Sadece siyasette değil tüm yaşamda "Hedef" sahibi olmak önemlidir.
Hedefi olmayan eylemler ve siyasetler, yaşam denilen labirentte dolaşıp dururlar.
Örneğin Türkiye'nin şu andaki hedefi Gazze'ye uygulanan ambargonun kaldırılmasını sağlamak mıdır, yoksa İsrail'le ipleri kopartmak mıdır?
Ya da AK Parti iktidarının hedefi demokratikleşmeye uzanan yolda bir adım daha atmak ve Anayasa değişikliği paketini referandumdan "Evet" oyu ile geçirmek midir, yoksa Anayasa Mahkemesi ile kavga etmek midir?
Bir hedefe ulaşılırken daha önce ulaşılmış bir hedeften yola çıkılırsa, başarı ihtimali çok artar.
Anayasa değişikliği paketine ilişkin durumda, AK Parti iktidarı amaçladığı "Nihai hedef"e dün olduğundan daha yakındır bugün.
Anayasa Mahkemesi CHP'nin iptal talebini incelerken "Esas"a girip Anayasa'yı yok saymış olsa da ve üç konuda iptale gitse de, değişiklik paketinin çatısına dokunmaktan çeşitli nedenlerle kaçınmış ve bu defa işin suyunu çıkartmamıştır.
Demokratikleşememe yolunda
Bu paket referandumdan evet oylarının çokluğu ile geçerse Türkiye eskisinden daha fazla özgürlükçü ve demokrat bir üstyapıya sahip olacaktır. Bürokrasinin iktidarından demokrasiye geçiş hızlanacaktır.
Mesela havaalanında yurtdışına çıkarken bilgisayarda "Vergi borcu var" gerekçesi ile çıkışlar engellenemeyecektir. Yargı kararı olmadan yurtdışına çıkış yasaklanamayacaktır.
Bir milletvekilinin yasaları zorlayan söylemleri yüzünden partiler kapatılamayacaktır.
Memurlar disiplin cezalarını, askerler YAŞ kararlarını yargıya taşıyabilecektir.
Askeri yargı devletin güvenliğine, anayasal düzene karşı suçlara ilişkin davalara bakamayacaktır...
Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı kabul edilecektir.
Bu noktadan sonra amaçları özgürlük, demokrasi ve sivillik olan siyasi partiler daha ileri hedeflere ulaşmakta eskisine göre elverişli bir ortam bulacaklardır.
Çiçek ve Can konuştular
Anayasa Mahkemesi kararı ertesinde iki bakanın açıklamaları siyasetin güncel gerçeğini yansıtır niteliktedir.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte D-8 Zirvesi'ne katılmak üzere gittiği Nijerya'da Anayasa değişikliğinin en iyi halinin TBMM'den çıkardıkları şekilde olduğunu söylerken, "Kararı fevkalade olumlu buluyorum. Anayasa değişikliği paketi bu haliyle de çok iyi" diye konuştu dün.
Çiçek referandumun 12 Eylül'de yapılacağını hatırlatırken "Ben de gidip 'evet' oyumu kullanacağım" dedi.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün de "Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı parlamentonun anayasa yapma yetkisine bir müdahaledir" diyerek eleştirisini seslendirirken ancak kararın anayasa paketinin özünü çok önemli oranda değiştiren, etkileyen bir karar olmadığını söyledi.
Hukukun üstünlüğü yolundaki mücadelenin öncü isimlerinden Osman Can'ın aşağıdaki yorumu da son durumu anlamak isteyenlere yol gösterir niteliktedir:
Hayır'ı savunanlar
"- Yüksek Mahkeme, herhangi bir Anayasa değişikliği karşısındaki kararlılığını açıkça ortaya koymuştur. Ancak sonuçta yıkım sınırlı kalmıştır. İptal edilen ibarelere rağmen Anayasa Mahkemesi'nin ve HSYK'nın yapısının önemli ölçüde değiştirilebilmesinin yolu açılmıştır."
Yine "Hedef" meselesine dönersek...
Türkiye'nin demokratikleşmesi, Avrupa Birliği kriterlerine tam uyumu, üstünlerin hukukunun değil hukukun üstün olduğu bir düzene sahip olması, sadece AK Parti'nin hedefi olmamalı.
Keşke CHP de BDP de bu yolda bu hedefe yönelseler.
İktidarların değişmesinin Türkiye'nin değişmesine yetmediğini keşke artık anlamış olsalar.
Artık referanduma giden süreç başlamıştır.
"Hayır"ı savunma kararı verenleri Anayasa Mahkemesi'ne havale etmekten başka bir şey yapılması gerekmiyor.
Bu süreçte CHP ile YARSAV'ın birlikteliği herhalde "Siyasal ayıp" olarak tarihe geçecektir.
