Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Konuşmadığımız şeyler...

"Kötü oldu" diyor mutsuz bir ifadeyle; "hırsımı kaybettim!"
Nasıl baktıysam ona, eliyle "sen anlamazsın" manasında bir hareket yapıp sözüne devam ediyor: "Sizin kuşaklara çalışıp çabalamak yetti belki ama bize yetmez, biz ancak hırs yaparak ayakta durabiliriz."
Yirmili yaşların sonundaki genç arkadaşımı epeydir tanıyorum. Ara ara buluşuruz, ben yaşadıklarımdan, o yaşayamadıklarından dert yanar. "Nedir hırs dediğin?" diye soruyorum bu kez; "gayretten, azimden farkı ne sence?"
Emin bir şekilde cevaplıyor: "Sadece kendi başarını değil, aynı kulvarda koştuklarının da başarısız olmasını istemek!"
İçimden "vay canına!" diye geçiriyorum; "hırs denen belaya hiç bu kadar açık seçik bakmamıştım."
Genç arkadaşım gözlerini kısıp fısıldar gibi konuşuyor: "İlkokuldan beri, sınavlara gire çıka, derece peşinde koşa koşa nasıl yetiştik sanıyorsun?
Sınıftaki kankam sınavda başarısız olsun da ben derece yapayım diye dua ederdim!"
Sonra gülüyor: "Belki şimdi o sevmediğin Whiplash filmindeki çocuğu anlarsın!"

***

Önümüze dünyaya, memlekete, siyasete, topluma dair meseleler geldi mi, günler boyu bir ağızdan tartışmaya başlıyoruz.
Fakat gündelik hayatlarımızı berbat eden, ilişkilerimizi yıpratan, bizi gitgide "ruhsuz"laştıran ne varsa, başımızı çevirip yanından geçiveriyoruz. Oysa oradalar işte!
Dahası bizi parmaklarında oynatıyorlar.
Hırs, açgözlülük, doymak bilmez rekabet duygusu mesela...
Öyle bir "yarış düzeni"ne teslim olmuşuz ki, hırsa kapılmak tabii bir şey sayılıyor.
Açlığı çekilen öyle çok şey ürettik ki, aslında doymak bilmez hale geldiğimizi fark edemiyoruz.
***

Son zamanlarda şu veya bu çevreden beyaz yakalı hangi gençle konuşsam, hayatı bir yarış gibi tarif ediyor.
İyi de, o zaman herkesin kazanamayacağını, muazzam bir haksızlığın bir nevi sportif adalet kisvesi altına saklandığını görmemiz gerekmez mi?
Yarışın adaletinden ne olur!
Birçok insan labirente kıstırılıp hedefe koşmaya ve koşarken yanındakini itip düşürmeye zorlanan deney hayvanlarını andırıyor.
Birçok çocuk böyle yetiştiriliyor.
Ama biliyorum, bu konular canımızı sıkıyor, baş ağrıtıyor, huzursuzluğumuzu artırıyor.
O yüzden hiç konuşmuyoruz.
Filmlerde falan görünce, hep başkalarının başına geliyormuş gibi yapıyoruz.
İyi de... nereye, ne zamana kadar?

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA