Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Dünyalı gibi yaşamaya bir gün mutlaka alışacağız...

Turgut Özal Cumhurbaşkanı olmasına tepki gösteren bir kişinin "Alışamadık" demesine karşı "Alışırsınız, alışırsınız" demişti ya...
Türkiye siyasetinin bugünkü gündeminde yer alan ve geçmişte pek tanık olmadığımız durumları yadırgayanlara da "Alışırsınız, alışırsınız " demekten başka ne cevap verebiliriz ki?
Dünyadaki her ülkeyi, her toplumu, her rejimi ve tüm kurulu düzenleri etkileyen "Değişim rüzgârı"nın Türkiye'de esmemesi ne kadar daha mümkün olabilirdi ki?
Farklı etnik kökenlerin, farklı düşüncelerin ve farklı kişiliklerin bir üniforma içinde tekleştirilmesi açıkçası çok uzun yıllar başarı ile gerçekleştirildi.
Bunun ana dayanağı ise dünyaya kapalı olmaktı.
Sadece "Yabancı" düşüncelere ve ideolojilere kapalı olmakla yetinilmedi.
"Yerli malı yurdun malı" denilerek, teknolojinin ve endüstrinin ürünleri de sınırlarımızın dışında tutuldu.

Hep gecikmedik mi?

Hep "Matbaa Osmanlı'ya 200 yıl gecikme ile geldi" demez miyiz?
Sanki televizyon yayıncılığı Cumhuriyet Türkiye'sine dünya ile aynı zamanda mı geldi ki?
Çeliğin mimaride kullanılması dünyada 19'uncu yüzyılda gerçek oldu.
Gökdelenler, asma köprüler o yüzyılda yapılmaya başlandı.
Biz 20'nci yüzyılın ikinci yarısını çok geçe bir Boğaz Köprüsü yapmak için neden bekledik acaba?
İstanbul'daki Karayolları'nın apartman boyutunda binasına "Gökdelen" diye bakmadık mı 21'inci yüzyılın başına kadar?
"Otoyol" kavramı ile ne zaman tanıştık ki?
"Bir Türk dünyaya bedel" diye sloganlar atarken, üretim ve ihracat rakamlarımızı aklımıza hiç getirmedik.
Bu arada "Demokrasiyi siyasetçilerin elinden kurtarmak için" darbeler yapılırken de bunu doğal karşılamaya alıştık.

Çakma Baasçılarımız
Dünyanın güncel gerçeklerini hep gecikmeli algıladık.
Sovyetler Birliği'nin çöküp dağılması üzerinden yıllar geçtikten sonra bile bizde Soğuk Savaş sloganları atanlar taraftar toplayabiliyorlardı.
Irak'ın Saddam'ı ülkesinin işgal edilmesine çanak tuttuktan ve devrildikten sonra bile bizdeki çakma Baasçılar, halkı meydanlara toplayıp Cumhuriyet Muhafızı rolü oynamıyorlar mıydı?
Seçimle iktidar olamayanların iki seçim kazanıp ülkeyi yöneten partinin yargı tarafından kapatılmasına bel bağladıklarını 21'inci yüzyılda bile görmedik mi yani?
Bütün bunları yaşayanların ve olağan gelişmelermiş gibi görenlerin savcılar arasındaki yetki ve anlayış uyuşmazlığını "Böyle şey görülmemiş" diye hayretle karşılamaları sizi şaşırtmıyor mu?
Darbe ve sabotaj planları açığa çıkmasaydı daha mı doğru olurdu?
Öldürülenlerin yakınlarının "Katiller artık bulunsun ve bilinsin" demelerine de alışamadık galiba...
Söyleyecek tek söz var bu gibi durumlara karşı:
- Alışırsınız, alışırsınız...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA