Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Biz bütün Nobelleri kolayca alabiliriz...

Yarın sabah başlayacak olan 2007'yi de "Kim ne olamaz" konulu tartışmalarla geçirirsek, mesleklerin en karmaşığı olan siyaseti bir çocuk oyununa dönüştürdüğümüz için, topluca "Fizik Nobeli"ne aday olabiliriz. Bir dönemde de Türk Lirası'nı değersiz kağıt parçalarına dönüştürdükleri için bazı iktidarlar "Kimya Nobeli"ne aday olmamışlar mıydı?
Ancak "Kim ne olamaz" konulu tartışmalar Nobel alırsa, bu ödülün veriliş töreninde Nobel Komitesi Sekreteri, acaba konuyu nasıl açıklayacaktır konuklara?
Mesela şöyle mi diyecektir:
- Türk siyasetçileri bir kişinin başbakan olabileceğini, ama cumhurbaşkanı olamayacağını kanıtlamak için, siyasetin ve hukukun derinliklerine öylesine indiler ki, uzay araştırmalarında bile bu kadar derinlere dalınmadı... Nobel'i bu nedenle kazandılar.
Veya şöyle mi verecektir Nobel'in gerekçesini:
- Türkiye'deki siyasetçilerin araştırıcı zekası, kendilerinin başarılı olup seçimi nasıl kazanacaklarının yollarını bulmak yerine, rakiplerinin seçimi kazansalar bile nasıl iktidar sahibi olamayacaklarının yollarını bulmaya kilitlenmiş, postmodern bir bilimsel anlayışı başlatıyor. Düşünce dünyasındaki bu dönemi başlattıkları için, Nobel'i kazandılar.

ŞAŞIRTABİLİRİZ
Nobel Komitesi Sekreteri şöyle de diyebilir:
- Fizikteki "Olmayana ergi" metodunu siyasal bilimlere de uygulamayı başardılar. "Kim ne olabilir" yerine "Kim ne olamaz" sorusuna cevap arayarak, sade siyasette değil, tüm toplumsal ve bireysel ilişkilerde de pozitif bilimlerin yöntemlerinin uyarlanabilirliğini kanıtladılar. Nobel ödülü onların hakkıydı.
Bu ödülü İsveç Kralı'nın elinden alacak olan Türk siyasetçi de, herhalde daha önce yapacağı Nobel konuşmasında, oğluna "Sen vezir olabilirsin ama adam olamazsın" diyen babanın hikayesini anlatacak ve "Bizim geleneklerimizde insanları mutlu eden şey kendi başarıları değil, çevrelerindeki insanların başarısızlıklarıdır" diyerek konuya girecektir. Bu arada Orhan Pamuk'un 2006 Edebiyat Nobeli'ni kazanmasının özellikle Türk meslektaşları arasında yarattığı derin üzüntüyü anlattığı takdirde, konuşması daha da etkili olacaktır.
Nobel'i alacak Türk siyasetçi, "Tarafsızlık" kavramının evrensel içeriği ile Türkiye'deki algılanma biçimi arasındaki farkları açıkladığında, tüm dinleyiciler, "Bunlara sade Fizik Nobel'i vermek yetmez, bütün dallardaki Nobelleri bunlar almalı" diye düşüneceklerdir. "Tarafsız Cumhurbaşkanı", "Tarafsız Yargı", "Tarafsız İdare" konusunda verilecek uygulamalı örnekler ile, İsveçli dinleyicilerin kafası iyice karışacak ve bazıları "Bizim Ombudsmanlar neden böyle tarafsız olamıyorlar. Neden sadece haklı olanı arıyorlar" diye iç geçireceklerdir.

NİCE YILLARA
Siz sayın okurlarımızın da gördüğü gibi, 2006'nın bu son yazısında, bize özgü davranışların, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmış toplumları da etkileyebileceğini anlatmaya çalıştım. Aslında biz bunu çeşitli alanlarda sıkça yapıyoruz.
Örneğin Norveç'ten yazan sayın okurum Enise Udmir, "Nesteklik" gazetesi muhabiri Kristian Vanberg'in "Türkler yılbaşını bizim Noelimiz'e benzettiler. Çam ağaçlarıyla kutluyor" içerikli ve İstanbul'da çekilmiş fotoğraflarla dolu röportajını göndermiş. Yılbaşını Noel'e benzettiğimize ve siyaseti de çocuk oyununa döndürdüğümüze göre, biz her şeyi başarabiliriz.
Hepinizin Kurban Bayramı'nı kutluyor, yeni yılın mutluluklar getirmesini diliyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA