Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Geçmişe tarihçi gibi değil gazeteci gibi bakarsanız...

Geçmişte yaşananları bilmek ile geçmişe özlem duymak aynı şeyler olmamalı...
Geçmişe bilinçle eğildiğiniz zaman, bugün gazete manşetlerini oluşturabilecek nice haberin bir avuç insan arasında kaldığını da görürsünüz.
Bir kitap var masamda. Derimod'un sahiplerinden Hasan Yelmen benim "Yorum Farkı"ndaki ortağım Emre Kongar'la birlikte, bir dizi insanla Atatürk hakkında röportajlar yapmışlar yıllar önce.
Sonra bu röportajların kayıtlarını Nebil Özgentürk bir kitap haline dönüştürmüş.
Kitabın adı "O Daima Şıktı"
Bu kitapta kendileriyle röportaj yapılanlar Ata'yı farklı açılardan anlatmışlar.
Altemur Kılıç "Deri ceketi Türkiye'ye ilk defa Atatürk getirdi" demiş.
Cevat Memduh Altar "Seyahatler için golf pantolon"u, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu "Pelerinli bir Osmanlı Paşası"nı işlemiş.
Beni, iki röportajda anlatılanlar "Bugün olsalardı manşet olurlardı" bakış açısından etkiledi.
Bunlardan biri İhsan Sabri Çağlayangil'in "Protokol yarı devlettir" başlığıyla ve diğeri de Müzeyyen Senar'ın "Köşküm var deryaya karşı" başlığıyla kitapta yer alan röportajları oldu.
Önce Çağlayangil röportajından özetleyerek bir alıntı yapayım...
"Atatürk'ün son seyahatinde ben Emniyet Daire Reisi'ydim" diye başlıyor Çağlayangil.
Atatürk bir köprü açılışının yapıldığı Elazığ'dan Ankara'ya dönüyor ve Cumhuriyet Balosu'na katılıyor. Salonda ayakta duran kalabalıktakiler bir sandalyede oturan Atatürk'e sorular sormaya başlıyorlar.
Gerisini Çağlayangil şöyle anlatıyor.

Balodaki halk meclisi
"İlk sözü alan 'Sayın Cumhurbaşkanım, sen gelmeden evvel ne güzel eğleniyorduk. Burası balo, burayı Millet Meclisi'ne çevirdin. Bırak sen de eğlen, biz de eğlenelim' dedi. Atatürk 'Bu bir teklif, bunu reye koyalım' dedi. Koyduk, kabul edilmedi. Sonra bir üniformalı çıkıp 'Siz Çanakkale'de ordulara komuta ederken 29 yaşındaydınız ve orada paşa oldunuz. Ben 54 yaşında albay olacağım. Bunu gençleştirmek lazım' dedi. Atatürk onu azarladı, iyi muamele etmedi."
Aynı kitaptaki röportajında Müzeyyen Senar da, Atatürk'ün önünde birkaç kez şarkı söylediğini anlatırken özetle şu anılarının naklediyor:
"Atatürk'ü ilk kez Dolmabahçe Sarayı'nda gördüm... Beni yanına oturttular. Derken bir bey geldi 'Beni takip et' dedi... Bir banyoya girdik, beni bir aynanın karşısına oturtup saçlarımı kesmeye başladılar.
Derken kocam geldi, berberlerin makinesiyle o da bıyıklarını kesti. Ona da "Bıyıklarını kes" demişler...
Sonra kocamla salona geldik. Atatürk 'Öpüşün' dedi, biz de yanaktan öpüştük. Bana 'Şimdi kocandan güzel oldun' dedi, kocamı da dışarıya gönderdi... Bana 'Cana rakibiyi oku' dedi. Çelik

Palas'ta bir gece

Müzeyyen Senar Atatürk'ün önündeki bir diğer icrasını da özetle şöyle anlatıyor:
"Bursa'da Çelik Palas'a U şeklinde bir masa yapmışlar, kapının yanına da sazlar için yuvarlak bir masa koymuşlar... Bir tarafta Atatürk, diğer tarafta da uzaktan akrabam olan Celal Bayar amcam oturuyordu. Ben de ortadaydım. Orada da bir şeyler söyledik. Derken tabancayı çıkardı. Salondaki sütuna yedi el pat pat attı. Ben masanın altına girmişim. Hâlâ delikler durur orada sanırım..."
Ne dersiniz?
- Bunlar bugün olsaydı ve siz de bir gazeteci olup bunlara tanıklık etseydiniz gördüklerinizi manşete taşımaz mıydınız?
Emre Kongar, Hasan Yelmen ve Nebil Özgentürk'ün çalışmalarının ürünü olan bu kitap (O Daima Şıktı) pek güzel fotoğraflarla da dolu.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA