Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Bayram kovalar, bayramcılar kaçarken...

Aslında bayramlar yaşamın tek düzeliğinden bir kaçış fırsatıdır da... Gerçi yeni bayramlarda bu, şehir dışına ya da ülke dışına kaçış şeklinde değerlendiriliyor. Ama iç ve dış turizm endüstrisinin tüketicisi olmak da, günlük olağan yaşamdan bir kaçış değil midir neticede?..
Bazı köşe yazarı meslektaşlarım kendi mesleklerindeki kaçışı senede 52 defa, pazar günleri ve çoğunluğu "Aşk " konulu yazılarında gerçekleştiriyor. Sevgili Reha Muhtar ise, hiç evlenmeden senede 365 kez evlilik ve kadın konusunu yazarak her gün kaçıyor günlük gerçeklerden. Piyango bileti almadan büyük ikramiyenin kendisine çıkabileceğini zannedenlere vizyon sunuyor her yazısında.
Kurban bayramlarından asıl kaçmaları gerekenlerin ise, "Kurbanlıklar" olması gerekirken, bir tek onlar kaçamıyor. Bazı canlıların ikilemi de bu işte.
Hani yavru karidesler " Annemiz kokteyle gitti" diye ağlaşıyorlarmış ya... Herhalde büyük ve küçükbaş hayvanlar içinde en dramatik dönem Kurban Bayramı'nın yaklaşmaya başladığı günlerdir. Bu hayvanların bilinci olsaydı, hepsi insanların tümünün vejetaryen olması için kampanyalar açar ve "Kurban Bayramı'nda hayvan değil ağaç kesin" diye sloganlar üretirlerdi.

KURBANLIKLAR
Ve herhalde insanların dilinden anlayan kurbanlıkların en fazla sinirini bozan insan söylemi de, "İlkel şartlarda kurban kesmeyin. Kurban kesimini modern mezbahalara bırakın" içerikli olanıdır. "Ölümlerden ölüm beğen "in bir başka çeşidi olan bu söylemi, ne sığırlar, ne de koçlar modernitenin bir türü olarak algılıyordur.
Tabii ki "Eski bayramlar" daha güzeldi. Çünkü şimdi yaşlı olanlar eskiden ya çocuk ya da gençtiler ve hayat daha güzeldi. Ayrıca Kadıköy vapurunun lüks güvertesinde herkes birbirini tanır ve selamlaşırdı. İstanbul'un trafik polisleri de sayıları birkaç bini geçmeyen özel otoların sahiplerini isimleriyle bilirlerdi.
O zamanlar kimse "Bayramda Bali'ye mi yoksa Maldivler'e mi gidelim " diye kararsızlıklar içine düşmezlerdi. Suadiye'den kalkıp Beyoğlu'na çıkmak, bayram gezisi olarak kabul edilirdi. Burhan Felek'in Cumhuriyet'teki, Refii Cevat Ulunay'ın Milliyet'teki bayrama hazırlık yazıları, Gazeteciler Cemiyeti'nin "Bayram Gazetesi "nde bayramlık yazılara dönüşürdü... Ankara'da CHP'liler İsmet İnönü'nün elini öpmek için, bayramlıklarını giyerlerdi.

ORHAN VELİ
Bizden önceki kuşağın yaşamı ise Orhan Veli'nin "Bayram" şiirinde şöyle anlatılmıştır:
"Kargalar, sakın anneme söylemeyin!/ Bugün toplar atılırken evden kaçıp/ Harbiye Nezareti'ne gideceğim./Söylemezseniz size macun alırım,/ Simit alırım, horoz şekeri alırım;/ Sizi kayık salıncağına bindiririm kargalar,/ Bütün zıpzıplarımı size veririm./ Kargalar, ne olur anneme söylemeyin!"
Bilemiyorum, bugünün çocuklarına "Zıpzıp" dediğiniz zaman ne anlarlar? Acaba hâlâ misketlerle kafakarış oynayan kaldı mı bu dünyada?
Evet... Bu satırların yazarı da günlük yaşamdan bir hafta kaçmak için yolculuğa çıkıyor. Bir hafta süreyle bu sütunda beni bulamayacaksınız. Ama döndüğümde pillerim dolu, siyasetimizin bitmez tükenmez kronik kavga konularına daha aktif katkılar yapacağım.
Bir hafta için "Elveda" diyorum siz sayın okurlarıma.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA