzeyyen Senar hayranlarının anlattıkları doğruymuş.