Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Bu siyaset sınıfı hiç mi ders almaz?

PKK ilk saldırısını 1984 yılında yaptı. Yani 28 yıldır "PKK Sorunu" dediğimiz büyük problem devam ediyor. Bir ülkenin siyaset sınıfının, seçilmişler ile atanmışların, kafa kafaya vererek ciddi çözümler üretmesi için fazlasıyla yetecek bir süre bu...
Ancak 28 yıl sonra gösterilen tepkilere baktığımızda, diyelim ki 8'inci yılda ya da 18'inci yılda gösterilen tepkilerden hemen hemen hiç farkı olmadığını görüyoruz.
Bayram döneminde iki olay gündemi sarstı: İlki BDP'li siyasetçileri taşıyan konvoyun, Hakkâ ri Şemdinli'de PKK militanları tarafından çevrilmesi ve tarafların adeta bayramlaşmasıydı.
İkincisi ise Gaziantep'teki korkunç olaydı: Patlama dokuz masum insanımızın canını aldı.

Buna malumu ilam denir

Olaylara gösterilen tepkilere baktığımızda, siyaset sınıfının ciddi bir aymazlık içinde bulunduğunu görüyoruz.
Örneğin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, BDP'lilerin gerçek yüzlerini gösterdiklerini söylüyor:
"... eksik olmasınlar, 'biz buyuz' dediler. 'Dağdaki ile aynıyız, uzantısıyız, birlikteyiz' dediler."
Olayın anlamı bu mu yani? Yahu BDP'lilerin PKK'nın uzantısı olduğunu dünya alem biliyor. Çıkın sokağa, TV izleyen herhangi bir vatandaşa sorun... Size zaten söyleyecektir o yakınlığı...
PKK yönetiminin istemediği bir siyasetçi, BDP'den milletvekili seçilebilir mi?
Unutmayın ki bu insanlar bağımsız Meclis'e bağımsız milletvekili olarak girdi. PKK ve KCK organize etti bunu. Tek tek seçmenlere, "Sen şuna, sen buna oy vereceksin" dediler adeta. İki buçuk milyon kişi de denileni yaptı.

Doğru politika bu mu?

Hep AK Parti'nin ne kadar iyi organize olduğundan, nasıl mahalle düzeyinde çalıştığından söz ediyoruz ya... Güneydoğu'da PKK da işte öyle çalışıyor.
Ne oldu Leyla Zana'nın çıkışı? Hiç. Buharlaştı gitti. Niye? Çünkü PKK yönetimi başka türlü düşünüyor: Leyla Zana, Başbakan Erdoğan'ın arkasındaki büyük destekle sorunu çözebileceğine inandığını belirtmişti. Halbuki PKK, AK Parti'ye savaş açmış durumda. Açık açık ifade ediyorlar bunu...
Yaparlar-yapamazlar ayrı bir tartışma konusu ama adamlar AK Parti'yi iktidardan indireceklerini söylüyor. Peki, bu kadar iddialı konuşmalarını sağlayan özgüveni nereden buluyorlar?

Dönülmez noktaya doğru

PKK'nın en büyük avantajı devletin politikası... Yıllardır dilimizde tüy bitti: "Kürt Sorunu ile PKK Sorunu birbirinden ayrılmalıdır... Kürt halkına tüm hakları verilmelidir... Aksi halde PKK'ya iç destek devam eder... Örgütle savaşın ama halka da haklarını verin" dedik.
Bir ara bu çizgiye gelinir gibi oldu. TRT 6 ve benzeri adımlar atıldı... Ama sonrası kaldı. "Kürt Sorunu yok, Kürt vatandaşlarımın sorunları var" söyleminin çevirisi, "PKK ile savaşırız ama Kürtlere de haklarını vermeyiz"dir...
Ankara 28 yıldır (sadece) savaşarak çözemediği sorunu, hâlâ (sadece) savaşarak çözmeye çalışıyor.
Benim asıl korktuğum şu: Ortadoğu'daki gelişmelerden sonra, orta vadede yukarıdaki formül de (Kürtlere hak, PKK'ya patak) işe yaramayabilir...
"Şeytanca sorular daima aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık türündendir. Bakalım bu fırtınalı havada tam karşıya tükürmeyi becerebilecek miyiz" demiştim geçenlerde.
Şimdilik bıyık da berbat durumda, sakal da...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA